Siz kendinizi yabancı hissediyor musunuz?

HANAU’da 4’ü Türkiye kökenli, 9 göçmenin ırkçı bir saldırgan tarafından öldürülmesi üzerine mart ayı başında Berlin’de Başbakan Angela Merkel’in de katılımıyla ‘Uyum Zirvesi’ düzenlendi.
Zirve sonrasındaki basın toplantısında Başbakan Merkel’e, “Almanya’daki Müslüman sayısının fazlalığı yüzünden, Almanya’nın herhangi bir yerinde kendinizi yabancı hissediyor musunuz, hissettiniz mi?” diye sordum.
Yanıtı çok açıktı...
“Ben böyle bir his tanımıyorum” dedi.
“Bana göre bu ülkede yaşayan herkes devlet tarafından korunmalı. Bizim anayasamızın 1’inci maddesinde ‘İnsan onuruna dokunulamaz’ denilmektedir. Bu tüm insanlar için geçerlidir” dedi.
Benzer bir soruyu Başbakan Angela Merkel’e bundan 10 yıl önce de sormuştum.
Zira o günlerde, bir dönem Berlin Maliye Senatörü ve Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Sosyal Demokrat Partili (SPD) Thilo Sarrazin, ‘Almanya Kendini Yok Ediyor’ adlı kitabında, torunlarının kendilerini yabancı hissetmeyecekleri bir ülkede, bir kentte yaşamalarını istediğine yer vererek tam bir ırkçılık sergilemişti.
Başbakanlık’ta yaptığımız söyleşide Başbakan Merkel’e, “Başkent Berlin’in Kreuzberg, Wedding ve Neukölln kesimlerinde (Türklerin ve göçmen kökenlilerin yoğun olduğu kesimler) caddelerden geçerken neler hissediyorsunuz?” diye sormuştum.
Yanıtı çok açıktı...
“Ben Almanya’da kendimi yabancı hissetmiyorum ve gelecek neslin de kendisini yabancı hissetmesinden korkmuyorum” demişti.
“Berlin’in bu ilçeleri kentin yaşam dolu kesimleridir. Buralarda yaşamlarını şekillendiren, iyi Almanca konuşan, küçük işletmeleri olan, çocuklarını okula gönderen yabancı kökenli birçok insana rastlanıyor. Ama dürüst olmak gerekirse, oralarda başka şeyler de görülüyor. Bu da gösteriyor ki, bizim eğitim ve sosyal politika alanında katetmemiz gereken daha çok yol var” demişti.

Başbakan Merkel, Thilo Sarrazin’in Almanya’nın Türkler ve Araplar, yani Müslümanlar tarafından aptallaştırılacağı yönündeki ırkçı yaklaşımına da, “Bunu çok saçma buluyorum. Sorunlar açık bir şekilde dile getirilmeli, ama olumlu gelişmeler de gizlenmemeli. Almanya’da başarılı uyumun gerçekleştiğini ortaya koyan birçok örnek vardır” değerlendirmesinde bulunmuştu.
“Almanya’da çok sayıda Türk ve Türkiye kökenli insan yaşamaktadır. Çoğu üçüncü ve dördüncü nesildir. Bunların çoğunun iyi uyum sağladığını düşünüyorum. Şunu çok açık bir biçimde söylüyorum; Biz, uyumla, zorla asimilasyon ve kişilerin kendi köklerini inkâr etmelerini kastetmiyoruz. Türklerin endişeleri ve sorunları olduğunda, ben onların da başbakanıyım” demişti.
Thilo Sarrazin’e de Berlin’in ‘Küçük İstanbul’ olarak bilinen Kreuzberg kesiminde hem de üzerinde Türkçe ‘Kreuzberg Merkezi’ yazan binanın önünde, “Kendinizi burada yabancı hissediyor musunuz?” diye sormuştum.
“Hayır, kendimi Kreuzbreg’de yabancı hissetmiyorum. Kreuzberg Berlin’in bir semti. Kendimi burada niye yabancı hissedeyim ki?” yanıtını vermişti.
Atalarının Fransız, İngiliz ve İtalyan kökenli olduğunu bildiğim Thilo Sarrazin’e kitabını Berlin’deki Alman Basın Merkezi’nde tanıttığı gün, kendisinin de saf kan Alman olmadığını hatırlatıp, “Acaba siz şahsen Almanya’nın aptallaştırılmasına ne kadar katkıda bulundunuz?” diye sormuştum.
Tabii bu muzipçe bir soruydu.
Alman ve yabancı medya mensuplarının çoğu gülümsemişlerdi.
Hatta bazılarının, “Çok iyi bir soru” dediklerini de duymuştum.
Sarrazin bu soruyu tabii yanıtsız bırakmıştı.
Ne diyebilirdi ki?..