Güncelleme Tarihi:
ALMANYA'DA 8 Türk, bir Yunanlı ve bir Alman polisin aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü tarafından öldürüldüğü bundan tam bir yıl önce ortaya çıktı.
Hem de tesadüfen.
Geçen hafta perşembe günü, yani 8 Kasım'da hem Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu'nuntoplantısını hem de Federal Meclis'in bu alandaki son gelişmelerin konuşulduğu oturumunu izledim.
Milletvekillerinin büroları ile komisyonların toplantı salonlarının bulunduğu tarihi Reichstag (Reich Meclisi) bitişiğindeki Paul Löbe Evi'ndeki salonun önüne yaklaştığımda bir „medya ordusuyla“ karşılaştım.
Televizyon kameraları, fotoğrafçılar, ellerinde mikrofon koşuşturan TV ve radyo muhabirleri...
Tabii yazılı basın mensupları da...
Hepsi de NSU Araştırma Komisyonu üyeleriyle, ifade verecek Askeri Gizli Haberalma Teşkilatı'nın (MAD) eski ve yeni yöneticilerinin peşindeydi.
Salonda komisyon üyeleri yerlerini almaşlardı...
Türk kökenli Sosyal Demokrat Parti (SPD) milletvekili ve partinin Genel Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz, Yeşiller milletvekili Memet Kılıç ve Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Serkan Tören de oradaydı.
Telaffuz etmeseler de, „bu işin peşini bırakmayacağız“ sinyali ve mesajı veriyorlardı adeta...
MAD'nin eski ve yeni sorumluları askerlik yaptığı dönemde aşırı sağcı olduğunu bildikleri, sonradan NSU'lu olduğu ortaya çıkan Uwe Mundlos'u „kullanmak“ istediklerini itiraf ettiler.
Ama „köstebek“ suçlamalarını geri çevirdiler.
Cinayetlerin NSU tarafından işlendiğinin ortaya çıkışının birinci yıldönümü vesilesiyle Federal Meclis'te aynı gün konuyla ilgili bir oturum düzenlenmişti.
„Aktüel Olaylar“ bölümünde, yaklaşık bir saat NSU cinayetleri ve son bir yıl içindeki gelişmeler üzerinde duruldu.
Oturum salonuna girdiğimde gördüğüm tablo beni pek şaşırtmadı.
Bakanların sırasında sadece Federal Eğitim ve Araştırma Bakanı Annette Schavan vardı.
Neyse ki, çok zaman geçmeden Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich de oturum salonunda yerini aldı.
Parti Meclis Gruplarının sıralarına bir göz gezdirdim...
CDU/CSU'dan 22 milletvekili saydım.
FDP'den 11, Yeşiller'den 18, SPD'den 26 ve Sol Parti'den de 12 parlamenter vardı.
Evet 620 parlamenterden sadece 89'u oradaydı.
Kürsüye çıkan tüm konuşmacılar, NSU terörisitleri tarafından işlenen bu cinayetlerin 10 yılı aşkın süre gizli kalmasının utanç verici olduğunu yinelediler.
Almanya'daki emniyet birimlerinin ve Anayasa Koruma Teşkilatlarının hata yaptıklarını ve ilerde benzer hataların yaşanmaması için zaman kaybetmeden gereken önlemlerin alınmasının şart olduğunu söylediler.
Ama nedense CSU'lu Hans-Peter Uhl, bir türlü polisin hata yaptığını kabul etmek istemedi.
Belli ki, onun bu yaklaşımından kendi meclis grubu mensubu milletvekilleri de rahatsız oldu.
Uhl, tek bir parlamenterin alkışını bile almadı.
Bakan Friedrich de güvenlik birimlerinin hata yaptıklarını kabul edenlerdi.
Friedrich „Sözümüzün arkasındayız. Bu cinayetleri tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkaracağız“ dedi.
Başbakan Angela Merkel de NSU kurbanları anısına 23 Şubat 2012 tarihinde Berlin'de düzenlenen devlet töreninde, „Söz veriyorum. Bu cinayetleri aydınlatacağız“ demişti.
Evet, söz vermek iyidir...
„Sözümüzün arkasındayız“ demek de iyidir ve önemlidir.
Ama bu yetmiyor...
Biz, verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz...