Sol Parti’de yeni bir şey yok

YEŞİLLER, CDU ile koalisyona ‘Hayır’ dedi. Şimdi en büyük olasılık büyük koalisyon. Bu duruma seviniyor musunuz?
Biz nasıl bir koalisyon sözleşmesi çıkacağını henüz bilmiyoruz. Ama SPD daha şimdiden büyük koalisyonda zenginlerin daha fazla vergi ödemesini öngören paylaşımı teslim etmiş durumda. CDU, seçimlerden bir hafta sonra vergi artışına karşı sınır çekmeyi başardı. Bunu öyle bir beceriyle anlattı ki, vergi artışı deyince, orta kazançlı herkes kendisinin de bundan etkileneceğini düşündü. Oysa burada söz konusu olan vergi tabanını yükselterek, milyarderlerin elini daha fazla cebine atmasını sağlamaktı. Bu konuda SPD daha birinci haftada boyun eğdi.

Seçimi SPD değil Hıristiyan Birlik kazandı. Seçimi kaybeden bir partiyi, programını kabul ettiremedi diye eleştirmek haksızlık olmaz mı?
Angela Merkel’e sözde alternatif olmak isteyen, sosyal adaletten yana olduğunu söyleyen bir partinin zenginlerin daha fazla vergilendirilmesini savunması gerekirken, hemen teslim olması da doğru değil. Üstelik de koalisyon görüşmeleri başlamadan hem de seçimlerden bir hafta sonra.

ÇİFTE STRATEJİ
Büyük koalisyon kurulursa siz ana muhalefet olacaksınız. Sol parti böyle bir görevin altından kalkabilecek mi?
Biz ana muhalefet görevini kesinlikle iyi yapacağız. Bu görevi çok ciddiye alacağız. Ben daha hükümet kuruluncaya kadar olan zamanı iyi değerlendirip bu arada asgari ücret yasası çıkartalım önerisinde bulundum. Biz muhalefette çifte bir strateji uygulayacağız. Bir yanda ana muhalefet görevimizi ciddi yürüteceğiz. Öte yandan bir davet stratejisi uygulayacağız. Kalbi sosyal adaletten yana olan sosyal demokratlara yönelik öneriler getireceğiz.

Büyük koalisyonda SPD asgari ücreti kabul ettirirse, siz bunu destekleyecek misiniz?
Biz, SPD ve Yeşiller’e çok önceden öneri getirdik. Federal Meclis’te sandalye dağılımı 320’ye 311. 320 milletvekili seçim programına asgari ücretten yana. Biz iki partiye de meclisin büyük oturumunu asgari ücret yasasını çıkartmak için kullanalım önerisinde bulunduk. Asgari ücret miktarında talepler farklı, ama bu arada bir uzlaşma zor olmaz.

Bir cevap aldınız mı?
Maalesef şimdiye kadar hiçbir reaksiyon gelmedi.

Sizin için aslında düş kırıcı bir durum değil mi? Bırakın CDU/CSU’yu, ne SPD, ne Yeşiller sizinle koalisyon kurmak istiyor!
Düş kırıcı sözcüğünü kullanmak istemem. Ama SPD ve Yeşiller’in buna karşı tavırları dikkat çekici.

SAÇ TİPİ DEĞİL
Kırmızı-Yeşil-Kırmızı koalisyonu sayısal olarak mümkün. Ama siyasi olarak ne SPD, ne de Yeşiller sizinle koalisyon kurmak istiyor. Sol Parti’nin, eğer ebediyen muhalefet kalmak istemiyorsa, politikasını gözden geçirmesi gerekmez mi?
Buradaki soru şu olmalı: Hükümet kişisel bir amaç mı? Hükümet değişikliği önde oturan kişilerin sadece saç tipinin değişmesi demek değil. SPD’nin seçimlerden önce söz verdiği siyaset değişikliği de bu değil. Siyaset değişikliği demek, mücadele ettiğin gerçek alternatiflerden vazgeçmemek, onları şart koşmaktır. Bu açıdan programını değiştirmesi gereken Sol Parti değil. Eğer toplumu asgari ücret, asgari geçim, asgari emeklilik konusunda harekete geçirmeyi başarabilirsek o zaman bu hedeflere ulaşma şansını yakalarız.

Büyük koalisyon kurulursa, mecliste çok zayıf bir muhalefet olacak. Bir araştırma komisyonu bile kuramayacaksınız. Bu durum sizi endişelendirmiyor mu?
Büyük koalisyon kurulursa, muhalefet sayı olarak küçük kalacak ama zayıf olmayacak. Sol parti muhalefette çok etkili bir parti. Araştırma komisyonu sorununa gelince, bu konuda bizim grup başkanımız bilinçli olarak meclis başkanına başvurarak, araştırma komisyonu kurmak için oranın düşürülmesini istedi. Çünkü bu mümkün.

Büyük koalisyonda Hıristiyan Birlik çifte vatandaşlıkta taviz vermeye hazır görünüyor. Çifte vatandaşlık yasa taslağı meclise gelirse siz destek
verecek misiniz?
Evet. Biz daha en baştan CDU’nun çifte vatandaşlık kampanyasına karşı çıktık. Biz çifte vatandaşlık talebini hep destekledik.

Ama meclise gelirse destek verecek misiniz?
Bu yasa taslağının içeriğine bağlı. İnsanları tek vatandaşlığa zorlamayan, çifte vatandaşlık talebini hep destekledik. Ve geçmişte bunun için aktif çalıştık.

Kırmızı-Kırmızı-Yeşil opsiyonu kapandı mı?
Federal düzeyde bir koalisyon sözleşmesi için metinler üzerinde çalışıldığını biliyoruz. Büyük koalisyon en büyük ihtimal görünüyor. Bu açıdan Kırmızı-Kırmızı- Yeşil opsiyonu muhtemel değil. Ama buna rağmen yüzde 100 olmaz diye de bir şey yok. Çünkü koalisyon sözleşmesi henüz imzalanmadı. SPD üyelerinin imzasına da sunulmadı.

SİYASİ BAKIŞIMIZI ASLA DEĞİŞTİRMEYİZ
NATO’dan çıkalım diyorsunuz. BM’den barış gücünde görev yapan tüm askerlerin geri çekilmesini istiyorsunuz. Bu siyasi tavrınızı değiştirmeyi düşünmüyor musunuz?
“Bir daha savaşa asla” diyen bir dış politika izliyoruz. Ama SPD ve Yeşiller için bu talep çok fazla geliyorsa o zaman bu onların sorunu. Biz bu taleplerden vazgeçersek, o zaman Sol Parti politikasını anlamı kalmaz. Bu, bizim varlığımız, Sol Parti’nin temel düşüncesi. Biz Alman ordusunun bir müdahaleye katılmasını istemiyoruz. Tüm askerlerin geri çekilmesini istiyoruz. Eğer SPD ve Yeşiller, biz ancak birlikte savaşırsak birlikte koalisyon kurarız diyorsa, bu onların sorunu.

Siz mesela Kosova’daki BM’deki barış gücünü de mi savaş olarak görüşüyorsunuz?
Biz tüm askerlerin geri çekilmesini istiyoruz. Kaldı ki; Yugoslavya’daki askeri müdahale kavramı, sözde ‘At Nalı’ planına göre alındı, bu planın daha sonra sahte olduğu ortaya çıktı.

Sol Parti dış politika anlayışını gözden geçirmeyecek. Öyle mi?
Bizim bu konuda çok iyi gerekçelerimiz var. Afganistan’da savaşın kazanılamayacağı gibi gerçekler bizi haklı çıkardı. Şimdi tüm partiler Afganistan’dan askerlerin çekilmesini istiyor.

'HER YER TAKSİM' BİZİM DE SLOGANIMIZ
AB komisyonu Türkiye ile müzakerelerin yeniden başlamasına karar verdi. Olumlu bakıyor musunuz?
Türk hükümetinin Taksim Meydanı etrafındaki olayla karşı tutumuna açıkça tavır alınmasını istedik. Partimizin milletvekilleri de göstericilerle dayanışma için olay yerine gitti. Şunu bir kez daha açıkça söyleyeyim ki; bizim desteğimiz göstericilerden yana. “Her yer Taksim” bizim de sloganımız. Ama şimdi müzakerelere başlanılmasını ilginç buldum. Eğer yeni bir fasıl açılacaksa bu insan hakları faslı olmalı.

Türkiye’nin tam üyeliğini istiyor musunuz?
Görüşmelere devam edilmesinden, insan hakları üzerine konuşulmasından yanayız.

Prensip olarak AB üyeliğinden yana mısınız?
Eğer görüşmelerden yanaysanız, prensip olarak üyeliğe karşı olamazsınız. Biz müzakerelerin devamından yanayız.