Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi

Güncelleme Tarihi:

Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2024 10:00

Almanya denildiğinde akla ilk gelen yerlerden biri olan ve yılda 1.5 milyon ziyaretçiyi ağırlayan Neuschwanstein Şatosu, günümüzde adeta bir fenomen haline gelmiş durumda. Özellikle sonbaharın hüznü çökerken bu büyüleyici şatoyu ziyaret etmek, onun dokunaklı hikâyesini daha da anlamlı kılıyor. Yapımı tam 17 yıl süren ve Bavyera Kralı II. Ludwig tarafından inşa ettirilen bu şatonun ardında gizemli ve hüzünlü bir hikâye yatıyor…

Haberin Devamı

SONBAHARDA gezilmesi gereken yerler arasında ilk sıralarda yer Almanya’nın ünlü ‘Romantik Yol’, rotasının son noktasındaki Füssen kasabasının Schwangau köyündeki Neuschwanstein Şatosu (Yeni Kuğu Taş Şatoşu) dünya çapındaki ünü nedeniyle özellikle son yıllarda kelimenin tam anlamıyla bir internet ve Instagram fenomeni haline gelmiş durumda. Almanya denildiği zaman akla gelen ilk kale olan Neuschwanstein Şatosu, yaz aylarında günde 6 binden fazla ziyaretçi ve yılda toplam 1.5 milyon ziyaretçisiyle bu rotanın son noktası ve ‘Romantik Yol’un daha doğrusu Almanya’nın en çok turist çeken yeri. Gelin bu ünlü şatonun ve yaratıcısının gizemli, hüzünlü ve bir o kadar da ilginç öyküsüne hep birlikte bir göz atalım.

Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
BİRÇOK LAKABI VAR
‘Neuschwanstein Şatosu’ dendiği zaman, aslında şatonun kendisinin mi, yoksa yaratıcısı Bavyera Kralı II. Ludwig’in hüzünlü öyküsünün mü daha özel olduğunu hep düşünmüşümdür... Şatonun hikâyesi, Bavyera Kralı II. Ludwig’in kısa süreli ömründe ülkesinin hemen hemen bütün imkânlarını, bu gerçek dışı gibi görünen masalsı şatoya harcaması ve şatonun bitiminden hemen sonra esrarengiz bir şekilde ölümüyle gelişiyor. Kral II. Ludwig’den tarihte hep utangaç, içine kapanık, çocukluğunu yaşayamamış biri olarak bahsediliyor. Kardeşi Otto ile beraber çocukluğunun büyük bir bölümünü anne ve babasından uzakta geçiren Ludwig, tüm izole yaşamını, hüznünü kuğu sevgisini bu şatoya yansıtmış. Kral II. Ludwig böylelikle kendisi için alternatif bir dünya yaratarak bu şatoda bir Orta Çağ kralı gibi yaşayabilmeyi hayal etmiş. Ömrü boyunca adına bu kadar lakap takılan başka bir kral daha görülmemiştir herhalde! Lakaplarının arasında ‘Kuğu Kral’, (Sarayın tamamında bir milyon adet kraliyet sembolü olan kuğu figürü yer alıyor), Bavyera’nın ‘Deli Kralı’, ‘Hayalperest Kral’ ‘Deli Ludwig’ gibi isimler yer alıyor. Fakat aynı zamanda Kral II. Ludwig’i ‘Çağının çok ötesinde bir masal kahramanı’ olarak kabul eden bir kesim de bulunuyor.
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
ZİHİNSEL ENGELLİ İLAN EDİLMİŞ
Kim ne derse desin sonuçta bu eksantrik kral, bugün Almanya’ya günde 6 binden fazla ve senede 1.5 milyon turistin ziyaret ettiği ölümsüz bir eser bırakarak tarihe imzasını atmış ya önemli olan o! Ne yazık ki, en az şatosu kadar ünlü ve gizemli bir ölüm hikâyesi olan II. Ludwig, yarattığı ve tam 17 yıl boyunca bitmesini beklediği şatosunda sadece 11 gece uyuyabilmiş. Zamanını ve ülkesinin hemen hemen bütün kaynaklarını şatonun yapımına aktaran Kral II. Ludwig, bu nedenle kendi bakanları tarafından suçlanıp cezalandırılarak, Haziran 1886’da, Bavyeralı bir grup doktordan oluşan psikiyatri komitesi tarafından zihinsel engelli olduğu ilan edilerek, bu şatodan alınıp sıkı gözetim altında Starnberg Gölü üzerindeki Berg Şatosu’na kapatılmıştır.
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
ÖLÜM NEDENİ BİLİNMİYOR
Aynı senenin 13 Temmuz’unda yani Berk Şatosu’na getirildikten sadece birkaç gün sonra ise derinliği 1.5 metreyi bile geçmeyen Starnberg Gölü’nün sularında, kendisinin ve psikiyatri doktorunun cansız bedenleri bulunmuş. Ölüm sebebinin cinayet mi?, boğulma mı?, yoksa intihar mı? olduğu hiçbir zaman tam anlamıyla bir netlik kazanmadı. Ölümünün ardındaki sır perdesi hâlâ gündemini koruyor. Kral II. Ludwig’in Neuschwanstein Şatosu’nun yapımında, Fransız Versailles Sarayı’nın ihtişamından ve hayran olduğu ünlü besteci Wagner’in müziğinden etkilendiği söyleniyor. 19 yaşında tahta çıkmak zorunda kalan II. Ludwig, Neo Romantizm mimari stilindeki şatonun tasarımı için Mimar Riedel ve Dollmen’i görevlendirmişti. Temeli 5 Eylül 1869’da atılan şatonun yapımı, kralın öldüğü sene olan 1886’ya kadar tam 17 yıl sürmüştür. Kral, bu süreci babası II. Maximillian tarafından doğa yürüyüşleri için kullanılmak üzere yapılmış Marienbrücke Köprüsü’nden izleyerek hayalinin gerçeğe dönüşümünü sabırla beklemiş. Tüm bu yapım yılları süresince de genellikle daha aşağıda yer alan Hohenschwangau Şatosu’nda kalan Kral II. Ludwig, mesaisinin önemli bir bölümünü şato hayalinin peşinde koşarak geçirmiştir.
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
BABA-OĞUL REKABETİ
Kral, Neuschwanstein Şatosu’nu neden çocukluğunun geçtiği şato Schloss Hohenschwangau’nun (Kuğuların Yüksek Bölgesi) hemen karşısındaki tepeye inşa ettirdi? Bir rivayete göre; Kral II. Ludwig’in bu noktayı seçmesinin sebebi hem babasının şatosundan daha gösterişli bir yapı inşa edebileceğini kanıtlamak, hem de doğup büyüdüğü yerin nefes kesici manzarasına olan sevgisinden dolayı olduğu söyleniyor. Yani ortada bir baba-oğul rekabetinin varlığı düşüncesi de oldukça yaygın..
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
Neuschwanstein Şatosu’na nasıl gidilir?
Alp Dağları’nın tüm doğal güzelliklerin ortasında yer alan Neuschwanstein Şatosu, kelimenin tam anlamıyla adeta masal kitaplarından fırlamış gibi, 800 metre yükseklikteki konumuyla Schwangau köyünün (Kralların Sarayları Köyü) tüm manzarasına hâkim. Neuschwanstein Şatosu’nun etrafında Pöllat Nehri, Alpsee Gölü ve Schwansee Gölü yer alıyor. Alp Dağları’nın etekleri, Pöllat Dağı ve Tegelberg Dağı tarafından çevrelenen şato, doğanın tüm renklerinin ortasında adeta büyüleyici bir güzellikle göz kamaştırıyor. Her mevsim ayrı güzellikte manzaraya sahip şato 4 mevsimde de ziyaret edilebiliyor. Neuschwanstein Şatosu’na en kolay ulaşım yolu, Münih’ten yaklaşık 2 saati bulan tren yolculuğuyla Füssen’e gitmek. Trenden inince hemen karşıdan kalkan 78 No’lu Schwangau otobüslerine binerseniz, yaklaşık 10 dakikalık bir otobüs yolculuğunun sonunda Schwangau’ya ulaşıyorsunuz.
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
WALT DISNEY’IN ESERLERİNE GİRMİŞ
Küçücük bir köy olan Schwangau’da, ister yürüyerek, ister shuttle otobüslerle veya atlı arabalarla Neuschwanstein Şatosu’nun olduğu tepeye ulaşabilirsiniz. Sadece rehberli turlar ve önceden saati belirlenmiş bilet ile gezilebilen şatonun, kırmızı tuğlalı giriş cephesinden geçip orta avluya ulaştığınızda, masal dünyasındaki yolculuğa hazırsınız demektir. Temeli 5 Eylül 1869’da atılan bu şatonun inşasında dönemin en gelişmiş teknolojileri elektrik, sıhhi tesisat, ısı gibi yeni icatlar kullanılmış. Bu büyülü şato o kadar ihtişamlı ki Walt Disney’in logosuna ve Andy Warhol’un eserlerine girmeyi başarmış. Şatonun içini gezmek yaklaşık 35 dakika sürüyor ve rehber eşliğinde yapılıyor, unutmadan söyleyeyim şato içerisinde fotoğraf çekmek kesinlikle yasak zaten tur esnasında uyarı yapılıyor ama yine de çekmek isteyenler anında dışarı çıkarılıyor!
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
KRALİÇE ELISABETH’E AŞIKMIŞ
Şatoyu yaptırırken Richard Wagner’in Kuğu Operası’ndan etkilenen Kral II. Ludwig, ünlü Alman müzisyen ve bestecisi Wagner’e ithafen de şatonun 4. katında ‘Opera Salonu’ yaptırmış. Şatonun genelinde de ünlü bestecinin operalarına ait pasajlar yer alıyor. Şatonun tamamını gezemiyorsunuz sadece ikamet edilen bölümler açık. Şato içerisindeki tüm detaylar, II. Ludwig’in çocukluk yıllarından gelen çekingenliğini ve yalnızlığı ne kadar sevdiğini kanıtlıyor gibi. Yalnız yaşamayı seven ve hiç evlenmemiş Ludwig’in ruh halini anlayabilmek için şatodaki yemek odası ve yatak odasını ziyaret etmek yeterli. Kişisel yaşam alanlarının neredeyse tamamı tek kişilik. Şato içerisindeki diğer ihtişamlı alanların aksine bu iki oda çok daha küçük ve gösterişsiz. Dini inançlarına son derece kuvvetle bağlı olan II. Ludwig’in karyolasının çatısı, Notre-Dame Kilises’ini andıran gotik bir kilise maketi olarak tasarlanmış. Sadece buradaki ahşap işçiliğinin yapımı dört yılda tamamlanabilmiş. Sarayın tamamında görülen, kraliyet rengi gök mavisi, yatak odasında dikkati çekiyor ama odanın dekorasyonundaki asıl ilginç öğe, duvar resimlerinin, ‘Tristan ve İsolde’ hikâyesinden pasajlar içermesi. Bu resimlerin yoğun duygusallığı, hiç evlenmemiş olan kralın ulaşamadığı gizli bir aşkı olup olmadığı sorusunu da akla getiriyor hatta bir rivayete göre de Kraliçe Elisabeth (Sissi’ye) aşıkmış.
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
İÇİNDE YAŞAYAMADAN ŞAHİBELİ ÖLÜM...
Bu kadar parayı harcadığı sarayında yapay kayalarla inşa ettirdiği mağara bile var. Oldukça gösterişli ve devasa büyüklükteki Kraliyet Salonu, ağırlığı yaklaşık 1 ton olan ve tek bir tanesinde 600 mumun yandığı şamdanı... Ve sonunda hiçbirinin keyfini süremeden çok erken ölümü, şatoyu gezerken bu düşünceler aklıma geldiğinde üzülmedim dersem yalan olur!. Düşününki şatonun bitmesini beklediği 17 yıl boyunca, ailesinin sarayı olan Hohenschwangen’de kalmış ve Marienbrücke Köprüsü’nden eserinin yapımını devamlı hayranlıkla ve heyecanla izlemiş ama içinde yaşayamadan genç yaşta şaibeli bir şekilde ölüp gitmiş… Kral II. Ludwig’in gizemli ölümünden kısa bir süre sonra ziyaretçilere açılan ve yıllar boyunca ‘Almanya’nın simgesel yapısı’ olan şato, 2015 yılından bu yana, Paris’teki Dünya Mirası Merkezi’nde, UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak atanmaya yönelik Almanya teklifleri listesine resmen kayıtlı. Bavyera Kralı II. Ludwig’in 1886 yılındaki ölümünden sadece altı hafta sonra ziyarete açılan şatoyu o zamanlar bile ilk sekiz haftada, yaklaşık 18 bin kişi ziyaret etmiş...
Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi

Sonbaharın hüznünde, II. Ludwig ve şatosunun hazin hikayesi
Şatonun Çevresi: Marienbrücke (Meryem Köprüsü internetteki ikonik şato fotoğraflarının çekildiği yer) dahil olmak üzere, Alp Dağları’nın eşliğinde nefes kesen manzaralar sunuyor...

Haberin Devamı

Hohenschwangau Şatosu: “Masalsı Şato” olarak bilinen Neuschwanstein Şatosu’nu internet veya Instagram’daki ikonik fotoğraflarından dolayı tanımayan yoktur herhalde. Fakat aslında onun hemen karşısında bulunan sarı renkli cephesiyle köye daha yakın konumda yükselen Hohenschwangau Şatosu’nun tarihi çok daha eskidir. Neuschwanstein Şatosu’nun gölgesinde sanki üvey evlat muamelesi gören bu şato bahçeleri, konumu ve manzarası ile çok güzel ve gezmeye değer. Şatonun içine girmeseniz bile en azından bahçelerinde dolaşmanızı öneririm (ücretsiz) daha sonra orman içinden Alpsee Gölü’ne doğru inen yamaçtan yürüyerek inerseniz nefes kesici mükemmel manzaralar ile karşılaşacağınız garanti... 12. yüzyılda inşa edilmiş bu şato aynı zamanda daha sonra Bavyera Kralı olacak II. Ludwig’in (1845–1886) çocukluğunu geçirdiği yer. Önce bu kaleyi ziyaret ederseniz II. Ludwig’in daha sonra inşa ettirdiği Neuschwanstein Şatosu’ndaki kuğu motiflerinin nereden geldiğini de anlamış olursunuz.

Haberin Devamı

Alpsee Gölü: Neuschwanstein Şatosu’ndan veya Hohenschwangau Şatosu’ndan aşağı doğru yürürseniz göle ulaşabilirsiniz. Yaz veya kış hiç farketmez, inanılmaz güzel manzarası ve rengi olan bir göl buraya kadar gelmişken, mutlaka görmenizi tavsiye ederim...

Önemli Bilgi: Eğer turla seyahat etmiyorsanız şatonun web sitesi üzerinden birkaç gün önceden rezervasyon yaptırmayı unutmayın! (Yani öyle kafama esti bir gidip ziyaret edeyim diyemiyorsunuz) yoksa bilet için girdiğiniz sıra birkaç saatinize mal olabilir veya biletler tükenmiş olabilir.

BAKMADAN GEÇME!