Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraflar: Arşiv
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2019 09:57
Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde aşırı sağcıların ve sağ popülistlerin güçlenmesine paralel olarak artan yabancı, göçmen, sığınmacı ve İslam düşmanlığı ile şiddet eylemleri ve saldırılar, bu ülkelerde yaşayan Türkleri ve Türkiye kökenlileri iyice tedirgin etmeye başladı.
KİMİNLE konuşsam, “Gerçekten huzurumuz kaçmaya başladı. Bu gidiş iyiye gidiş değil. Ne yapacağımızı bilmiyoruz” diyor.
Çok açık bir biçimde olmasa da, ‘
nazi dönemi’ sinyallerinin gelmeye başladığını ima ediyorlar.
Onlara günümüzün Almanya’sının kesinlikle nazi dönemi Almanya’sı ile kıyaslanamayacağını anlatmaya çalışıyorum.
Demokrasi tutkunu sağduyulu Almanların ve bu ülkede yaşayan yerlisiyle, yabancısıyla, göçmen kökenlisiyle sağduyulu herkesin el ele vererek aşırı sağcılara ve sağ popülistlere “Dur” diyeceklerini söylüyorum.
Tabii benim bu yaklaşımımın insanlarımızın tedirginliğini azaltmadığını da çok iyi biliyorum.
Aşırı sağ ve sağ popülist tedirginliği yetmiyormuş gibi şimdi de Almanya’daki Türkler ve Türkiye kökenliler,
PKK tedirginliği yaşamaya başladılar.
Türkiye’nin Barış Pınarı harekâtını protesto etmek için Almanya’nın çeşitli kesimlerinde düzenlenen gösterilerde, PKK yandaşları Türklere, Türklere ait iş yerlerine, dernek ve cemiyetlere, spor kulüplerine, dış temsilciliklere, hatta camilere bile saldırmaya başladılar.
Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, PKK yandaşlarının son günlerde Türklere dönük 17 saldırıda bulunduklarını ve 15 insanımızın yaraladıklarını açıkladı.
Büyükelçi, bu gelişmelerin insanlarımızı da kendisini de tedirgin ettiğini de söyledi.
Tabii Türk diplomatik temsilciliklerin, Türk toplumunun, Türk iş yerleri ile kurum ve kuruluşlarının daha iyi korunması için tedbirlerin artırılması yönünde gerekli girişimlerde bulunduklarını da.
*
Almanya demokratik bir hukuk devletidir.
Bu ülkede herkesin düşüncesini ifade etme ve gösteri yapma özgürlüğü vardır.
Ama hangi nedenle olursa olsun, kimsenin, başka bir kişi veya kişilere saldırma, şiddet uygulama, yaralama, başkalarına ait taşınmazlara zarar verme özgürlüğü yoktur.
Bu PKK yandaşları için de geçerlidir.
PKK, 1980’li yıllardan beri Almanya’da şiddet eylemlerine başvurmaktadır.
24 Haziran 1993’te Türkiye’nin Münih Başkonsolosluğu önünde işlem yaptırmak için bekleyenlerin arasına sızan 13 PKK’lı, silahlarını çekerek güvenlik görevlisini etkisiz hale getirdikten sonra içeride bulunan 25 çalışanı rehin aldı.
Müdahale edilmesi halinde binayı havaya uçurup rehinelerin hepsini öldürecekleri tehdidinde bulundular.
Aynı gün Almanya’nın 20’ye yakın kentinde PKK’lılar Türkiye’nin diplomatik temsilciliklerine, Türklere ait seyahat acentelerine, kurum ve kuruluşlara, Türk bankalarına saldırıda bulundular.
Uzun süren pazarlıklar sonucu, başkonsolosluğa girip görevlileri rehin alan PKK’llılar 14 saat sonra teslim oldu.
Daha sonraki günlerde de PKK saldırıları devam etti.
PKK’lılar, 4 Kasım’da Almanya’nın çeşitli kesimlerinde Türklere dönük 59 saldırıda bulundu.
Bardağı taşıran son damla ise PKK’lıların Almanya’da otoyol işgali oldu.
Ve Kohl hükümeti dönemindeki Federal İçişleri Bakanı Manfred Kanther, 26 Kasım 1993’te PKK ile ERNK başta olmak üzere bazı çatı örgütleri ve 29 yerel Kürt cemiyetinin faaliyetlerini Almanya’da yasakladı.
Ama PKK yandaşlarının bu yasağı delmelerine genelde hep göz yumuldu.
Daha sonraki yıllarda düzenlenen gösterilerde, yasal olarak yasak olduğu halde PKK flaması ve
Abdullah Öcalan fotoğraflı afişler taşındı.
21 Nisan 2017’de Alman Parlamentosu PYD/YPG flama ve sembollerine de yasak getirdi.
Ama yasaklara rağmen Sol Partili milletvekili Sevim Dağdelen, Federal Meclis oturum salonunda YPG flaması salladı.
Son günlerde düzenlenen gösterilerde de yasaklara rağmen PKK ve YPG flamaları ellerde.
Birçok dernek ve cemiyette Öcalan fotoğrafları hâlâ başköşede.
Ve ‘olay çıkmasına meydan vermemek” gerekçesiyle polis çoğu kez seyirci kalıyor.
Yani bir yerde resmen Alman yasaları ihlal ediliyor.
Daha da şaşırtıcı olanı ise Alman medyasının önemli bir bölümünde gösteriler sırasında ve sonrasındaki Türklere dönük saldırı ve şiddet eylemlerinin “Türklerin provokasyonu” yüzünden çıktığı yer alıyor.
Bazı Alman politikacılar da benzer bir yaklaşım sergiliyor.
Gel de Nasreddin Hoca’yı arama...
Hırsızın hiç mi suçu yok?