T?SİAD'dan uyarı: Küresel dalga bizi de vurur

Güncelleme Tarihi:

TSİADdan uyarı: Küresel dalga bizi de vurur
Oluşturulma Tarihi: Şubat 21, 2008 13:35

T?SİAD Risk Yönetimi Çalışma Grubu Başkanı Saka, Türkiye'nin küresel krizden en başta etkilenecek ülkelerden olduğunu söyledi

Haberin Devamı

T?SİAD'a göre Türkiye'nin 7 önceliği

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (T?SİAD) Risk Yönetimi Çalışma Grubu Başkanı Dr. Tamer Saka, Türkiye'nin küresel krizden en başta etkilenecek ülkeler arasında olduğunu, yüksek dış finans gereksinimi bulunan Türkiye ekonomisinin küresel risk iştahının azalmasıyla, 2008'de faizler, kur ve buna bağlı olarak büyüme cephesinde olumsuz etkilere maruz kalacağını bildirdi.

Saka, finansal piyasalardaki rahatsızlığın reel sektöre ve yatırım fonlarına da sı?radığını belirterek, "Direkt yabancı yatırımların önemli bir kısmını ger?ekleştiren yatırım şirketlerinin mevcut durumdan etkilenmesi dünya üzerindeki para hareketlerine önemli öl?üde sınırlama getirecektir. Bu durumdan en başta etkilenecek ülkeler arasında ise Türkiye bulunacaktır" dedi.

Kurumsal Risk Yönetimi ve 2008 Yılı ?ngörüleri" seminerinde konuşan Saka, Türkiye'nin 2008 yılında karşı karşıya olduğu temel risklere dikkat ?ekti. Saka, 2008'de en başta gelen kaygılardan birinin ekonomi olduğunu belirterek, "Deregulasyon, finansal ürünlerdeki ?eşitlilik, alternatif sermaye havuzlarının ?oğalması, finansal hizmetlerdeki yakınlaşma, banka dışı aracı kurumların artan rolleri, dünya ekonomisini domine eden para birimlerinin ?oğalması gibi nedenlerden dolayı dünyanın herhangi bir noktasında ortaya ?ıkabilecek problemlerin etkileri nitelik ve nicelik olarak ağırlaşmaya devam edecektir" dedi.

"GELİŞMİŞ ?LKELERİN FİNANSAL SIKINTISI T?RKİYE'Yİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR"

Yeni ekonomik düzenin gerekliliklerini alışılagelmiş klasik ekonomi yönetimleri ile karşılamanın mümkün olmadığını vurgulayan Saka, hükümetlerin ekonomi yönetimindeki başarı ve başarısızlığını bu yeni dinamikleri ne derece okuyabildiklerinin belirleyeceğini ifade etti. Saka, global kredi piyasalarında yaşanan sorunların büyümesi sonucunda gelişmiş ekonomilerde, ABD'den başlayarak beklenenden sert bir yavaşlama yaşanması ve global risk iştahının kötüleşmeye devam ettiğine işaret etti.

2008'de ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarından kaynaklanan sıkıntının, küresel talebin yavaşlaması ve likiditenin daralması ile dünya ekonomisini olumsuz etkilemesinin ka?ınılmaz olacağını söyleyen Saka, "Doğal olarak bu gelişmeler Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. 2007 yılı sonu itibariyle durum değerlendirmesi yaparsak, ekonomiden gelen sinyaller ?ok olumlu değil. Büyüme hızımız önemli öl?üde yavaşladı, enflasyon nispeten hız kazandı, genel işsizlik oranı artmaya başladı, kamu maliyesinde disiplin zedelendi, cari acık sorunu büyüyerek devam etmiştir. Yaklaşan küresel dalgaya, bu tabloyla giriyoruz" diye konuştu.

GLOBAL RİSK İŞTAHININ D?ŞMESİ, YABANCI SERMAYE AKIMINI OLUMSUZ ETKİLEYECEK

Saka, ABD ekonomisindeki yavaşlamanın büyümeye doğrudan etkisinin düşük olacağını öngörerek, ancak diğer ekonomilerde yaratacağı etkiden dolayı, özellikle Euro bölgesinde gü?lenecek bir yavaşlamanın dış ticarette yüzde 60'a varan bir paya sahip olması nedeniyle ihracatı ve büyümeyi olumsuz etkileyeceğini belirtti. Global risk iştahının daha fazla düşmesinin, portföy hareketlerini, bor?lanma olanaklarını ve doğrudan yabancı sermaye akımlarını olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulunan Saka, bu durumun, yüksek dış finans gereksinimi olan Türkiye ekonomisinde faizleri, kurları, dolayısıyla büyümeyi 2008'de olumsuz etkileyebileceğini kaydetti.

EMTİA FİYATLARINDAKİ Y?KSELİŞLE TALEP DAHA DA DARALACAK

Dünya petrol-enerji ve gıda fiyatlarında yükselişin sürmesinin, enflasyonu yükseltici etki yapacağını, faiz indirimlerini yavaşlatacağını ve i? talebi de olumsuz etkileyeceğini bildiren Saka, "Son günlerde petrol fiyatlarının 100 Amerikan Doları seviyesine gelmesinin söz konusu olması, durumun 2008 i?in önemini arttırmıştır" dedi.

Saka, finansal piyasalardaki rahatsızlığın reel piyasalara ve yatırım fonlarına sı?radığını aktararak, bundan dolayı, direkt yabancı yatırımların önemli bir kısmını ger?ekleştiren yatırım şirketlerinin mevcut durumdan etkilenmesinin, dünya üzerindeki para hareketlerine önemli öl?üde sınırlama getireceğine işaret etti. Türkiye'nin, bu durumdan en başta etkilenecek ülkeler arasında yer aldığını söyleyen Saka, talebin daralmakta olduğu bir süre?te kritik emtia fiyatlarındaki yükselişin devam etmesinin de, talebin öngörülen düzeyden ?ok daha fazla azalmasına neden olabileceğini aktardı.

GLOBAL TALEPTEKİ DARALMA DIŞ TİCARET AÇIĞINI OLUMSUZ ETKİLEYECEK

Türkiye'nin paraya en yüksek seviyede para kazandıran ülkelerden biri olduğunu ifade eden Saka, cari a?ıkta Türkiye'nin, son beş yıldaki artış oranları a?ısından gelişmekte olan ülkeler arasında en üst seviyelerde bulunduğunu belirtti. Saka, küresel ?alkantı sonucunda beklenen, global talepteki yavaşlamanın dış ticaret a?ığını hem miktar hem de değer olarak olumsuz etkileyeceğini kaydederek, dış kaynak girişindeki azalmanın da buna eklendiğinde, Türkiye'deki büyüme ve cari a?ık finansmanının daha zor şartlarda ger?ekleşmesi ihtimaliyle karşılaşılacağını dile getirdi.

Saka, global risk iştahının düştüğü bir ortamda mali disiplinin zayıflamasının, kurları, enflasyonu ve faizleri yükseltici etki yapacağını öngörerek, i? talebi ise olumsuz etkileyeceğini ekledi.

T?RKİYE'NİN İÇİNDE BULUNDUĞU D?NEMDE AB'YE DAHA ÇOK ?NEM VERİLMELİ

Küresel risk iştahının düştüğü bir ortamda Avrupa Birliğine uyum sürecinde daha fazla kötüleşme yaşanmaması gerektiğine de değinen Saka, "AB, i?erisinde bulunduğumuz dönemde Türkiye'nin en önemli ?apalarından biridir. AB'ye tam üyelik süreci karşı karşıya olduğumuz bir?ok sorunun ?özümünde en önemli silahlarımızdan biridir. AB süreci ?eşitli sebeplerden dolayı sekteye uğramış bir Türkiye'nin Global piyasalardaki sorunlardan ?ok daha fazla etkilenmesi ka?ınılmaz olacaktır. Bu nedenle i?inde bulunduğumuz süre?te AB sürecine her zamankinden ?ok daha sıkı bir şekilde önem verilmelidir" dedi. Saka, yapısal ekonomik ve siyasal reformlardaki aksamaların ise, kurları, enflasyonu ve faizleri yükseltici etki yapacağını, i? talebi de olumsuz etkileyeceğini bildirdi.

2001 YILINDA TASARLANAN EKONOMİK İYİLEŞME PROGRAMININ SONUNA GELİNDİ

Saka, 2009'da yapılacak yerel se?imlerin etkisiyle kamu maliyesinin bozulma riskinin ortaya ?ıktığını belirterek, dünyanın i?inde bulunduğu konjonktür dikkate alındığında durumun olduk?a kritik bir önem kazandığını ifade etti. Ekonomiyi etkileyebilecek yasal düzenlemelerin ise, ilgili ?ıkar grupları ile yeterli düzeyde tartışılmadan hazırlandığını kaydeden Saka, bu durumun, hassas dengeler üzerine kurulu ekonomik dinamikleri olumsuz etkileyeceğini aktardı.

Saka, 2001 yılında, dünya ve Türkiye şartlarına göre tasarlanmış olan ekonomik iyileşme programının sınırına gelindiğine işaret ederek, i?erden ve dışarıdan gelen baskıların aşılabilmesi i?in ekonominin uzun vadeli bir perspektifle yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguladı. "Bunu sağlayabilmek i?in daha öncede T?SİAD yönetimince ifade edilmiş olduğu gibi, yeni ekonomik düzeni iyi analiz eden, daha fazla katma değer üreten, dış talep ve kaynaklardan daha fazla pay almamızı sağlayacak, göreceli üstünlüklerimizi iyi kullanan, yeni bir strateji ve uygulama programı yapmak ve bu programı hızlı bir şekilde hayata ge?irmek zorundayız" diyen Saka, işsizlik ve etkin olmayan iş gücü planlamasının da radikal ve yapısal önlemler alınmadığı takdirde gerek ekonomik gerekse sosyo-politik a?ıdan olumsuz etkiler doğuracağını bildirdi.

ENERJİDE SORUN DIŞA BAĞIMLILIK

Enerjide arz-talep dengesini sağlayabilmek i?in 2005-2020 döneminde yıllık ortalama 3.5-4.0 milyar dolar olmak üzere sadece üretimde yaklaşık 50-60 milyar dolarlık yatırıma ihtiya? olduğunu söyleyen Saka, bu yıl itibari ile enerji arzının, talebi karşılamakta zorlandığını belirtti.

Saka, konunun ulusal bir enerji programı ?er?evesinde biran önce ele alınması gerektiğini dile getirerek, "Nükleer enerjiye ge?işi bu noktada son derece gerekli bir adım olarak görmekteyiz. İ?erisinde bulunduğumuz günlerde başlayacak ihale sürecinin aksamadan yürütülmesi önümüzdeki yıllardaki tablonun daha da kötüleşmemesi i?in hayati öneme sahiptir" diye konuştu. Enerji konusundaki diğer sorunun ise dışa bağımlılık olduğunu aktaran Saka, "Bu kış İran'dan gelen doğal gazda yaşanan sorunlar bizler i?in alarm görevi görmelidir. Bu konuda politik sınırlamalar olduğunun bilincinde olarak yapılması gerekenin öncelikle i?eride enerji üretiminde doğal gaza olan bağımlılığımızın azaltılması ve satın alma kaynaklarımızın da ?oğaltılmasıdır" dedi.

T?RKİYE, DEPREM, ULUSAL G?VENLİK GİBİ RİSKLER İÇİN DE ?NLEM ALMALI

Saka, terörist saldırılar, bir bütün olarak Irak'ta yaşanabilecek gelişmelerin Türkiye'ye etkisi, ABD ve İran anlaşmazlığı ve olası bir harek?t, Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra yaşanacak gelişmeler gibi ulusal güvenlik riski taşıyan konuların da dikkatli takip edilmesinin önemine değindi. İklim değişikliklerine bağlı olarak yaşanabilecek aşırı hava koşullarının ekonomik ve sosyal etkileri, kuraklık konularına da dikkat ?eken Saka, "Olası İstanbul depreminin etkileri sosyal yaşam ve ekonomi üzerinde son derece büyük etkilere neden olabilecektir. Ne yazık ki İstanbul büyük ?aplı bir depreme henüz hazırlanamamıştır" diye konuştu.

H?K?MET, EKONOMİK RİSKLERİN Y?NETİLMESİ İÇİN YENİ BİR VİZYON BELİRLEMELİ

Sırlanan tüm risklerde tek sorumlu olarak hükümetlerin görülmemesi gerektiğini söyleyen Saka, "Bu risklerin ancak hükümetin koordinasyonunda ilgi tüm kesimlerin etkin bir katılımı ile yönetilebileceğine tüm kalbimizle inanmaktayız. Ancak bunun i?in özellikle ekonomik risklerin yönetiminde 2008 yılında yeni bir vizyon ortaya konmasına ve bu vizyona uygun bir reform hamlesinin başlatılmasına ihtiyacımız olduğu görüşündeyiz. Bu nedenle hükümetin öncelikli riskleri ilgili aksiyonları zamanında ve doğru bir şekilde belirleyecek ve bunların koordineli bir şekilde uygulanmasını sağlayacak bir Kurumsal Risk Yönetimi yaklaşımını değerlendirmesi son derece yararlı olacaktır" dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!