Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’nın Bavyera eyaletine bağlı Schwandorf’ta 17 Aralık 1988’de aşırı sağcı Josef Seller’in kundakladığı evde hayatını kaybeden Fatma Can (44) Osman Can (50), oğulları Mehmet Can (12) ile Alman Jurgen Hubner (47) için anma töreni düzenlendi. Can Ailesi’nin hayattaki kızları Leyla Kellecioğlu ile Nürnberg Başkonsolosu Serdar Deniz, Schwandorf Belediye Başkanı Andreas Feller, Türk sivil kuruluşlarının temsilcileri ile vatandaşların katıldığı törende dualar edildi, mermer taş ve duvardaki şilte çiçekler konuldu. Kundaklamanın üzerinden 34 yıl geçtiğini belirten Schwandorf Belediye Başkanı Andreas Feller, “Bu akıl almaz saldırı sonucu hayatını kaybeden Osman, Fatma ve Mehmet Can ile Jürgen Hubner’i hiç unutmadık. 19 yaşındaki radikal, aşırı sağcı bir genç, sırf yabancılardan nefret ettiği için binada yaktığı ateşle bu korkunç geceyi akıllara kazıdı. Bunun şokunu da halen derinden yaşıyoruz. Olayın bizim şehrimizde meydana gelmesi hepimizi üzdü. Yüreğimiz, hayatını kaybedenlerle, geride kalanlarla, onların yakınlarıyla ve Schwandorf’ta yaşayan insanlarla. Can Ailesi’nin kızları Leyla Kellecioğlu, acısına rağmen Schwandorf’u terk etmedi. Bu da bizim tesellimiz oldu” dedi.
‘TÜRKLER HEDEF TAHTASINA KONULDU’
Başkonsolos Serdar Deniz ise şunları söyledi: “34 yıl önce, yani 17 Aralık 1988 tarihinde Schwandorf’ta vahşi bir cinayete kurban edilen masum Türk ve Alman vatandaşlarımızın aziz hatıralarını yâd etmek üzere toplanmış bulunmaktayız. İnsanlıktan nasibini almamış bir Neonazi tarafından kundaklanması sonucu yanarak can veren üç kişilik Türk ailesinin üyeleri, baba Osman Can, anne Fatma Can ve oğulları Mehmet ile Jürgen Hübner’e Allah’tan rahmet, Can ve Hübner ailelerinin burada bulunan yakınlarına ise sabır diliyorum. Schwandorf’ta meydana gelen bu cinayet, 1960’lı yıllardan başlayarak Almanya’ya gelen vatandaşlarımızın bu ülkede maruz kaldıkları ilk ırkçı saldırı olması bakımından bir dönüm noktası teşkil etmiş ve ne yazık ki, bu tarihten sonra bir daha hiçbir şey aynı kalmamıştır. Nitekim bu tarihten sonra Solingen örneğinde olduğu gibi, bu ülkede yaşayan vatandaşlarımız aşırı sağ ve Neonazi örgütleri tarafından ortadan kaldırılması gereken bir unsur olarak hedef tahtasına konulmuş ve maalesef bu saldırılar, NSU cinayetlerinde olduğu gibi yakın zamana kadar hız kesmeden meydana gelmeye devam etmiştir. Avrupa ve Almanya’da aşırı sağ ideolojiler giderek güç kazanmakta. Gerek yerel gerekse genel seçimlerde oylarını artırmaktadırlar. Bu durumun, bu ülkede sadece ekmek parası derdinde olan ve tek amaçları huzur içinde yaşayıp bulundukları topluma katkıda bulunmaktan ibaret olan Türk toplumunu ne kadar tedirgin ettiğini söylemeye gerek yok.”
‘OLDUKTAN SONRA DEĞİL, OLMADAN ÖNCE’
“Yine, özellikle başta Suriye olmak üzere Orta Doğu’daki çatışmalar sonucunda kendi evlerini bırakarak Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan mültecilerin de aynı aşırı sağcı ve ırkçı çevrelerin nefret ve tehditleriyle karşı karşıya kaldıklarını görmek gerçekten insanın yüreğini dağlıyor. Bize göre, Avrupa ve Almanya’daki bu aşırı sağın yükselişinin sosyolojik olarak tahlilinin yapılarak gerekli tedbirlerin bir an önce alınması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu durumun önüne sadece ırkçı saldırılar gerçekleştikten sonra alınan polisiye tedbirlerle geçilmesinin mümkün olmadığı yaşanan hadiselerle teyit edilmiştir. Dolayısıyla bu soruna çözüm arayışlarında, yarım asırdan fazla bu topraklarda yaşayan Türklerin ve diğer etnik kökenli insanların artık yabancı olarak değil, bu ülkenin asli unsurları olarak görülmesinin, eğitim ve birçok alanda dışlayıcı ve ötekileştirici yaklaşımların bir yana bırakılarak bir arada yaşama kültürünün geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmesinin zamanının geldiğine inanıyoruz. Esasen, Schwandorf Belediyesi’nin 2009 yılında aldığı ve bu trajediyi hatırlamak üzere her yıl burada toplanmamızı sağlayan kararı da bu yönde atılmış doğru bir adım olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Schwandorf kentinin ve halkının bu suretle verdiği anlamlı mesajın Almanya’nın genelinde de emsal teşkil etmesini ve bu yolla, aşırı sağ çevrelere karşı birlik ve dayanışma duygularını güçlendirmesini temenni ediyorum. Sonunda, insanlığın ve insanca duyguların nefret kültürüne galebe çalmasını samimi olarak arzu ediyorum.”
‘ACIMIZ HÂLÂ DEVAM EDİYOR’
Evli olduğu için olay anında kendi evinde olan ve bu sayede hayatta kalan Can Ailesi’nin kızları Leyla Kellecioğlu ise şunları söyledi: “Ailemi kaybettiğimde genç bir kızdım. Vahşi olayda ailemi kurtarmaya çalışan itfaiyeci şimdi Belediye Başkanımız Andreas Feller oldu. Belediye Başkanımız sayesinde 2016’da kundaklamanın olduğu evin önüne anıt dikildi. Tüm acılarıma rağmen babam, annem ve kardeşimle birlikte yaşadığım Schwandorf kentinin sokaklarında gezerken, ailemin katilini görmekten rahatsız oluyorum. Beni üzen şey, kundaklama yapan kişinin az bir ceza alması ve cezaevinden çıkması oldu. Bu durum bizleri çok rahatsız ediyor. İlk kundaklama, ailemi kaybettiğim olay oldu. Bizim yaşadıklarımızı kimse bilemez. 34 yıllık acımız aynı şekilde devam ediyor.”
17 Aralık 1988’de Almanya’nın Schwandorf kentinde aşırı sağcı Josef Saller’in kundakladığı evde Fatma Can (44), Osman Can (50) ve oğulları Mehmet Can (12) ile Alman Jürgen Hübner hayatını kaybetti. Kundaklama sırasında 19 yaşında olan Saller, 12.5 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve cezası bittikten sonra yaşamını Doğu Almanya’da sürdürmeye başlamıştı.