Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2014 11:05
Almanya’da akredite yabancı medya mensupları geçen hafta eski Doğu Almanya’nın güvenlik ve istihbarat birimi
olarak bilinen Stasi’nin o dönemdeki merkezini ziyaret ettik.
Hiçbir mimari özelliği olmayan yan yana dikilmiş sıradan binalar...
Stasi aslında Devlet Güvenlik Bakanlığı’nın (Ministerium für Staatssicherheit) kısaltılmış şeklidir.
Ancak bir bakanlıktan ziyade, dönemin Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde (DDR) tam bir istihbarat örgütü işlevi görmüş.
Tabii hem açık, hem de gizli istihbarat...
O dönemlerde Stasi’nin 90 binden fazla kadrolu elemanı varmış.
Tabii on binlerce de IM olarak bilinen ve çevrelerindeki insanlar ve gelişmeler hakkında bilgi veren Inoffizielle Mitarbeiter...
Yani gayri resmi elemanlar...
İşbirlikçiler...
Casuslar...
Ve gammazlar...
Bunlar arasında annelerini, babalarını, arkadaşlarını, sevgililerini ve hatta eşlerini, çocuklarını ihbar eden gammazlar da var...
Halk için o zamanlar yasak bölge olan binaların bir bölümü şu anda Stasi Müzesi olarak kullanılıyor...
Büyük bir bölümü de Stasi arşivi...
* * *
Utanç Duvarları’nın 9 Kasım 1989’da yıkılmasından ve iki Almanya’nın 3 Ekim 1990 tarihinde resmen birleşmesinden sonra Stasi Belgeleri Dairesi adını alan bu komplekse ilk kez 1990’lı yılların ortalarına doğru girmiştim.
Almanya’nın şu andaki Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, o dönemde bu birimin başındaydı.
Sonradan burası Gauck Makamı, Gauck Dairesi olarak anılmaya başlandı.
Kendisi de Stasi’den epeyce çeken Joachim Gauck, bu arşivleri halka açtı.
Gauck, Almanya’nın o zamanki başkenti Bonn’dan gelen biz yabancı medya mensuplarına detaylı açıklamalarda bulunmuştu.
Joachim Gauck, 1991-2000 yılları arasında görev yaptı.
Daha sonra aynı görevi 2011 yılına kadar Marianne Birthler sürdürdü.
2011 yılından beri de Roland Jahn görevde...
* * *
Şu anda 61 yaşında olan Roland Jahn da bir Stasi mağduru...
Sosyalizmden yana olduğu halde, dönemin sosyalist yöneticilerinin tutumuna karşı çıktığı ve sosyalist şair, şarkıcı Wolf Biermann’ın vatandaşlıktan atılmasına tepki gösterdiği için üniversiteden uzaklaştırılmış.
Jena kentinde oluşturulan barışçı muhalefet hareketinde yer aldığı için de 1983 yılında vatanı olan Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nden kovulmuş.
Jahn, dünyanın çeşitli kesimlerinden 30’a yakın ülkeden gelen gazetecilere yaptıkları çalışmalar hakkında detaylı bilgiler verdi.
Açıklamalarını bitirdikten sonra soru-yanıt bölümüne geçildi.
Ben de kendisine, “Sayın Jahn, o dönemlerde insanlar Doğu Almanya’yı terk edip özgürlüğe kavuşmak için adeta can atıyorlardı. Hatta ölümü bile göze alıp kaçanlar oldu. Tabii kaçarken öldürülenler de. Siz de Batı Almanya’ya sınır dışı edilerek özgürlüğünüze kavuştunuz. Ancak öz geçmişinizde sizin Batı’da hiçbir zaman mutlu olmadığınızı, olamadığınızı okudum. Neden acaba?” diye sordum.
“Sizin Türkiye’den geldiğinizi biliyorum. Şayet sizi Türkiye’den kovsalar ve bir daha da oraya geri dönmenize izin verilmeyeceğini söyleseler, eminim ki, siz de mutsuz olurdunuz” yanıtını verdi.
Belli ki Roland Jahn, hala ülkesinden, vatanından kovulmuş olmanın acılarını hissediyordu yüreğinde.
Özgürlüğe kavuşmak bile onun vatanından kovulma acısını dindirememişti.
Ve hiçbir zaman da dindiremeyecekti...
Tıpkı Stasi’nin akla hayale gelmeyen metodları yüzünden yıllarca acı çeken insanların acılarının bir türlü dinmeyeceği gibi...