Güncelleme Tarihi:
Frankfurt'un en lüks mağazalarının olduğu alışveriş bölgesi...
Vitrinin de pahalı takımlar, paltolar, ayakkabılar, kravatlar vs. olan mağazanın kapısının üzerinde el yazısı neon harflerle büyükçe "Abacı" yazıyor.
İçeri giriyorum. İçerde her halinden varlıklı olduğu belli sekiz-on erkek var. Bir bölümü klasik takım elbiseli, bir bölümü ise avangard giyimli. Elbiselere, gömleklere bakıyorlar. Deniyorlar.
Mustafa beni görünce yanıma geldi.
"Alışverişe değil, sohbete geldim" diyerek hemen söze giriyorum. Niçin? Çünkü burada hemen her elbise, gömlek, aksesuar unikat. Yüzde yüzde el yapımı. Fiyatlar da ona göre.
Mustafa "Halit bey size bir elbise verelim" diyor ve askıdan bir takımı itinayla alıp giymem için ısrar ediyor.
Eh..ben de ısrarı kıramayıp onun yardımıyla giyiyorum ama göz ucuyla da etikete bakıyorum. Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. 10 bin Euro civarında. Özel dokunmuş bir kumaştan yüzde yüz el işi.
Bu elbisenin zaten sahibi varmış. Ben rahatlıyorum. Bu mağazada gömlekler 200-300 Euro, özel İtalyan ayakkabıların, kravatların fiyatları da ona keza.
Bir yaşında Almanya'ya gelen İzmirli bir ailenin oğlu olan Mustafa, Frankfurt Moda Okulu'nu bitirmiş. Öyle hemen tasarıma, çizgiye girişmemiş. Frankfurt'un efsane hazır giyimcisi Herman Hirsch'in yanında uzun süre çalışmış. Günlerce tela, düğme dikmiş, ilik açmış, yaka, cep yapmış. Yani elbiseyi uzaktan görse kusurunu hemen anlıyor. Yaratıcı olabilmek için bir süre mesleğine ara vermiş. Bu süre içinde DJ'lik yapmış ama yine mesleğine dönüp Abacı markasını zirveye taşımış.
"Erkekler sıradışı olmaktan ve şefinden daha iyi giyinmekten çok korkuyorlar" diyen Mustafa"ya şu soruyu da sormadan edemiyorum. "Kriz seni etkilemiyor mu?"
- Krizi pek hissetmedik. Ama bu yıl bir süre için fiyatlarda küçük bir indirime gidiyoruz. Bu da bizim müşterilerimizi psikolojik rahatlatıyor" dedi.
"Elbise insanın ruhunu tamamlayıcı bir unsurdur. İnsan giydiği elbisenin içinde kendini mutlu hissetmelidir. Aksi takdirde bir elbise tüm yaşamını altüst eder" diyor. Ayrıca bir işadamı, yönetici için de elbisesiyle firmasının kültürünü dışarı yansıtması gerektiğini vurgulayan Mustafa ile sohbetimiz kısa aralıklarla kesilip (Diğer müşterilere de gidip geliyor) devam ederken, "Niye sadece erkek ?" diye soruyorum.
- Ben klasik alanda çalışıyorum. Yaratıcılığımı ortaya koyuyorum. Çünkü dar alanda farklı olup yaratmak zordur. Fark burada ortaya çıkar. Kadınlarda ise hayal gücünle gidebildğin kadar gidersin. Zor olan benim alanım. Yoksa ben okulda her ikisini de öğrendim.
39 yaşındaki Cem Mustafa Abacı "Ben giyim tasarımcısıyım" dese de ünlü bir modacı. Bizzat seçtiği İtalyan ve İngiliz kumaşlarından erkek elbiselerini İtalya'da özel terzilere diktiyor. Tasarım ve kalıplar kendisine ait. "Moda süratle değişir. Ama ben zamanla yarışan değil ebedi klasik çizgiler içinde tasarım yapıyorum" diye Abacı, "İyi bir elbise için kumaş, işçilik, kalıp ve dizayn en önemli dört faktördür. Hepsi bizde var. Benim müşterilerim onu bilir" diyor.
Göz ucumla içerdeki müşterelere bakıyorum. Müşterilerinin kimler olduğunu soruyorum. "İsim veremem" dese bankaların tepe yöneticilerinin, sanatçıların vs buradan alışveriş yaptıkları Frankfurt'ta herkesin bildiği bir sır...