Güncelleme Tarihi:
BU hafta İngiltere’de neredeyse herkes Ashya King ile yattı, Ashya King ile kalktı.
Ashya King 5 yaşında bir erkek çocuğu.
Ne yazık ki beyninde bir tümör var.
İyileşip iyileşmeyeceğini kimse bilmiyor.
O kadar hasta ki, kendi kendine yemek yiyemiyor, su içemiyor, hasta yatağından kalkamıyor.
Bu yüzden de 24 saat aralıksız bakıma ihtiyaç duyuyor.
Pazartesi günü ailesi Ashya’yı tedavi gördüğü Southampton General Hastanesi’nden alıp kayıplara karıştı.
Ve bunun sonucunda bu küçük hasta çocuk birdenbire ülkenin en ünlü karakteri haline geldi.
Tüm haber bültenleri Ashya ile başlıyor, onunla bitiyordu.
Tüm manşetlerde o vardı.
İngiliz savcılar, doktorlarının beyanlarına dayanarak “Hayatının tehlikede olduğuna” karar verdikleri Ashya’nın anne babası hakkında uluslararası bir tutuklama kararı çıkarttı.
İngiliz tabloidleri, Ashya’nın anne babasının Hıristiyanlığın Yehova’nın Şahitleri adlı mezhebine mensup olduğunun altını çizen haberler yaptı ve “King ailesinin çocuklarını dini nedenlerle hastaneden kaçırdığını” ima etti.
Sonunda Ashya ve ailesi hem İngiliz hem de İspanyol polisinin yoğun çabaları sonucu İspanya’da bulundu.
***
Ashya, Mayorka şehrindeki bir hastaneye yatıldı, anne babası ise “Çocuğa eziyet etmek” suçlaması ile İngiltere’ye iade edilmek üzere başkent Madrid’deki bir hapishaneye kapatıldı.
Herkes tam da her şeyin yoluna girdiğini, talihsiz çocuğun din delisi anne babasından kurtarıldığını düşünmeye başlamıştı ki, Ashya’nın babası Brett’in bütün bu karmaşadan önce çektiği, neden oğlunu İspanya’ya kaçırdığını açıklayan bir video sosyal medyada paylaşılmaya başladı.
Videoda King ailesinin küçük Ashya’yı doktorların elinden alıp “Dualarla iyileştirmek” gibi çılgınca bir amacı olmadığı açıkça görülüyordu.
Onlar sadece oğulları için en iyi olanı istiyor ve onun İngiliz doktorların Ashya için uygun bulmadığı, kanserle mücadelede yeni bir yöntem olan proton tedavisini görmesini sağlamaya çalışıyorlardı.
***
Uluslararası bir suçlu muamelesini görmelerine neden olan İspanya seyahatini de buradaki yazlık evlerini satıp oğullarının bu tedaviyi Çek Cumhuriyeti’ndeki özel bir hastanede görmesini mümkün kılacak parayı bulmak için yapmışlardı.
Videonun yayınlanmasının ve Southampton Hastanesi yetkililerinin de aile ile uygun tedavi yöntemleri konusunda anlaşmazlığa düştüklerini doğrulamasının ardından İngiliz savcılar hemen harekete geçti ve çıkarttıkları uluslararası tutuklama emrini geri çekti.
Derhal serbest bırakılan Brett ve Naghemeh King de oğullarına kavuştu.
Ama tüm bu olan bitenden geriye çok ama çok önemli bir tartışma kaldı:
Sağlıkla ilgili böyle büyük kararları kimler vermeli?
Maliyetleri ya da düşük ihtimalleri düşünmeden sevdiklerinin hayatta kalması için ne gerekiyorsa yapılmasını isteyen aileler mi, yoksa “Hipokrat yemini etmiş, tıbbı anlayan, ne yaptığını bilen” doktorlar mı?
Tabii soruyu böyle sorunca cevap mutlaka doktorlar olmalıymış gibi geliyor insana.
Ya da en azından Ashya’nın hikayesini duymadan önce bu soruyu biri bana sorsa doktorlar cevabını verirdim hiç düşünmeden.
Ama açıkçası artık bilmiyorum.
Devletin, doktorların görevi bazen de insanları kendilerinden, onlara istemeden zarar veren akrabalarından korumak elbette.
Ama Ashya benim çocuğum olsa ve yeni bir tedavi yönteminin onu iyileştirme imkanı olduğuna inansam, sanırım ben de King’ler gibi davranırdım.
Siz ne dersiniz?