Güncelleme Tarihi:
HÜRRİYET, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e çıkışından sonra sarsılan Türk-İsrail ilişkilerinin nabzını, İsrail’de tuttu. Sokaktaki halktan iş adamlarına, medyanın tanınmış isimlerinden taksi şoförlerine dek ortak tepki ve endişe, krizle başlayan durumun kendilerine yönelik Türkiye’de oluşabilecek bir tehdite dönebilmesi sorunu. Beklenti ise Erdoğan’ın gönüllerini alması. Bu nedenle geçen yıl 5 milyonu Musevi olan 7 milyonluk İsrail’den gelen 600 bine yakın turist sayısının bu son krizle iptalleri yüzde 60’a kadar ulaşmış. İsraillilerin sitemi ve tepkisi daha havaalanında iken kendini hissettiriyor. Sıkı güvenlik bahanesi ile önceki gün Türkiye’den gelen Türk diplomatları bile, Tel Aviv havaalanında iki saat bekletilmiş. Kızılay yöneticileri 4 saat, TİKA mensupları 2 saat alanda tutulmuş. Gerekçe sorulduğunda ise, İsrailliler, ’Çünkü siz bizi sevmiyorsunuz’ yanıtını vermişler. Bu arada, yanlış anlaşılmaların giderilmesi için Türk Büyükelçiliği ise neredeyse tam gün mesai çalışıyor.
Şimdi ümit, Gül’ün ertelenen gezisinde
Şimdi, gözler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ocak başında rahatsızlığı nedeni ile ertelediği İsrail seyahatinde. İki taraf arasında gezinin yürütülmesi için sessiz bir diplomasi yürütülüyor. Köşk kaynakları, gezinin tamamen iptal olmadığını söylüyor. Belki de bu gezi tüm buzları eritebilir. Yani Erivan’ın ardından, Gül bu kez bir ziyaret diplomasisi ile ilişkileri eski haline getirebilir.
Oded Granot (1. Kanal yorumcusu): "İsrail ile Türkiye arasında tarihten gelen çok ortak nokta var. Türkiye, arabulucu olarak Suriye ve Filistin konularında İsrail’in sorunlarının çözülmesi için en güvendiği ve yakın gördüğü bir ülke. Başbakan Erdoğan’ın bu çıkışı ve özellikle Hamas ile ilgili sözleri iki ülke ilişkilerinden ziyade Ortadoğu’daki bu hassas rolüne zarar verebilir. Erdoğan’a saygı duyuyorum. Ama Ortadoğu’da barış adına daha tarafsız ve kucaklayıcı olmalı. Ama şimdi, Davos’taki görüntülere bakınca, bize çocuk katili deyince İsrail’de insanlar çok üzüldü. Hamas’ı destekleyince İsrailliler üzüldü. Şimdi, demek ki, Erdoğan ve Türk halkı bizi istemiyor diye düşünüyor ve ’İstenmediğimiz yerde durmayız’ diyorlar. Dostlar birbirini tabii ki eleştirecek ama yıkmasın. Şimdi, İsrail’de herkes Sayın Başbakanınızdan, televizyonlar ve medya aracılığı ile, onlarla bir sorunu olmadığı mesajını versin beklentisi içinde. "
Türkiye’de ’Şhalom Ahi’ye alışmıştıkArad Nir (İsrail’in en tanınmış TV yorumcusu 2. Kanal2): "Ben Başbakanınıza kızmıyorum. Biz bu tür eleştirilere alışığız. Benzer durum eski Fransız Lider Jacques Chirac bizi Cenin’deki olaylarda en ağır şekilde eleştirdiğinde de oldu. Ama burada önemli olan, bu tür bir çıkışın ardından Türkiye’den en güçlü tonla, bu çıkışın Türkiye’de yaşayan Musevi vatandaşlarla ve İsrail halkı ile ilgili olmadığı mesajının verilmesi. Aksi takdirde, açılan pankarttaki gibi, ’Köpekler, Ermeniler ve Yahudiler giremez’ mantığı tüm Türkiye’de yayılacak. Biz, İsrailliler, Türkiye’de esnaf ve vatandaşlar tarafından ’SŞhalom Ahi (Merhaba Abi)’ diye karşılanmaya alıştık. Bu kaybolmasın. En büyük endişemiz, Türkiye’de yaşamaya korktuğumuz İsrailli düşmanlığı."
İlişkileri askıya alalım diyenler çıkıyor
Menaşe Karmon (Türk İsrail Ticaret Odası Başkanı): "Bu krizlere takılıp iki ülke arasındaki ilişkileri askıya alalım diyenler bile çıkıyor. İki ülke arasındaki mevcut iş hacmi şu an 3.5 milyar dolar. Amaç bunu iki katına çıkarmak olmalı. Türk Hükümeti İsrailli işadamlarına yanında olduğunu hissettirmeli."
Antalya’da yürürken arkamızdan tükürüyorlar
Momo Uzsinay ve Nesim Güveniş (İsrail’deki Türkiyeliler Birliği Başkanı ve Yardımcısı): "Biz İsrailde yaşayanlar bunu hak edecek ne yaptık, şimdi endişemiz oraya gittiğimizde yaşayacaklarımız ve tabiki orada yaşayan 20 bin Musevi. Bakın siz buraya geldiniz en ufak bir tehditle Türk olarak karşılaştınız mı? Turizm rezervasyonları azaldı. Bunlar düzelir zamanla. Daha dün 199 Dolara üç gün kampanyası ile Türkiye’ye tur patlaması yaşandı. İsrail halkı kin tutmaz düzelir ama burada herkese, ’Türkiye’de bize nefret artıyor tedirginliği’ hakim oldu. Polis kulübesindekiler, İstanbul’da Sinagog’dan ikram edilen yemeği ’Biz Yahudi yemeği yemeyiz’ diye geri çevirmiş. Antalya’da arkamızdan tükürüyorlar. Bunun önüne geçilmesi lazım. Bunda en büyük rol Erdoğan’ın."
Hafta sonu Antalya’ya gidecektik iptal ettik
Haviv Retig (Jerusalem Post Yazarı): "Gerçekten ne oluyor diye anlamaya çalışıyor insanlar. Erdoğan’ın yaptığı iç politik manevra mı yoksa başka bir amacı var mı bilmiyorum ama tek bildiğim bu tür çıkışın ardından açıklayıcı olunmadığında bu başka noktalara gider. Türkiye, İsrail’in en önemli stratejik ortağıdır. İki ülkenin de birbirine çok ihtiyacı var. Türkiye İsrail’in, İran’dan Suriye’ye dek kriz anında ilk çalacağı kapıdır. Bu krizin üstesinde gelmemiz ve ileriye bakmamız lazım. Bana kalırsa, ihtiyacı olan iki ülke varsa ortada, bugün ve gelecekte askeri, ekonomik ve siyasi işbirliği stratejik açıdan daha da gelişecek."
Gilad ve Eran (İki genç): "İsrail’de insanlarda televizyonlarda o gösteriler, pankartlar ve olaylara bakınca yıllardır belki de tek dostumuz olan Türkiye’de film koptu mu bize karşı endişesi başladı. Antalya’ya gidecektik. Geçen hafta sonu iptal ettik. Türkler bana göre bu bölgede bize en yakın insanlar."
İşte İsrail sokakları ve onların görüşleri
Yael ve Olga (İki üniversiteli kız): "Her yaz Antalya’ya gideriz. Ama, haberleri ve gösterileri gördükçe bu kez bize saldıracaklar diye korkuyoruz. Başbakanınıza sesleniyoruz, bize düşmanlık olmayacağını ve en önce kendisinin buna karşı duracağına ve koruyacağına söz versin."
Amir (Taksici): "5 yıldır Türkiye’ye gidiyorum. Neredeyse Antalyalı oldum. Ama Başbakanınızın bu çıkışını kendi üzerime aldım. Bu yıl gitmeyi düşünmüyorum. Arkadaşlarım Türkiye’de Yahudilere ağır tacizlerde bulunulmaya başlandığını söyledi. Ne yaptık biz size? Bize çocuk katili dedi. Ben mi öldürdüm? Hiç mi bizim ölen insanlarımıza ve burada yaşananlara yakından bakmıyorlar. Bu coğrafyada yalnızlığın üzerine bir de korkunun hakim olmasının ne olduğunu bilir misiniz?"
Gelmeyin, risk çok
Nesim Güveniş: "Zamanında 120 bin Musevi vardı Türkiye’de. Şimdi 20 bin. Bu insanlara sahip çıkmak Türkiye Cumhuriyeti’nin kucaklayıcı Osmanlı İmparatorluğu damarlarının bir kutsal emaneti. Korkum, bu sayının da eğer önüne geçilmez bir düşmanlık olur ve bu artarsa bu insanların da gitmek zorunda kalacağı. Açıkça söylüyorum, çok korkuyorlar. Sayın Başbakan Erdoğan, İsrail’e en sert çıkışlarını halka hitap eden sokak diline uygun anlaşılır etkili bir ağızla yapıyor ve inanılmaz bir nefret yükseliyor. Ama sonra kalkıp, tepkinin olmaması gerektiğini oldukça diplomatik bir dille anlatıyor. Bunu engellemek için de kendisinin aynı halk ağzını kullanması gerekli. O Museviler onun da vatandaşı ve Erdoğan’ın gözlerinin içine bakıyorlar."
Beti Allovi (Eski İstanbul Musevisi): "Ben, İsrailli bir terapist ile otistik çocuklara Anadolu şehirlerinde her sene tedaviye giderim. Geçen haftalarda bana Gaziantep’ten, ’Gelmeyin size saldırı riski nedeni ile’ mesajı geldi. Durumun bu kadar ciddi olması beni çok üzüyor.’ Türk halkı ile kimsenin sorunu yok ve belki de en çok Türkleri severler burada. Ama, Türkiye’de anti-semitism’den fayda sağlayan radikallerin önüne geçmek gerekiyor. İleride, ’Birkaç fanatiğin işiymiş’ demek en kolayı. Ama üzücü bir şey olursa bunu vicdanlarda nasıl tamir edecekler?"
Eli Avi (Taksici): "Türkiye’de akrabalarım var. Ne olacakları konusunda merak içindeyim. Başbakanınızı izledim ama bu kez de lütfen oradaki cemaatimize sahip çıkan bir jest yapsın. Biz hep, oradakiler Osmanlı’ya emanet deriz. Şimdi oradaki insanlarımızı korumak büyük Türkiye’nin Başbakanın borcu.