Tıp okuyayım diye üstü açık araba teklif etti

Güncelleme Tarihi:

Tıp okuyayım diye üstü açık araba teklif etti
Oluşturulma Tarihi: Ekim 02, 2012 09:28

Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, ilk kuşak Türklerden olan babasıyla yaşadığı ilginç bir anıyı Hürriyet’e anlattı. Almanya’da okuması için babasının kendisine otomobil teklif ettiğini belirten Karslıoğlu, “Almanya’da tıp okursam üstü açık otomobil alacağını söyledi” dedi. Büyükelçi Karslıoğlu, Hürriyet’in Berlin Temsilcisi Ahmet Külahçı’nın sorularını yanıtladı:

Haberin Devamı

ALMANYA’yı çok iyi bilen, bu ülkeyi çok iyi tanıyan ve Alman kültürüyle de büyümüş birisiniz. Buraya Büyükelçi olarak geldikten sonra nasıl bir Türk toplumu buldunuz?

Şimdiki Türk toplumu ile 1960-70’li yılları arasındaki Türk toplumunda önemli farklılıklar var. 1970’lerin ortasından 80’lere kadar bir Türkiye vardı ki, oradaki Türkiye’nin siyasal bölünmüşlüğü o dönemlerde buraya da yansıdı. Askeri darbenin ardından 80’den sonra gelen Türkiye’den farklı guruplardan gelen mülteciler ve onların yaşattığı bir Türkiye var. Daha sonra 90’ların ortasında geldiğimizde ayrışan yine farklı nedenlerden dolayı ayrışan bir Türkiye var. 2000’den sonra farklılaşan bir Türkiye var. Türkiye’nin ekonomik olarak yükselişe geçmesinden gurur duymaya başlayan bir toplum var. Ama memnun olmayan, yapılan reformları yetersiz bulan bir kitle de var. Bunlar da var ama Almanya’da şunu görüyorsunuz: Vatandaşlarımız artık Türkiye ile daha fazla gurur duyuyorlar. Başları daha dik duruyor. ‘Burada işsiz kalırsam, Türkiye’de iş bulurum’ diyebiliyor. İnsanlarımız, ‘Burada yetiştim. İki dili hatta üç dili çok iyi biliyorum. Beni ismimden dolayı dışlıyorsanız ben de gider Türkiye’de çalışırım’ diyor. Nitekim son iki yılda 30-40 bin ‘beyaz yakalı’ gencimiz Türkiye’ye gidip iş buldu. Bunu bize Almanlar söylüyor. ‘Biz ne yapmalıyız ki, bu insanların kaçışını durdurmalıyız’ diyorlar. Örneğin, İstanbul’daki Alman makamları, başkonsolosluğu buradan gitmiş olan gençleri, mühendisleri küçük genç girişimcileri davet ederek ‘sizi her zaman Almanya’ya davet ediyor, geri bekliyoruz’ diye reklam yapıyor. Bu da değişik aşamalardan geçen Türkiye kökenli insanlarımızın burada artık ayaklarını sağlam yere bastığını göstermektedir. Tohumlar atılmış, çiçekler çıkmaya başlamış ve aradan bir kaç tane güçlü meyve veren ağaçlar çıkmış. Fakat daha gövdeleri ve kökleri çok sağlam değil. İşte bunları güçlendirmek, diğer filizleri büyütmek gerekir. Artık daha güçlü çınar ağacına dönüşme dönemi başlıyor.

TÜRKİYE’DEN GELEN HERKESİN BÜYÜKELÇİSİYİM

- Almanya’nın çeşitli kesimlerinde Türklerle, onların oluşturduğu dernek ve cemiyet temsilcileriyle görüşüyorsunuz, konuşuyorsunuz onları dinliyorsunuz. Orada belirlendiğiniz en önemli sorun yada sorunlar nedir onların açısından?

Bu kiminle görüştüğünüze bağlı. Farklı kesimler farklı görüşler dile getiriyor. Örneğin, geçen gün Nürnberg Cemevi’ne gittim. Onların daha çok Türkiye’deki bazı gelişmelerden dolayı sıkıntıları var, sorunları var. Öbür taraftan iş adamların derneğine gidiyorsun. Onların dile getirdiği hususlar farklı. Camiye gidiyorsun, onlar farklı konuları dile getiriyor. Yani kiminle görüştüğüne bağlı. Veliler veya gençler derneğine gidiyorsun, veya onlar buraya geliyorlar daha çok, onların gündemindeki konular başka. İnsanların Türkiye’ye olan muhabbetleri farklı. Hepsi Türkiye’yi seviyor, hepsi farklı şeyleri seviyor, farklı şeyleri eleştiriyor. İşte bunların hepsini ortak paydada buluşturmak gerekir. Bu insanlarımızı Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkı için kazanmak lazım. Bu alanda çalışmamız gerekiyor. Biz Almanya’nın parçasıyız. Ben kendimi de Almanya’nın parçası görüyorum, babam üzerinden veya geçmişim üzerinden. Ben hasbelkader Türkiye’nin büyükelçisiyim burada. Pekala burada okuyup burada kalabilirdim. Hatta burada okumam için babam bana rüşvet bile teklif etti. Almanya’da tıp okursam üstü açık otomobil alacağını söyledi. Ben buraya Türkiye’den gelen insanların hepsinin büyükelçisiyim. Şu grubun, bu grubun büyükelçisi diye ayırmıyorum. Hepsine kapımız açık, her zaman hepsini bekliyorum.

TÜRKİYE’NİN NASIL BÜYÜDÜĞÜNÜ SORUYORLAR

- Almanya’nın çeşitli yerlerinde Alman sorumlularıyla, yetkililerle görüşmeler yaptınız. Onların kafasında nasıl bir Türk toplumu var, nasıl bir Türkiye var?

Hepsinin farkında olduğu şey, Türkiye’nin ekonomik olarak kalkınmayı nasıl gerçekleştirdiği. Çünkü Avrupa’da bir kaç senedir maalesef Euro bölgesinde yaşanan sıkıntıları görüyorlar. İspanya, İtalya ve Yunanistan çizgisini dikkat çekerek bana ‘Siz Club Med’de değilsiniz’ diyorlar. Tabii biraz da şaka yollu. Türkiye ekonomisin nasıl olup da bu kadar büyüdüğünü soruyorlar. Bunun farkındalar. Türkiye ile işbirliğini nasıl geliştirebileceklerini soruyorlar. Yani Türkiye’yi bir partner olarak görüyorlar. Türkiye’ye bakış açılara tamamen değişiyor.

GİTTİĞİM HER YERDE O KONUYU KONUŞUYORUM

-NSU cinayetlerini yakından takip ediyorsunuz. Alman tarafın bunun aydınlatılmasında ciddi mi sizce?

Gazetelerde çıkan haberlerde baktığımızda bunun üzerine gidiliyor. Bazı çevreler tabii bunu rahat bırakmıyor. Tabii biz de rahat bırakmıyoruz. Meclis’teki Araştırma Komisyonu’nun toplantılarına elçiliğimizin mensupları da katılıyor. Biz de bunun peşindeyiz. Gittiğim eyaletlerde de bütün başbakanlara ve içişleri bakanlarıyla da bu konuyu görüşüyorum. Bu konunun Almanya’nın hesaplaşması gerektiği bir konu olduğunu, bu konunun üzerine ciddi bir biçimde gidilmesi gerektiğini söylüyorum. Alman makamlarla da sürekli temas halindeyiz.

IRA’ya, ETA’ya Hıristiyan terör örgütü denilmedi
- ALMANYA’da bir süredir sünnet ve ‘Kayıp’ kampanyası tartışılıyor. Halkın çok büyük bir bölümü Müslüman olan bir ülkenin temsilcisi olarak neler hissediyorsunuz bu tartışmaları izlerken?

Almanlar niye kendi kendilerinin ayağına kurşun sıkıyor? Niye Almanya bunu kendine yapıyor? Yani geçmişte yaşadığı sıkıntıları, acıları, kendi kendine vermiş olduğu zararı bildiği halde Almanya neden bunu devam ettiriyor? Ben gerçekten hayret ettim. Bir sünnet tartışması bundan 70 sene önce yaşandı burada. Bu neden şimdi tekrar yaşanıyor? Almanya niye kendisine bu zararı veriyor? Niye bu afiş tartışması? Tabii güvenlik sağlanmalı. Tabii biz de karşıyız kendilerini ‘İslamist’ olarak niteleyenlerin terör eyleminde bulunmasına. Ama bunlar ‘İslamcı’ değil. Bunlar El Kaide, bunlar El Selefi ve başkaları. Bunlar terör örgütüdür. IRA da terör örgütüydü geçmişti. ETA da öyle. Ama onlara Hıristiyan terör örgütü denilmedi. O halde bunlara da El kaide de, El Selefi de ama Müslüman deme. Terör örgütü, terör örgütüdür. Onun dinle imanla alakası yoktur. Biz PKK’ya PKK diyoruz, Kürtçü demiyoruz. Almanların bu konuda çok dikkatli davranmaları lazım. Eğer afişi asarsan işte o zaman entegrasyona zarar verirsin. Niye zarar veriyorsun uyuma? Hani biz bu ülkeyi birlikte geliştirmek ve şekillendirmek istiyorduk. Biz bu güzelliği beraber yaşamak, beraber yaşatmak istiyorduk. Sen geliyorsun Keup Caddesi’nde ‘Kayıp’ kartpostalları dağıtıyorsun. Türklerin başına vura vura, bu acıyı en yoğun bir şekilde çekmiş benim insanlarıma hakaret edercesine böyle davranıyorsun. Bunu anlamak mümkün değil.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!