Söder de ‘Laschet’ dedi ama...

Güncelleme Tarihi:

Söder de ‘Laschet’ dedi ama...
Oluşturulma Tarihi: Nisan 21, 2021 10:03

Almanya’da büyük partiler geleneksel olarak genel seçimler öncesi başbakan adaylarını ilan ederler. Bu 23 Mayıs 1949’da Alman Anayasası’nın kabulüyle Almanya Federal Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşundan beri böyledir. Genelde seçimlere birçok parti katıldığı halde şimdiye kadar hep ‘kardeş partiler’ olarak bilinen Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partilerinin (CDU/CSU) ortak adayı ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) adayı yarıştı.

Haberin Devamı

Söder de ‘Laschet’ dedi ama...
‘KARDEŞ partilerin’ şimdiye kadarki başbakan adaylarının hepsi de -1980 ve 2002 yılındaki genel seçimler hariç- CDU’luydu.
Ama bu yıl 26 Eylül’de yapılacak genel seçim öncesi, Almanya’nın 16 eyaletinden sadece Bavyera’da seçimlere giren ‘küçük kardeş’, “Biz kendi partimiz CSU’nun Genel Başkanı ve Eyalet Başbakanımız Markus Söder’i muhafazakâr kanadın başbakan adayı olmasını istiyoruz” diyerek sahneye çıktı.
Aylarca “Benim yerim Bavyera” diyen Markus Söder de birden tutum değiştirip, “CDU da desteklerse aday olmaya hazırım” dedi.
Söder’in bu açıklamasından bir gün sonra CDU yönetimi partinin lideri ve Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Başbakanı Armin Laschet’i başbakan adayı gösterme kararı aldı.
CDU destek vermediği halde, Söder sözünde durmadı ve “Adayım” demeyi sürdürdü.
“Arka odalarda alınan kararlar değil, tabanın vereceği karar önemli” diyerek CDU yönetimine dolaylı da olsa çamur attı.
İlk raundu Armin Laschet kazandığı halde Söder tutumunda ısrar etti.
Hafta başında yeniden kameraların karşısına geçerek “Büyük kız kardeş-abla’ (grosse Schwester) hangi kararı verirse, ona CSU da ben de saygı göstereceğiz” dedi.
Söder’in bu açıklamasından 10 saat sonra CDU yönetimi yine ilk kararının arkasında durup Laschet’i aday göstereceklerini açıkladı.
Yani Laschet ikinci raundu da kazandı.
*
Her ne kadar Söder, CDU’nun kararına saygı duyduklarını ve ‘kardeş partilerin’ başbakanlık koltuğunu koruması için Armin Laschet’le omuz omuza verip birlikte çalışacaklarını ilan etse de belli ki maç daha bitmedi.
Çünkü CDU’da Laschet’e güvenmeyeler arasında ‘homurdayanların’ sayısı artmaya başladı.
Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarında yalnız diğer partilerden seçmenlerin değil, CDU/CSU’ya oy verenlerin de çok büyük bir bölümünün, “Söder aday olursa muhafazakâr kanadın oy oranı artar” görüşünde birleşmesi üzerine ‘kardeş kavgasının’ bitmediği ve bitmeyeceği sinyalleri gelmeye başladı.
Son bir yılda CDU/CSU’nun oy oranında yüzde 10’un üzerinde düşüş olması özellikle muhafazakâr kanat milletvekilleri ile seçimlerde milletvekili adayı olacakların tedirginliğini artırdı.
Ve “Yalnız parti yöneticileri değil, başbakan adayının belirlenmesi için iki partinin Federal Meclis Grubu ile yerel teşkilatların, hatta üyelerin de görüşleri alınsın” sesleri yükselmeye başladı.
Her ne kadar parti yönetimi “Adayımız Laschet” dese de, CDU/CSU Federal Meclis Grubu milletvekillerinin Söder’den yana olduğu yönünde ciddi sinyaller var.
245 sandalyeli Federal Meclis Grubu’nda CSU’lu sadece 45 milletvekili bulunduğu halde, oylamaya gidilmesi durumunda Söder’e desteğin daha çok olacağı sinyalleri de.
*
Bunu Almanya 1979 yılında da yaşamıştı.
Dönemin CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Franz-Josef Strauss, 1980 yılında yapılacak genel seçimlere muhafazakâr kanadın başbakan adayı olarak katılmak istediğini aylar önce ilan etti.
Dönemin CDU lideri Helmut Kohl ise kendi partisinden olan şu andaki Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in babası Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı Ernst Albrecht’in başbakan adayı olmasını istiyordu.
Ama Kohl’ün beklentisi boşa çıktı.
CDU’lu milletvekillerinin yüzde 40’ından fazlasının desteğiyle CSU lideri Strauss başbakan adayı seçildi.
Seçimlerde CDU/CSU toplam oyların yüzde 44.5’ini aldığı halde, Strauss ortak bulamadığı için hükümet kuramayacağını görünce Münih’teki koltuğuna döndü.
İşte bugünlerde yine ‘1979’un hesapları’ yapılmakta Almanya’da.
Hem de Covid-19 salgını nedeniyle ülke genelinde ciddi bir kriz yaşadığımız bir dönemde.
Covid-19 krizi yetmiyormuş gibi, şimdi de Almanya’nın gündemine ‘başbakan adayı krizi’ yerleşti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!