Güncelleme Tarihi:
David Cameron, katıldığı bir televizyon programında, “Türkiye’nin AB’ye girmesi uzak bir ihtimal. Türkiye’nin AB üyeliğinin onyıllarca gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum... Ülkemizde ya da Avrupa’da, Türkiye’nin gelecek 30 yılda AB’ye üye olabileceğini söyleyecek tek bir uzman bulamazsınız. Katılım için 35 müzakere başlığını açıp kapatmanız gerekiyor. Türkiye sadece bir başlığı kapattı. Bu hızla Türkiye 3000 yılında üye olur” açıklamasında bulundu.
Oysa ki, aynı David Cameron İngiltere Başbakanı olarak Türkiye’ye yaptığı bir resmi ziyaret sırasında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) 27 Temmuz 2010’da düzenlediği toplantıdaki konuşmasında, “Türkiye’nin üye olmadığı AB daha güçlü değil, daha zayıf olacaktır” demişti ve devam etmişti:
“Kendi kendime soruyorum;
Hangi Avrupa ülkesi bu yılın başında yüzde 11 büyüdü?
Hangi Avrupa ülkesi 2017’ye kadar dünyada en hızlı büyüyen ekonomi olacak?
Avrupa’daki hangi ülke diğer 28 AB ülkesinden daha genç bir nüfusa sahip?
Avrupa’daki hangi ülke bizim bir numaralı televizyon üreticimizdir.
Ve hangi ülke inşaat ve müteahhitlik sektöründe dünyada Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor?
Tabii ki Türkiye.”
İşte iki ayrı Cameron.
*
İşte politikacıların bu tutumunu anlamak mümkün değildir.
Bu tam bir siyasi popülizmdir.
İşte bugünlerde Avusturya Başbakanı Christian Kern de bu ‘siyasi popülizm yarışına’ katıldı.
17 Mayıs 2016 tarihinde Avusturya’da başabkanlık koltuğuna oturan Kern, Türkiye ile yürütülen üyelik müzakelerinin ‘diplomatik bir hayal’ olduğunu ileri sürerken, “Daha fazla vakit kaybetmeden müzakereler durdurulmalı” dedi.
Türkiye ile müzakereler tam 2005 yılı Ekim ayından beri sürdürülmektedir.
Avusturya da bu müzakerelere katılmaktadır.
Viyana’dan şimdiye kadar hiç itiraz gelmemiştir.
Kern, “Madem öyle, şimdiye kadar neredeydiniz?” sorusuna inandırıcı bir yanıt vermelidir.
*
Evet, Avusturya’da 2 Ekim 2016 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktır.
Evet, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) adayı Norbert Hofer’in kazanmasını engellemek için Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) Genel Başkanı olan Başbakan Christian Kern’in ‘Türkiye kozunu’ kullanmış olabileceği ihtimali çok yüksektir.
Ama ne olursa olsun, bu tam bir siyasi popülizmdir.
Avusturya’dan yükselen bu ‘çatlak ses’e Almanya’da bazı çevreler de hemen sahip çıktı.
Zaten yıllardır Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine sıcak bakmayan Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Viyana’dan yükselen bu sesiz daha yüksek bir biçimde dillendirmeye başladı.
CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer de partisinin daha önceki dönemlerde de zaman zaman gündeme getirdiği gibi, “Türkiye ile müzakeler durdurulsun” dedi.
CSU’lu Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann da.
CSU’lu Avrupa Parlamentosu Avrupa Halk Partileri Meclis Grup Başkanı Manfred Weber de.
*
Evet, Avrupa’da tam bir siyasi popülizm yarışı başladı.
Ama sağduyu politikacılar da var.
Türkiye ile iplerin tamamen koparılmasının, iki tarafın da zararına olacağını gören politikacılar da.
Umarız, siyasi popülizm yarışına son verilir.
Umarız, sağduyu kazanır.
Çünkü ülkeler arasındaki ilişkilerde süreklilik esastır.
Çünkü ülkeler arasındaki ilişkilerde karşılıklı güven esastır.
Sarsılan güveni yeniden kazanmak hiç de kolay değildir.