Güncelleme Tarihi:
İlk kez gerçekleşen ‘Yerel Medya Çalıştayı’nda ‘diaspora medyası’ da konuşuldu.
Bu bağlamda özellikle Türkiye’den gelen bazı katılımcıların kafasında, “Diaspora Medyası var mı?” diye bir soru işareti vardı.
Evet.
Yurtdışında bir ‘diaspora medyası’ vardır.
Hem de 1960’lı yılların ikinci yarısından beri.
İlk kez 1969 yılında Akşam Gazetesi Avrupa’da o dönemler ‘Misafir İşçi’ olarak nitelenen Türklerle buluştu.
Aynı yıl Hürriyet Gazetesi Münih’te basılmaya başladı. Daha sonraki yıllarda Tercüman, Milliyet, Günaydın, Türkiye, Zaman ve Sabah gazeteleri de Avrupa’da Türk okuyucusuyla buluştu.
O dönemler internet, Facebook, Twitter gibi sosyal medya olmadığı gibi, teknik imkânlar da şu anki kadar gelişmiş olmadığı için Türk medyası merkezini Frankfurt olarak belirledi.
Çünkü gazeteler o zamanlar Türkiye’de yapılıp film olarak Almanya’ya gönderiliyordu.
En iyi ulaşım da Frankfurt’tu.
İşte bu nedenle Frankfurt Türk medyasının merkezi oldu.
* * *
- ‘Diaspora medyası’, yurtdışında yaşayan Türklerin her zaman yanındaydı.
- ‘Diaspora medyası’ Türk dilinin, yani Türkçenin, Türk kültürünün ve Türk kimliğinin korunmasında her zaman önemli bir rol oynadı.
- ‘Diaspora medyası’, Avrupalı Türklerin sesi, gözü kulağı oldu.
- Türk insanının karşılaştığı her türlü zorlukları aşabilmesi, onlara yapılan haksızlıkların giderilmesi için yıllarca durmak bilmeden yayınlar yaptı.
- Avrupalı Türklerin kendi yaşadıkları ülkedeki diğer göçmen kökenlilerle ve yerli halkla barış içinde yaşamalarından yana ağırlığını koydu.
- Mölln’de, Solingen’de aşırı sağcı neonaziler tarafından girişilen kundaklamalarda, sekiz Türk insanı cayır cayır yakılırken, Türk medyası çok ciddi bir sınav verdi. Yaptığı sağduyulu yayınla Türklerin sokaklara dökülmesini engellediği gibi barış içinde birlikte yaşama çok önemli katkılarda bulundu.
- İş yerinde, okullarda, sokakta yaşanan dışlamaları hiçbir zaman abartmadan, provoke etmeden, huzur ve barış içinde birlikte yaşama ciddi katkılarda bulundu.
- Avrupalı Türklerin yaşadıkları ülkelerde uğradıkları haksızlıkları her zaman gündeme getirerek Alman politikacıların gözlerine soktu.
- Aile Birleşimi Yasası çerçevesinde Türkiye’den gelecek çocuklara altı yaş sınırı öngörülmesini eleştirerek, bunun Alman Anayasası ile bağdaşmadığını Alman politikacılara hatırlattı.
- Alman okullarında Türk çocukların ayrı sınıflarda okutulmasına yeteri kadar Almanca bilmedikleri gerekçesiyle özel sınıflara yerleştirilmesini hep eleştirdi.
* * *
Yani, Avrupa’daki Türk medyası her zaman Türk toplumunun yanında oldu.
Ancak son yıllarda Almanya’daki Türk medyasının tirajında ciddi bir düşüş yaşanmaya başlandı.
Bu, belki de uyumun göstergesiydi.
Ancak buna rağmen yurtdışında Türk medyasının yaşatılması, Türk dilinin, Türk kültürünün ve Türk kimliğinin yaşatılması için çok önemli. Her ne kadar son yıllarda bazı Türk gazeteleri diaspora baskılarına kilit vursa da, yurtdışındaki Türk medyasına dün olduğu gibi bugün de ihtiyaç vardır.
Yarın da buna ihtiyaç olacaktır.
Çünkü ‘diaspora medyası’ yurtdışı Türklerinin sesi, kulağı olmaya her zaman devam edecektir. Belki zorlu bir dönem geçirdiğimiz şu günlerde ve önümüzdeki yıllarda ‘diaspora medyasına’ daha çok ihtiyaç duyulacaktır.
İşte bu nedenle Avrupalı Türkler ‘diaspora medyasına’ sahip çıkmalıdır.
İşte bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti devleti de ‘diaspora medyasının’ öneminin bilincine varmalı ve onun yaşatılması için gereken desteği vermelidir.
Tek cümle ile “Hep birlikte diaspora medyasına sahip çıkalım”.
Gelin, sesimize hep birlikte sahip çıkalım.