Güncelleme Tarihi:
Dünyaca ünlü Leh asıllı Amerikalı film yönetmeni Roman Polanski, 1970'li yılların sonlarında 13 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz ettiğini itiraf etmişti.
42 gün cezaevinde yatan Polanski, kendisine daha uzun bir hapis cezası verileceği korkusuyla hakkındaki karar açıklanmadan ABD'yi terk ederek Fransa'ya iltica etti.
O dönemde yaşananlar hakkında pek çok şey yazılıp çizildi. Ancak pek azı, tecavüz mağdurunun ağzından duyuldu.
Samantha Geimer, 36 yılın ardından yaşadığı olayın hayatını nasıl etkilediğini anlatan bir kitap yazdı. Geimer kitabında "Bana 'Hangisini tekrar yaşamak istersin, tecavüzü mü yoksa jüri önünde ifade verdiğin anı mı?' deseler, tecavüzü seçerdim." diyor.
BBC'de yayımlanan Hard Talk programında Sarah Montague'ye konuşan Geimer, medyanın ilgisi ve zorlu hukuk sürecinin kendisine tecavüzden daha büyük acı verdiğini anlattı.
Geimer, "Tecavüz 10 dakika sürdü, jüri heyeti önünde verdiğim ifade ise tüm gündü. Annemi, kız kardeşimi, erkek arkadaşımı, tüm ailemi etkiledi. Üstelik bu, haftalarca yaşadığım zorlu süreçteki günlerden sadece biriydi." diye konuştu.
100 kat zor
13 yaşında kızının başına böyle bir olay gelse polisi aramadan önce iki kere düşüneceğini söyleyen Geimer "Çünkü kızımın tecavüzün kendisinden daha kötü bir tecrübe yaşamasını istemezdim. Zira sonrasında yaşadıklarım, benim için 100 kat daha zordu. O yüzden bir durup dikkatlice düşünürdüm." dedi.
Geimer, jüri heyeti önündeki ifadenin yanı sıra kendisini asıl kötü etkileyen hissi de "Çok tuhaf ve berbattı. Yani hemen tecavüze uğradığım gece başlayıverdi. Polis, ardından hastane, polis karakolu... Ertesi gün, bölge başsavcısının ofisi... Sonra, her şeyin üstüne, herkesin yalan söylediğimi düşünmesi... Ayrıca tabii, Polanski'nin bunu bana yaptığını kanıtlamaya çalışıyordum. Sanki daha fazla zarar gördüğüme kanıt olsa, o zaman yalan söylemediğim de kanıtlanacakmış gibi bir hava vardı. Yani çok tuhaf bir şeydi." sözleriyle anlattı.
Geimer, haberin duyulmasının ardından telefonlarının susmadığını, ailesiyle evden dışarı adım atamadıklarını, herkesin kendisini yalancılıkla suçladığını, hatta Polanski’yle kendi rızasıyla birlikte olduğu iddialarıyla da karşılaştığını söyledi.
Geimer, "Yalan söylediğimi sandılar, ilişkiye razı geldiğimi... Annemin beni ona sattığını filan düşündüler. Ben, ailem, annem hakkında aklınıza gelebilecek her türlü kötü şeyi iddia ettiler." diye konuştu.
Geimer, ayrıca herkesin beklediği türden bir kurban olmadığına da dikkat çekerken medyanın yaklaşımını da şöyle anlattı:
''Olay yaşandığında çok öfkeli bir kızdım. İnsanların beklediği gibi davranmadığıma eminim. Ama daha sonra insanlar sizi ilginç, zarar görmüş, travmatize olmuş halde görmek istiyor. Size olanları abartıp, yaşadıklarınızı daha ilginç hale sokmak istiyorlar. Ama ben buna pek karşılık vermedim. Çünkü ben öyle biri değilim. O yüzden benim iyi olmam, atlatabilmem, o dönem herkes için hayal kırıklığı oldu."
Samantha Geimer, medyanın tutumunu da "Günümüzde, tecavüz ya da suç kurbanları üzerinden reyting kazanan bir eğlence sektörü var. Sadece reytingler için, kitaplarını satmak için filan kullanılıyorlar. Onların ne hissettiğini aslında düşünen, onlara yardım etmek isteyen yok." sözleriyle eleştirdi.