Seehofer'den ilginç örnek

Güncelleme Tarihi:

Seehoferden ilginç örnek
Oluşturulma Tarihi: Mart 04, 2010 15:13

Almanya’nın Bavyera Eyaleti Başbakanı ve koalisyon ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Genel Başkanı Horst Seehofer, entegrasyondan Türklere bakışına, sağlık reformundan Hartz IV yardımına kadar bir çok konuda özel açıklamalarda bulundu. Seehofer, "Uyum da doğal rayına oturma sürecine" girdi diyerek bunun sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi.

Haberin Devamı

ALMANYA’da üçlü koalisyon hükümetinin ağır toplarından ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer, Hürriyet Gazetesi'ni Başbakanlıkta kabul ederek önemli açıklamalarda bulundu.


Seehofer, entegrasyondan Türklere bakışına, Türkiye’ye Avrupa’da nasıl bir yer biçtiğinden Türkiye Almanya maçına, sağlık reformundan Hartz IV yardımına kadar uzanan geniş bir konu yelpazesindeki sorularımızı yanıtladı.


Malzeme olmuyor
Çalışma odasında kahvelerimizi kendi eliyle ikram eden Horst Seehofer, çok samimi ve içten mesajlar verdi. Almanya’da entegrasyon sürecinin artık polemiğe malzeme olmaktan kurtulmaya ve normal sürecine girmeye başladığını kaydeden Seehofer, bunun çok sevindirici olduğunu vurguladı. Seehofer, burada yaşayan Türk gençlerinin Mesut Özil gibi Alman milli forması giymesini istediğini söyledi. Seehofer, sorularımızı şöyle yanıtladı:

Haberin Devamı

- Türkler'in uyumundan memnun musunuz?
Biz artık iyi bir yoldayız. Ama tamamen memnunum diyemem tabii. Uyum konusunda okul ve anaokullarında daha yapmamız gerekenler var. Biz ilköğretim okullarında sınıftaki öğrenci sayısını azaltmaya başladık. Göçmen çocukların yoğun olduğu sınıflarda öğrenci sayısını en fazla 25’le sınırlıyoruz. Gayemiz onlarla yakından ilgilenmek, böylece Almanca'nın ve ders içeriğinin daha iyi öğretilmesini sağlamak. Bunun için geçtiğimiz ders yılından itibaren Bavyera’da ilk ve orta öğretim okullarında 350 yeni sınıf açtık. Entegrasyon hep bir madalyonun iki yüzü gibi. Bir yandan entegre olanların, öte yandan ise entegre olunan toplumun katkısı gerekiyor.


Bakın Mesut Özil’in Alman milli takımında oynaması işte bu normalleşme sürecinin bir parçası. Özil’in Alman milli olmasını kimse tuhaf bulup tartışmıyor. 10 ya da 20 yıl önce bu çok zor görünüyordu. Bu da şunu gösteriyor: Uyum normalleşme yoluna girdi. Göçmenler toplumumuzun ayrılmaz bir parçası. Biz akıllıca bir arada yaşamak istiyoruz. Eğer iki taraf da bunu kalpten isterse, başarılı oluruz.


Polemikten uzaklaşıyoruz


- Eyalet meclisinin entegrasyon oturumuna siz de katıldınız. CSU'nin yeni strateji mi var?
Eskiden bu konu bazen polemiğe malzeme yapıldı. Bu şimdi gerek siyasette gerekse toplumda giderek doğallık ve içtenlik kazanıyor. Herkes toplumsal birarada yaşamanın entegrasyondan geçtiğini anladı. Ben meclisteki oturumda sivri çıkışlardan ve polemikten uzak bir tartışmaya tanık oldum ve bu beni çok sevindirdi. Fakat diğer önemli olan bizim bir entegrasyon sorumlumuz var. Uyum sorumlusu Martin Neumeyer, tüm Bavyera’yı gezerek, bizim entegrasyon mesajlarımızı götürüyor.


- Hartz IV yardımı alanların çoğu göçmen deniliyor. Bunu değiştirmek için ne yapılmalı?
Ben bu konuda eğitim ve meslek eğitimi açığını büyük bir handikap olarak görüyorum. Eğitim, mesleki yaşama katılımın anahtarı. Biz göçmen olsun ya da olmasın, şunu görüyoruz: Almanya’da iş pazarında en büyük sorunu eğitim açığı olan insanlar yaşıyor. O nedenle işsizliği yenmenin yolu insanların iyi bir eğitim ve meslek eğitimi almasından geçiyor. Eğitim hem iş hem de toplumsal hayata katılmayı sağlayan bir anahtar.


- Siyah-sarı renkli üçlü koalisyon hükümetinde, birçok konuda restleşme giderek artıyor. Bu koalisyon daha ne kadar dayanır?
Ben bu konuda bir tarafın endişe etmesine, diğer tarafın da ümitlenmesine gerek yok diyorum. Önümüzde duran zor görevlerin içerik açısından tartışma yaratmasını doğal ve soğukkanlılıkla karşılamak lazım. Tartışma, demokrasi kültürünün bir parçasıdır. Önemli olan buradan mümkün olduğu kadar çabuk somut çözümlerin çıkması. Her şeyden önce tempoyu artırmamız gerekir. Somut çözümler ve reformları hayata geçirme temposunu artırmalıyız. Başarının sırrı bu.

Haberin Devamı

- Ama gazete haberlerinde, koalisyonda herkes birbirine karşı mücadele ediyor görünüyor. koalisyonun da işin başında değil, sonunda olduğu izlenimi hakim?
Eğer ben gazete haberlerini ölçü olarak alırsam, o zaman hiçbir gün yaşama sevinci duymam. Bunu soğukkanlılıkla karşılamak gerekir.


- Sağlık sisteminde FDP’nin istediği "kişi başına eşit prim" reformuna karşısınız. Niçin?
Ben bunu burada çok açık bir biçimde anlatmak istiyorum. Mevcut sağlık sigortası sistemine göre ortalama yüzde 14.9 prim kesiliyor. Biz koalisyon protokolünde bu prim oranını ve sosyal sağlık sigortaları sistemini değiştirerek, kişi başına eşit prim uygulamasını getireceğiz diye bir karar almadık. Koalisyon sözleşmesinde, gelecekte ortaya çıkacak ek sigorta primlerinin yeniden düzenlenmesini karara bağladık. Bu ek sigorta primlerini yeni bir düzene sokması ve bu yönde öneriler hazırlaması için bir komisyon kurduk. Ek primler için bir sistem geliştirilmesini kararlaştırdık, sistemi değiştirmeyi değil. İkisi arasında dağlar kadar fark var.

Haberin Devamı

Sağlık sisteminde yeni gelecek ek primleri işverene yükleyemeyiz. İşverenin ödediği primi artıramayız. Çünkü bu iş masrafını artırır ve işyeri kaybına yol açar.


- Herkese eşit prim uygulaması dar gelirliler için ne anlama geliyor?
Bizim istemediğimiz herkese eşit prim uygulaması ortalama bir prim ödenmesini öngörüyor. Bu da iyi kazananların daha az, dar gelirlilerin ise daha çok prim ödemesi anlamına geliyor. Dar gelirlilerin bu yükün altından kalkabilmesi için de devletin destek çıkması gerekiyor. Mali açıdan bunun altından kalkmak mümkün değil. Şimdi ortalama yüzde 14.9 prim kesiliyor sağlık kasalarına. Bunun değişmesi, mali ve sosyal açıdan dramatik sonuçlar doğurur. O zaman sizin de bir Bavyera Başbakanı olarak benim ödediğim kadar prim ödemeniz gerekir. Bu adil olmaz, değil mi?


- Artan ilaç masraflarını nasıl önleyeceksiniz?
Bu başlı başına bir konu ve primlerden bağımsız olarak ele alınması gerekiyor. Bunun için sağlık sisteminde tasarrufa gitmek lazım. Ben bunu Almanya’nın en acil görevlerinden biri olarak görüyorum. Harcamalar bu hızla artarsa, gelecek yıl sonbahar veya kış aylarında sağlık primi artışına gidilebilir ve bu iş kontrolden çıkar. Bu nedenle Federal Sağlık Bakanı çok sıkı bir tasarruf planı hazırlamalı. Bunun için de sağlık sektörü yetkilileriyle oturup görüşmeli.

Haberin Devamı

- Hartz IV ile ilgili yardım sisteminde ne tür değişiklikler gerekiyor?


Hartz IV konusunda aslında her şey yasalarca düzenlenmiş bulunuyor. Sadece Anayasa Mahkemesi yetişkinlerle çocuklar için belirlenen ihtiyaç ölçüsünün objektif olarak belirlenmesini istedi. Bunu da önümüzdeki aylarda yapmamız gerekir.


- Uzun süredir işsiz olanların kar küremesinden yana mısınız?
Bu benim için tartışmayı basite indirgemek olur. Bakın, şimdi pencereden dışarı baktığımda, kar yok, o zaman yine iş yok demektir. Eğer bir kişi işsizse, en hızlı biçimde bir iş yeri gösterilmesi ve çalışmaya hazır olması gerekir. Bunu büyük bir çoğunluk yapıyor. İnsanlar çalışmak istiyor. Kendisine iş gösterildiği halde çalışmak istemeyen azınlığa ise maddi yardımın kesilmesine kadar varan yaptırımlar uygulanması lazım. Bu da yasalarda mevcut. Yasa, birincide işi kabul etmezse yüzde 30’u, ikincide yüzde 60’ı, üçüncüde ise yardımın üç aylığına dururulması yer alıyor ve bu uygulanıyor.


Nasıl kilo verdi


- 10 kilo verdiğiniz söyleniyor. Bize diyet programınızı ifşa eder misiniz?
Çok kolay. Disiplin ve egzersiz. Her şeyden önce akşam geç vakit eve gelince, disiplin gerekiyor. Fazla yemekten kaçınıp perhiz yapacaksınız. Çünkü geç saatte yenilen yemek, vücut yakmadığı için kilo yapıyor. Bunun yanında her fırsatta yürüyüş yapmak lazım.


- Siz yürüyüş yapıyor musunuz?
Evet, merdiven çıkıyorum. Tabii ki İngolstadt'ta geç saatlerde bile yürüyüşe çıkıyorum. Çünkü bir eyalet başbakanı olarak eve ancak bu saatlerde gelebiliyorum.


- Günde kaç saat çalışıyorsunuz?
En az 12 saat.


- “Boksör müsabakada yumruk yer, siyasetçi ise her gün” diye bir söz var. Siz bu sözün doğruluğuna katılıyor musunuz?


Evet katılıyorum, ama işte siyasette öğrenmeniz gereken de bu. Her küçük şeye kızmayacaksınız, büyük şeylere, büyük sorunlara konsantre olacaksınız. Ama bu yumruklar nakavt yapmıyor. Bu normal bir durum. Siyasette öğrenilmesi gereken en önemli şey bu.


Türkiye'ye gitmek istiyor

Haberin Devamı

- Hiç Türkiye’ye gittiniz mi ve bu yıl gezi planınızda Türkiye var mı?
Hayır, hiç Türkiye’ye gitmedim. Bu yıl olmaz ama bu yasama döneminde Türkiye’yi ziyaret edeceğim.


- Türkiye deyince ne aklınıza geliyor?
Almanya, Bavyera ve Türkiye arasında tarihe dayalı derin bir dostluk var. Türkiye çok yüksek bir kültüre ve geçmişe sahip. Tarihte önemli roller oynayan bir ülke. Bunun yanında Türk toplumu çok ilginç bir toplum. Benim memleketim İngolstadt’ta çok Türk yaşıyor. O nedenle birlikte yaşam benim için doğal diyorum. İngolstadt’ta papazlarla birlikte camiyi ziyaret ettim dönemlerde bu tür ziyaretler henüz olağan bir durum değildi. İngolstadt’ta nüfusun hemen hemen yüzde 20’si göçmen kökenli. Ben memleketimde böyle bir ortamda yetiştim. Biz 30 yıldır İngolstadt’ta entegrasyonu sporda da uyguluyoruz. Bakın cami inşaatında hiçbir sorun çıkmadı. O nedenle diyorum, entegrasyon benim için çok doğal. Ben gençliğimde amatör takımlarda kalecilik yaptım, sonra hentbol oynadım. Türkgücü o zaman çok güçlü bir takımdı. Türkgücü’nü yenmek öyle kolay değildi. Bu nedenle entegrasyon benim doğal olan bir konu.


- Türkiye’ye Avrupa’da nasıl bir yer biçiyorsunuz?
Bildiğiniz gibi benim partim CSU, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı hep kuşkulu ve çekinceli yaklaştı. Biz, bizim önerdiğimiz imtiyazlı ortaklığın iki taraf için daha yararlı olduğuna inanıyoruz. Ama imtiyazlı ortaklık önerisi dostluğumuzu da zedelemesin. Şimdi müzakereler yürüyor. Biz kriterlerin yerine getirilmesine sıkı dikkat ediyoruz. Ancak Türkiye'nin yakın bir zamanda, aranan kriterleri yerine getireceğini pek sanmıyorum. Ama imtiyazlı ortaklığın iki taraf için de en yararlı çözüm olacağını düşünüyoruz. Bunun en samimi yol olduğuna inanıyorum.


Türkiye Almanya maçı


- Avrupa şampiyonası için yapılacak ön elemelerde Almanya Türkiye’ye karşı oynayacak. Karşılaşmaya seviniyor musunuz?
Seviniyorum, bu yine çok sıcak ve duygu dolu bir karşılaşma olacak. Bu tür sportif karşılaşmalarda, bir parça duygusallık da olacak.


- Kim kazanacak maçı dersiniz?
Sanıyorum Almanya.


- Almanya’da yaşayan Türklere nasıl bir mesaj vermek isterdiniz?
Uyum konusunda üzerlerine düşeni yapmalarını, açık ve hazır olmalarını isterim. Entegrasyonu kolaylaştırmak için Almanca öğrenmelerini, hoşgörüden, karşılıklı saygıdan ve barışçıl davranmaktan kopmamalarını ve gençleri de öyle yetiştirmelerini dilerim. Kendi dini ve inançlarını korusunlar, ama başkalarına karşı asla köktendinci olmasınlar, başka görüşleri saygıyla karşılasınlar. Almanlar'dan da hoşgörülü olmalarını bekliyorum. Ben köktendinciliğe ve fanatizme karşıyım, çünkü hayat tecrübem bana bunu söyletiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!