Güncelleme Tarihi:
AZİZE Tank, Tarsus’ta doğdu. Köy Enstitüsü mezunu babası altı kardeşi özgür ve sorgulayıcı yetiştirdi. Ailesiyle İstanbul’a yerleşti. Klasik romanlardan tanıdığı Avrupa’yı merak etti. Fransa’ya gitmek istedi; şansına Almanya çıktı. Bavulunda ispanyol paça pantalon, Bekir Yıldız’ın Kara Vagon kitabıyla 1972’de Almanya’ya geldi. Bavyera’nın küçük kasabası Windscheid’ta porselen fabrikasında bir yıl işçi olarak çalıştı.
Tank’ın Almanya macerası kendi sözleriyle şöyle: “Rosa Lüxemburg’u Türkiye’den tanıyordum. Windscheid bana köy gibi geldi. Ama pes etmek istemedim. Berlin’e gittim.”
Berlin’de belediyede yabancılar sorumlusu olarak çalışan, kadın derneklerinde sivil toplum örgütlerinde aktif görev alan Azize Tank’ın bir adı da Berlin’in Azize Ablası. Azize Tank’a seçimlerde aday olma teklifi Sol Parti’den gelir. “Düşünce olarak Sol Parti’de evimde hissediyorum” diyor. Teklif Yeşiller veya SPD’den gelseydi kabul eder miydin? diye soruyorum. “Hayır. Yabancıları aşağılayan Thilo Sarrazin’i Avrupa İsan Hakları Mahkemesi’ne ben verdim” diye hatırlatıyor.
TÜRKİYE’Yİ ÖZLÜYOR
Türkiye’yi çok özlediğini de anlatan Azize Tank, şöyle konuşuyor: “Havasını, suyunu. Ama uzun süre kalamıyorum. Çünkü eşim Eberhardt Schultz’a, Abdullah Öcalan’a avukatlık yaptığı gerekçesiyle Türkiye’ye girme izin verilmiyor. Bu nedenle birkaç gün kalıp dönmek zorundayım. Bir gün bu yasak kalkarsa, eşimi ilk iş olarak İstanbul’a, Cunda Adası’na götüreceğim. Sadece benim anlatıklarımdan tanıdığı memleketimi tanıtacağım.”m