Süper Bakan'dan mesajlar

Güncelleme Tarihi:

Süper Bakandan mesajlar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2011 16:24

Baden-Württemberg Eyaleti'nin yeni Başbakan Yardımcısı Nils Schmid, şuan konsolosluklarca düzenlenen anadil derslerinin okullarda 2 veya 3. yabancı dil dersi olarak okutulmasını arzu ettiğini söyledi. Gelecek perşembe yemin ederek göreve başlayacak SPD-Yeşil koalisyon hükümetinin 2. numaraları adamı SPD'li genç politikacı Hürriyet'e samimi açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

Almanya'nın Baden-Württemberg Eyaleti'nde bir süre önce yapılan eyalet seçimleriyle Hıristiyan Demokrat Parti'nin 57 yıllık iktidar dönemini sona erdiren Sosyal Demokrat Parti-Yeşiller koalisyonun hükümetinin mimarlarından SPD'nin eyalet teşkilat başkanı Nils Schmid, gelecek dönemde yapacakları çalışmaları hakkında Hürriyet'e önemli ipuçları verdi.

Önümüzdeki perşembe günü Stuttgart'taki Eyalet Meclisi'nde yemin ederek göreve başlayacak olan kırmızı-yeşil koalisyon hükümetinin Başbakan Yardımcısı, Maliye ile Ekonomi Bakanı Nils Schmid, ile iki dilli eğitimden çifte vatandaşlığa, uyum bakanlığından göçün 50. yılına kadar birçok konuda samimi açıklamalarda bulundu.

Uyum Bakanlığı'na atanan Bilkay Öney ile birlikte Hürriyet'in Mörfelden-Walldorf kasabasındaki baskı tesislerini ziyaret eden Nils Schmid, sorularımızı şöyle yanıtladı.

- Bir yıl önce, doğduğumuz ve büyüdüğünüz Baden-Württemberg Eyaleti'nde bir gün başbakan yardımcısı olacağınızı hayal edebilir miydiniz?

Gerçekten de bir yıl önce, bana bu söylenmiş olsaydı, buna pek inanmazdım. Geçen yılın yaz aylarından itibaren, o dönem iktidarda bulunan CDU'nun büyük zorluklarla karşılaşabileceğine inanmaya başladım. Bunda tabii ki federal düzeyde yapılan politikaların da büyük etkisi var. Başbakan Angela Merkel, büyük çapta güvenilirliğini kaybetti.

Seçim sonuçlarının açıklandığı akşama kadar, iktidardaki tarihi değişime gücümüzün yeteceğine açıkçası inanmıyordu. Az bir farkla da olsa, Baden-Württemberg'de 57 yıldır iktidar bulunan CDU'nun muhafelete düşmesine, yerlerine SPD ve Yeşiller'in kuracağı yeni bir koalisyon hükümetinin işbaşına geçmesine sevinmiyorum. Yeşiller ve SPD olarak eğitim, enerji ve uyum politikalarında ortak görüşlere sahibiz. Ancak SPD, geleneksel olarak ekonomi ve sosyal politika konularına daha çok ağırlık veriyor.

- Başbakan yardımcılığının yanı sıra eyalet ekonomi ve maliye bakanı, yani süper bakan olarak ilk icraatiniz ne olacak.
Yemin etmek, fotoğraf çektirmek ve bakanlık devir teslim törenlerinden sonraki ilk icraatimiz, Baden-Württemberg'da sağlam bir finans politikası uygulamak olacak. Gelecek nesillere borç bırakmak istemiyoruz. İkinci icraatimiz, eyaletimizdeki sanayileşlenin gelecekte de güçlü bir konumda kalması için gerekli tedbirleri almak olacak. Bunun için insanların iyi bir şekilde eğitilmesi gerektiği gibi, yerin ürünlerin geliştirilmesi için araştırmalara ihtiyacımız var.

- Bu dediklerinizi bir CDU hükümeti de kendine hedef koymuş olabilirdi. Sizin 57 yıldır iktidarda olan CDU hükümetinden farkınız ne olacak? Bir kaç somut örnek verebilir misiniz?
Biz eğitimde fırsat eşitliğine belirgin bir şekilde daha çok yatırım yapacağız. Maalesef eyaletimizde, haksız eğitim sisteminde kendilerini gösteremeyen çok sayıda genç yetenekleri kaybediyoruz, ki bunların arasında çok sayıda göçmen de var. Bu nedenle tam gün okul sistemini yaygınlaştırmak istiyoruz. Ayrıca ilkokul 4. sınıftan sonra, çocukların notlarına göre farklı okullara göre sınıflandırılması uygulamasına da son vermek ve çocukların daha uzun süreli birlikte eğitim görmelerine imkan sağlamak istiyoruz.

Çocukların dil eğitimine, okula başlamadan önce yuva ve kreşte destek vermeye başlayacağız. Çünkü çocuklarda öğrenmenin temelinin ilk yıllarda tesis edildiği bilinen bir gerçek. Bu sayede dil öğrenmeye başlayan çocuklar, okulda daha ilk günden itibaren dersleri zorlanmadan takip edebilecek duruma gelebilecekler. Dil yetersizliğini sadece bazı göçmen çocuklarda değil, maalesef Alman çocuklarında da görüyoruz.

- Hem Almanca hem anadil eğitimine verdiğiniz önem, bir Türk kadınla evli olmanızdan mı kaynaklanıyor, yoksa bu sizin kendi kişisel görüşünüz mü?
Her ikisi de diyebilirim. Dil eğitimine erken yaşta başlanılmasının ve böylelikle herkesin fırsat eşitliğinden yararlanmasının, eğitimde başarıyı artırdığına ilişkin sayısız bilimsel araştırmalar var. Bir dili öğrenmek, bir başka dili öğrenmeyi de kolaylaştırır. Önemli olan ilk başta bir dili ki bu anadil de olabilir, iyi öğrenilmesidir. Ancak erken yaşta Almanca da çok iyi öğrenilmeli. Bu öğrenme sürecinin ailede başlaması tercihtir. İlk öğrenilen anadil, sonradan ikinci dilin öğrenilmesini engellemez.

Benim avantajım ise, eşimin Türk olması nedeniyle göçmenlerin dünyalarını içerden tanıyorum. Bu nedenle dilin iyi öğrenilmesinin ne denli önemli olduğunu bizzat yaşıyor ve biliyorum. Bizim evde, çocuklarım iki dilli yetişiyor. Eşim Türkçe, bense maalesef Türkçem sadece anlamaya yettiği, ancak konuşmaya yetmediği için sırf Almanca konuşuyorum çocuklarımızla.

- Sizce iki dillilik bir avantaj mı yoksa bir dezavantaj mı?
İki dilli yetişmek kesinlikli büyük bir zenginliktir. İki dilliliğinin önemine daha çok değer verdiğimizi göstermeliyiz. Hangi dil olursa olsun, ikinci bir dile sahip olmak, büyük bir hazinedir. Çünkü iki dillilik, kişinin dünyaya bakış açısını, ufkunu genişletir. Dileğim, iki dilliliğin okul sisteminde de yerini bulmasıdır. Örneğin göçmenlerin anadillerinin, sınıf geçmeyi etkileyen ders olarak okutulmasını arzu ediyorum. Sanıyorum, anadil eğitimi bu saygıyı hak ediyor.

Şimdilik, yasal olarak anadili öğretme görevi konsolosluklar tarafından yerine getiriliyor. Ancak, anadil eğitimini nasıl geliştirebiliriz diye de kafa yormalıyız. Çünka konsoloslukların anadili ve tabii ki kendi kültürünü öğretme görevi, misafir işçilik döneminden kalan ve göç veren ülkenin kendini bu konuda sorumlu hissettiği bir uygulamadır.

Fakat göçmen aileler buraya uyum sağladıklarında, o zaman anadil dersin fonksiyonu da değişir. Bu nedenle anadil derslerinin adım adım okullara kaydırılarak, bunun 2. veya 3. yabancı dil olarak okul müfredatına alınması için ilk adımlar atmalıyız.

- İslam din dersi okullarda okutulacak mı?
Koalisyon sözleşmesine, bu konuyla ilgili bir madde koyduk. Buna göre Baden-Württemberg Eyaleti'nde İslam din dersini, yaygın bir şekilde okullarda okutturacağız. Şu ana kadar bir kaç pilot bölgedeki okullarda İslam din dersi veriliyor. Elde edilen ilk sonuçlara göre, dersin başarılı olduğu görülmüştür. Biz tüm Alevi, Şii ve Sünni öğrencilere, İslam din dersi vermek istiyoruz. Ancak bu zamana kadar bu dersi vermek için İslam cemaati açısından bir muhatap sorunumuz vardı. Fakat şimdi Baden-Württemberg'de özerk bir DİTİB kuruluşu var. Bu kuruluş bizim için önemli bir muhatap olacak. Bizim Almanya genelinde İslam din dersinin Almanca olarak verilmesinden, din dersi öğretmenlerin eğitilmesinden sorumlu olacak muhataplara ihtiyacımız var. Bunu Baden-Württemberg'de gerçekleştirmek için siyasi irademiz var.

- Sizce çift dillilik, bir değer artışı. Peki çifte pasaportu, yani çifte vatandaşlığı da değer artışı olarak görüyor musunuz?
Çifte vatandaşlık konusunda kolaylıkların sağlanmasından yanayım. SPD, zamanında CDU ile Eyaletler Meclisi'nde bir uzlaşmaya varmak zorunda kalmıştı. Çünkü o dönemde Eyaletler Meclisi'nde sandalye çoğunluğu CDU'daydı. Genç göçmenlerin, belirli bir yaşa geldikten sonra opsiyonal olarak sahip oldukları iki vatandaşlıktan birinden vazgeçmek zorunda bırakılmalarına üzülüyorum. Kişi, geldiği ülkesinin gelenek ve göreneklerini korusa da, yaşadığı ülkeye bağlı olabilir.

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin dışından gelenlerin Almanya'da çifte vatandaş olmaları çok zor. Fransız veya İtalyanlar çifte vatandaşlık veriyoruz, ama Türklere, Hırvatlara veya Sırplara bu hakkı vermiyoruz demek de çok mantıklı değil.

- Çifte vatandaşlık konusunda yeni bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?
Eyaletler Meclisi'ndeki mevcut aritmetiğe göre, şu an bir girişimde bulunmanın pek getirisi olmayacaktır. Yeşiller Partisi ile yaptığımız koalisyon sözleşmesinde de, çifte vatandaşlığın kolaylaştırılması için gerekli çalışmaların yapılacağını ve özellikle gençlerin, 18 ile 23 yaş arasında iki vatandaşlık arasından birini tercih etme zorunluluğunu ortadan kaldıracağımızı yazdık. Belki 10 veya 20 yıl sonra durum çok daha farklı olur ve gençler belki o zaman, kendiliğinden 'Ben burada doğdum, o zaman Alman vatandaşıyım' der. Kendini iki kültüre de ait hissedenleri ise, tek vatandaşlığa zorlamamak gerekiyor.

- Baden-Württemberg Eyaleti, Mercedes marka otomobillerin üretildiği merkez konumunda olduğu için, 50 yıl önce başlayan Türk göçünün de birebir tanığı konumunda. Türklere karşı eyalet olarak bir vefa borcu hissediyor musunuz?
Tabii ki. Biz Baden-Württemberg Eyaleti'nde Türkiye'den Almanya'ya göçün 50. yılını, etkinliklerle kutlayacağız. Çünkü buraya gelen 1. nesil, bizimle birlikte ülkemizin yeniden inşasında yer aldılar. Bugünkü refah düzeyine ulaşmamızda katkısı olan ve yıllarca ülkemiz için çalışan ve çabalayan 1. nesle teşekkür borçluyuz. Benim kayınpeder de bu nesile dahil olduğu için, bu insanların önemini biliyorum. Biz Almanya'da, Türkiye, Yunanistan, eski Yugoslavya gibi ülkelerden gelen misafir işçilere olan teşekkür borcumuzu dile getirmeliyiz.

- Uyum Bakanlığı fikri nasıl oluştu?
Uyum Bakanlığı'nı kurmak, benim fikrimdi. Uyum politikasına büyük önem verdiğimizi, Uyum Bakanlığı kurarak göstermek istiyoruz. Uyum, toplumumuzun anahtar konularından bir tanesidir. SPD, 140 yıldan bu yana, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Buna, çoğul toplumla göçmenlerin birlikte yaşamı da dahil. Uyum Bakanlığı da, birçok bakanlığın alanına giren göçmenlerle ilgili konuların ana muhatabı ve hükümet içindeki koordinasyon merkezi olacak. Uyum Bakanlığımızın bir diğer görevi de, Baden-Württemberg'de de gücümüzü, farklı kültür ve kökene sahip insanlardan oluşan toplumumuzun çok renkliliğinden aldığımızı anlatmak, çok kültürlülüğün toplum için bir tehlike değil bir fırsat, bir zenginlik olduğu bilincini geniş kitlelere yaymaktır.

Uyum politikasını ciddiye almamız, ekonomimiz açısından da önemli. Çünkü hem eyalet hem de ülke genelinde önümüzdeki yıldan itibaren kalifiye eleman açığı oluşacak. Toplumumuzdaki her yetenek için mücadele eder duruma geleceğiz. Çocuklarımızın, gençlerimizin ve yetişkin insanlarımızın, iş piyasasında tutunabilmeleri için iyi eğitilmelerini sağlamalıyız. Baden-Württemberg'deki ekonomik refah düzeyimizi ancak, yeterli sayıda kalifiye iş gücüne ve çalışan kadınlara sahip olduğumuz zaman koruyabiliriz. Kadınların da çalışabilmesi için, tam gün okul ve bakım yerlerinin sayısını da ivedelikle artırmalıyız. Ayrıca, göçmen kadınlara da gerek okulda gerekse iş piyasasında fırsat eşitliği sunarak onları da kalfiye işgücü olarak kazanmalıyız.

- Yeşiller Partisi'nin Uyum Bakanlığı fikrini tepkisi ne oldu?
Koalisyon ortağımız, bu fikri çok beğendi. Zaten SPD ve Yeşiller uyum politikası alanında birçok ortak görüşe sahip. Bilkay Öney ile harikulade bir Uyum Bakanımız olacak. Öney, hem SPD hem de Yeşiller'in tam desteğine sahip. Ve SPD'nin Baden-Württemberg'de ilk göçmen kökenli bir kadını atamış olmaktan da büyük gurur duyduğumu söylemeliyim. Gerçi CDU başka bir eyalette bu konuda elini çabuk tuttu. Ama en azından bizim de şimdi göçmen kökenli bir bakınımız var. Böyle bir kişiye çok daha önceden sahip olmalıydık. Göçmen kökenli bir kadını SPD'nin bakanı yaptığım için çok mutluyum.

- Sizce uyum nedir?
Uyum Bakanlığı'na ihtiyaç var mıydı?
Uyumda çok sayıda başarılı örnekler var. Uyum Bakanlığı, uyumun hangi alanlarda gerçekleştiğini de gözler önüne sermekle görevli. Uyumun sadece Alman Milli Takımı'nda gerçekleşmiş değil. Ekonomi, siyaset ve akademi dünyasının yanı sıra, devlet dairelerinde, yönetim kademelerinde ve toplumun çeşitli kesimlerinde de başarıları gözle görülen göçmen kadın ve erkeklerin sayısı giderek artıyor. Bu da Almanya'da uyumun işlevselliğini gösteriyor. Tabii ki, dil konusunda eksiklikler var. Ancak genel uyumun, gündelik hayatın bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Uyum politikası, "sadece siyah ve beyaz var" demek değildir, aksine "birçok gri tonların var olduğunu" da söylemektir.

Almanya'da yıllarca uyum işyerlerinde gerçekleşti. Herkesin iş bulduğu dönemlerde bu kolaydı, ancak günümüzde zorlaştı. Bu nedenle şimdi okul ve meslek eğitimi için daha çok çaba harcamalıyız. Bu bağlamda, özellikle göçmen ailelere, çocuklarının eğitimimlerini ihmal etmeme çağrısında bulunuyorum. Çünkü eğitimsiz hiçbir şey olmuyor. 30 yıl önce durum farklıydı. O zamanlarda fabrika iş öğretilirdi ondan sonra çalışarak para kazanılırdı. Zaman artık çok değişti. Her şey daha da zorlaştı. Bu zorlukları aşmak için alınacak tedbirleri ve çalışmaları, Uyum Bakanlığı koordine edecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!