Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2015 00:48
Paris'teki terör saldırılarının ardından Almanya ve Avrupa'da kişiye özel bilgilerin kayıt altına alınması tartışmaları yeniden alevlendi. Almanca ‘Vorratsdatenspeicherung’ denilen kişiye özel bilgilerin kayıt altına alınması, telefon ve internet gibi telekomünikasyon şirketlerine müşterilerinin telefon görüşmesinden maillerine ve internet kullanımına kadar tüm özel bilgilerini en az 6 ay kayıt altında saklamasını öngörüyor. Telekomünikasyon şirketlerinin bu bilgileri aynı zamanda polis ve istihbaratın kullanımına izin vermeleri gerekiyor. Gerekçe olarak da suç olaylarını takip etmek ve yeni suçları önlemek gösteriliyor. Herhangi bir şüphe başlangıcı ve somut bir tehlike olmadan kişiye özel bilgilerin saklanması, iletişimi tamamen kontrol altına alma ve internette anonim kalmayı önlemenin ilk adımı olarak görülüyor. Bu konuda Almanya'da uygulanan yasayı Anayasa Mahkemesi 2010'da anayasaya aykırı buldu ve bilgilerin hemen silinmesine hükmetti.
Almanya'da telekomünikasyon şirketleri bu bilgileri sadece 7 gün tutabilir. 7 gün sonra silmek zorunda. 2014 yılında da Avrupa Adalet Divanı, AB ülkeleri tarafından düzenlenen kişiye özel bilgilerin kayıt altına alınması uygulamasını yine AB'nin temel haklar sözleşmesine aykırı bularak iptal etti.
Fransa'daki terör saldırısı üzerine bu tartışma Avrupa'nın en önemli gündem maddesi. Almanya Adalet Bakanı, böyle bir yasanın yine Avrupa Adalet Divanı'ndan döneceği gerekçesiyle karşı. Hıristiyan Birlik Partileri ve İçişleri Bakanı böyle bir yasanın acilen gelmesini istiyor.
SPD Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel ise uzlaşma sinyali verdi. Bu nedenle Gabriel'in tavrı çok önemli. Hemen her politikacı basında bu konuyu tartışmaktan kaçıyor. Gabriel'le söyleşide bu konuyu gündeme getirdim...
ALMANYA'da Müslümanlar İslamcı terör olaylarından sorumlu gösterilme ve Batı dünyası için tehlikeli görünmekten endişeli. Genel bir İslam karşıtlığından korkuyorlar. Bu korkuları nasıl bertaraf etmek istiyorusunuz?
- Bazılarının terörü kullanarak Müslüman vatandaşlarımızı dışlama ve mültecilere karşı insanları kışkırtmaya çalışması tahammül edilemez. Beni sevindiren, tüm Almanya'da kızgınlık ve yabancı düşmanlığı yanlılarından çok daha fazla insanın sokağa dökülüyor olması. Ne teröristler ne de aşırı sağcılar istediklerine ulaşabildi. Katillerin ve radikal ideologların iki taraftan da toplumumuzu bölme çabası, bizi daha çok kenetlendirdi. Almanya ve Avrupa'nın birçok kentlerinde milyonlarca insan özgürlükten ve düşünce özgürlüğünden yana, yabancı düşmanlığına karşı sokaklara döküldü. Bu da bizim çok güçlü bir sivil toplumumuz olduğunu gösteriyor.
KOLKOLA GİRDİK
Paris'teki terör saldırısı dinler arası daha güçlü bir diyaloğun gerektiğini gösterdi. Siyaset böyle bir diyaloğun gelişmesine nasıl katkıda bulunabilir?
- Biz, Brandenburg Kapısı önünde çok etkileyici bir mesaj verdik. Müslüman cemiyetlerin düzenlediği uyarı nöbeti gösterisinde Almanya'daki dini cemaatler ve siyaset, özgürlüğün savunulmasında kol kola girerek, kelimenin gerçek anlamıyla tam bir birliktelik sergiledi.
Berlin'de hoşgörü ve inanç özgürlüğü için düzenlenen gösteriyi kastediyorsunuz. Ama bu gösteriye korkulduğu gibi sadece birkaç bin insan katıldı. Bu, sizde hayal kırıklığı yaratmadı mı?
- Hayır, bu, zor günlerde birlikte durduğumuzu gösteren çok önemli bir çıkıştı. Cumhurbaşkanı Gauck, Brandenburg Kapısı'ndaki konuşmasında,
“Biz hepimiz Almanyayız” sözüyle en iyi şekilde dile getirdi. Bundan daha güçlü ifade edilemezdi sanıyorum. Teröristler toplumuzu bölmeye çalışıyor. Bunda başarılı olmamalılar. Bizim başarılı bir birlikteliğimiz için, “Müslümanlar ve İslam Almanya'ya aittir” söyleminin artık ötesine de geçmemiz lazım. Bugün CDU Genel Başkanı’nın bile, onlarca yıldır buraya göç etmiş insanların inançlarını da birlikte getirdiği gerçeğini kabul ediyor olması, Almanya'daki muhafazakarlar açısından önemli bir ilerleme. Ama, eğer bir göç ülkesinin ihtiyacı olan gerekli şartları da yaratmazsak, o zaman “İslam Almanya'ya aittir” sözünün içi boş bir söz olmaktan öteye gidememe tehlikesi de doğar. Örneğin; ‘Kimler gelip burada kalabilir, kimler kalamaz’ sorusuna cevap veren bir göç yasası. Burada olanlar için bir eğitim atağı. Ve buna benzer şeyler.
YERİNDEN OYNATAMAZ
PEGIDA'yı göçmenlerin Almanya'yla bütünleşmesi ve barış içinde birlikte yaşam konusunda nasıl bir tehdit olarak görüyorsunuz?
- Paris saldırganları bizim demokrasimizi yerinden oynatamaz. Biz, terör tehdidi altında değerlerimizden de ödün vermeyiz. Bu, aynı zamanda ‘iyi donanımlı bir terörizme karşı kendimizi korumak amacıyla daha fazla ne yapabiliriz’ diye kafa yormamız için de geçerli. Bizim bunu iyice düşünüp lazım. Ama birilerinin her zaman neyin doğru olduğunu, birilerinin ise bunun tamamen yanlış olduğunu bildiği eski reflekslerimizi bir kenara koymak kaydıyla. Bizim göçmenler toplumumuzda her şeyden önce çok sayıda çocuk ve gençlere yeteri şans vermediğimiz şartlarına varıncaya kadar yeniden düşünmeliyiz. Belediyelerimiz çok ağır bir yük altında. Mültecilerin yerleştirilmesi artık federal bütçeden karşılanmalı ki, belediyeler anaokullarına, okullara, kültürel ve sosyal çalışmalara bütçe ayırabilsin. Ama elbette bizim güvenlik yasalarımız üzerine de açık açık konuşmamız lazım.
SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel, Almanya’daki Müslüman cemaatlerin Brandenburg Kapısı önünde düzenlediği gösteriye, Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Başbakan Angela Merkel ile birlikte katılmıştı.AB İÇİNDE ORTAK KARAR ALINMALI
TERÖR tehlikesine karşı mücadelede CDU/CSU kişiye özel bilgilerin kayıt altına alınmasını yeniden uygulamaya koymak istiyor. Siz bu konuda uzlaşma sinyali verdiniz. Kişiye özel bilgilerin kayıt altına alınmasını terör tehlikesine karşı etkin bir önlem olarak görüyor musunuz?
- Paris'teki korkunç terör saldırılarının ardından benzeri bir saldırı olayının burada da yaşanmasını mümkün mertebe önleyebilmek için elden gelen her şeyin yapılıp yapılmadığını gözden geçirmemiz gayet doğal. Burada herkesi sağduyulu olmaya çağırıyorum. Soğukkanlığımızı korumalıyız. Alelacele kararlar almak hiçbir fayda getirmez. Bu, kişiye özel bilgileri kayıt altına alma tartışmaları için de geçerli. Şimdiye kadar olan kişiye özel bilgileri kayıt altına alma yasasının anayasaya aykırı olduğunu SPD çok daha önce uyardı. Bizim bu söylediğimizi Federal Anayasa Mahkemesi ve Avrupa Adalet Divanı da tasdik etti. Bu şu anlama geliyor: Alelacele Almanya'nın tek başına yeni bir yasa taslağı getirmesi ve bunun Avrupa Adalet Divanı'ndan dönmesi bir şey getirmez. Avrupa Birliği içinde bu konuda ortak hareket edilmezse, Almanya'nın getireceği yeni bir yasa taslağı da mahkemeden geri döner. Siyasi yarar sağlamak için alelacele alınan kararlar bir işe yaramıyor.
BİZ BİR ÖNERİ GETİRDİK
Adalet Bakanı Maas, kişiye özel bilgilerin kayıt altına alınmasına karşı. SPD içinde de karşı olanlar var. Gençlik teşkilatı Genç Sosyalistler (JUSO) Başkanı Ükermann da SPD'yi Hıristiyan Birlik'in baskılarına ödün verrilmemeli uyarısında bulundu. Bu konuda üye oylamasına gitmeyi düşünmüyor musunuz?
- Kişiye özel bilgilerin kayıt altına alınmasına karşı üye oylamasına gidilmesi girişimi 2012'de başarısız kaldı. SPD, bu konuyu daha 2010 ve 2011 yıllarında uzun uzun tartıştı. Biz sosyal demokratlar olarak, telekomünikasyon şirketlerinin kaydettiği bilgileri kişinin dava hakkı saklı kalma şartı gibi çok sıkı kurallara bağlı ve sadece çok ağır suçları takip etmek ve başka suçların işlenmesini önlemek amacıyla nasıl kullanabileceğimiz konusunda zeki bir öneri geliştirdik. Bizim bunu baz almamazı lazım. Bu tartışma üzerine yeniden düşünmemiz hepimizin yararına ve sonunda ülkemizin güvenliğini artıracak.