Güncelleme Tarihi:
Kazı başkanı Uludağ Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Mustafa Şahin başkanlığında yürütülen çalışmalar kapsamında, sahilden 100 metre yürüyerek geçilen Tavşan Adası'nda (Asar Adası) geçen yıl bulunan kilise kalıntılarının yanındaki 8 mezardan birinde parçalanmış kafasları ve büyük çiviler bulundu. Gümüşlük Kazı Evi’nde koruma altına alınan kafatası parçaları, Burdur Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’ne gönderildi. Uzunluğu 6-8 cm olan çiviler üzerinde yapılan incelemede kafataslarına ait kemik ve diş parçalarına rastlandı. 8 kafatasının bulunduğu mezarda iskelet bulunmaması dikkat çekti.
Gümüşlük’te olayın duyulmasından sonra yerli ve yabancı turistler Tavşan Adası’na akın ederek kafataslarının bulunduğu mezarlarda hatıra fotoğrafı çektirdi.
İLK HIRİSTİYAN AZİZLER
Kazı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, bulunan kafataslarının M.S 4'üncü yüzyılda Hıristiyanlığın yeni yayılmaya başladığını Geç Bizans dönemine ait olduklarını saptadıklarını belirtti. Geç antik döneme ait olan kafataslarının antropolojik inceleme için Burdur’a gönderildiğini kaydeden Prof.Dr. Şahin, “İnsanların kafalarına çivi çakılmak suretiyle öldürüldüklerini, daha sonra kafaların kesildiğini ve ibret için büyük bir olasılıkla halka gösterildikten sonra gömüldüğünü düşünüyoruz. Burada olduğu gibi kafatasına çivi çakıldıktan sonra kafaları kesilerek vücutlarından ayrılan ve yaşları 4-40 arasında olan sekiz kafatası bize bu bölgedeki en eski kilise ve Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı merkezlerden biri olarak Myndos kentini gösteriyor. Tavşan adasında gün ışığına çıkarttığımız kilisede, Roma Dönemi’nde Hıristiyanlık dininin kabul edilmesinin ardından din adına vahşice öldürüldükleri için aziz olarak kabul edilen kişilerin defnedikleri bilgisi ortaya çıkıyor. Hıristiyanlık tarihini aydınlatacak daha detaylı bilgilere ulaşma fırsatını yakaladık. Bu nedenle Tavşan Adası turizme açıldığında muhtemelen önce Hıristiyanların büyük ilgisini çekecek ve yoğun bir şekilde dini ziyaretler başlayacaktır. Ada yabancı turist akınına uğrayacak” dedi.
KURU FASULYE 1600 YILDIR ANADOLU’DA VAR
Kazı çalışmaları sırasında İ.Ö 4'üncü yüzyıla ait tapınak temelleri bulunduğu kesinleşti. Bulunan eserler arasında Roma İmparatoru Agustus'un, o dönem bölgede yaşanan büyük depreme yardımını anlatan taş yazıt, hamam, ayazma, tapınak, su kanalları, pişmiş topraktan yapılmış kap kacaklar, sikkeler, cam eşya parçaları ve iskeletler bulunuyor. Prof.Dr. Şahin, Tavşan Adası’nda devam eden kazı çalışmaları sırasında, bugüne kadar Anadolu’ya 250 yıl önce geldiği kabul edilmesine rağmen 1600 yıllık olduğu tespit edilen kuru fasulyelerin de mezarlarda bulunduğunu belirtti. Prof.Dr. Şahin, “Bir mezarda özellikle fasulye tohumları ortaya çıkardık. Başlangıçta pek ilginç gelmedi, normalde Türk mutfağının vazgeçilmezidir. Ancak daha sonra kökenini okuduğumda dikkatimi çekti. Fasulyenin Orta Amerika kökenli bir sebze olduğu ve Amerika’nın keşfinden sonra Avrupa’ya ve Anadolu’ya yayıldığı düşünülüyordu. Patateste olduğu gibi fasulyenin de Amerika’dan geldiği bilinmekteydi. Ancak bizim bulduğumuz fasulyeler bir mezarın içerisinde ortaya çıkartıldı ve sözünü ettiğim mezar İ.S. 4. yüzyıla ait. Bunun da anlamı şu, Anadolu’ya fasulyenin gelişi 17'nci yüzyıl olarak gösteriliyor, tahmin edilenden 12 yüzyıl daha önce Anadolu’da yaşayan insanların fasulyeyi bildiklerini ve Anadolu mutfağına fasulyenin yer aldığını gösteriyor. Dolayısıyla fasulyenin kökeni olarak artık Güney Amerika ya da Orta Amerika yerine Anadolu’yu da göz önünde bulundurmak, diğer bir ifadeyle fasulyenin Atlantik ötesinden dünyaya yayılan bir bitki olmadığını söylemek mümkün. Burada yaptığımız keşiflerden bunu rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.