Güncelleme Tarihi:
NÜRNBERG Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci, Schwandorf Belediye Başkanı Andreas Feller, Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nın temsilcileri ve Can Ailesi’nin kızları Leyla Kellecioğlu ile yakınlarının katıldığı ve soğuk bir havada düzenlenen tören, olayın yaşandığı ‘Habermeier Haus’ adlı binanın önünde saygı duruşuyla başladı. Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci ve Belediye Başkanı Andreas Feller’in günün anlam ve önemini belirten kısa birer konuşma yaptığı törende, Din Hizmetleri Ataşesi Necmettin Saydan, Schwandorf İmamı Yaşar Yıldız, kilise papazları Christian Kalis, Stefan Drechsler dua etti ve ardından evin duvarındaki şilt ile mermer anıta çiçekler konuldu. Program sonunda Başkonsolos Cebeci ve davetlilere DİTİB Schwandorf Camii’nde yemek verildi. Törende Schwandorf eski Belediye Başkanı Helmut Hey, DİTİB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği Başkanı Uğur Cankurt, Belediye Meclis Üyeleri ve Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nın temsilcileri hazır bulundu.
‘SALIDIRILAR SON BULMALI’
Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçisi Başar Şen’in de başsağlığı dileklerinin olduğunu söyleyerek söze başlayan Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci şunları söyledi: “35 yıl önce, yani 17 Aralık 1988 tarihinde Schwandorf’ta vahşi bir cinayete kurban giden masum Türk ve Alman vatandaşlarımızın aziz hatıralarını yâd etmek üzere toplanmış bulunmaktayız. İnsanlıktan nasibini almamış bir Neonazi tarafından kundaklanma sonucu yanarak can veren üç kişilik Türk ailesinin üyeleri, baba Osman Can, anne Fatma Can ve oğulları Mehmet ile Jürgen Hübner’e Allah’tan rahmet, Can ve Hübner ailelerinin yakınlarına sabır diliyorum” dedi.
‘İLK IRKÇI SALDIRI OLARAK KAYITLARA GEÇTİ’
“Schwandorf’ta meydana gelen bu kundaklama olayı Almanya’daki ilk ırkçı saldırı olarak kayıtlara geçmiştir, ancak maalesef tek saldırı olarak kalmadı” diyen Cebeci, Schwandorf kundaklamasından sonra 23 Kasım 1992’de, Mölln’de yaşayan Arslan Ailesi’nin evinin kundaklanması sonucunda 3 vatandaşımızın, 28 Mayıs 1993’te Solingen’de Genç Ailesi’nin yaşadığı üç katlı evin ateşe verilmesi sonucu 5 vatandaşımızın hayatlarını kaybettiğini hatırlattı.
‘AŞIRI SAĞCI SÖYLEMLER TEDİRGİN EDİCİ’
Cebeci sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşırı sağcıların ve ırkçıların eylemleri sadece kundaklamalarla sınırlı kalmamıştır. Örneğin NSU terör örgütü, Almanya’nın çeşitli şehirlerinde yıllar süren cinayetler zincirinde 8’i Türk olmak üzere, 10 kişiyi katletmiştir. Tüm yaşananlara ve acı hatıralara rağmen, Leyla Kellecioğlu’nun da Schwandorf’ta yaşamanı sürdürmesini de, barış içinde bir arada yaşamak için bir çağrı olarak görüyorum. Ancak maalesef aşırı sağcı çevrelerin günümüzdeki faaliyetleri ve söylemleri hâlâ tedirginlik yaratmaya devam etmektedir. Camilere yönelik düzenlenen saldırılar, bu bağlamdaki endişeleri daha da artırmaktadır.”
‘TEHDİT DEĞİL ZENGİNLİK...’
Yaşanan bu korkunç olayların tekerrür etmemesi için, Avrupa ve Almanya’daki bu aşırı sağın yükselişinin tahlilinin yapılması, 62 yıldır Almanya’da yaşayan Türklerin ve diğer etnik kökenli insanların artık yabancı olarak değil bu ülkenin asli unsurları olarak görülmesi, eğitim ve birçok alanda dışlayıcı ve ötekileştirici yaklaşımların bir yana bırakılması, çok kültürlülüğün bir tehdit değil, bir zenginlik olduğunun, göçmenlerin aslında Almanya’nın her alanda kalkınmasına katkıda bulunduğunun açıklıkla anlatılması ve bir arada yaşama kültürünün geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Başkonsolos Cebeci, “Tüm bu olumsuzlukları dayanışma ve sağduyu ile aşabileceğimize olan inancımız tamdır. Bir arada yaşamı tehdit eden ve Türk-Alman dostluğunu zedeleyen her türlü girişime karşı birlikte, kararlılıkla ve güçlü bir biçimde mücadele etmeliyiz. Bu çerçevede, esasen, Schwandorf Belediyesi’nin 2009 yılında, bu elim acıyı hatırlamak üzere her yıl burada toplanmamızı sağlayan kararını, böyle olayların yeniden tekrarlanmaması konusundaki kararlılığın bir simgesi olarak görüyorum. Schwandorf kentinin ve halkının bu suretle verdiği anlamlı mesajın Almanya’nın genelinde de emsal teşkil etmesini ve bu yolla, aşırı sağ çevrelere karşı birlik ve dayanışma duygularını güçlendirmesini temenni ediyorum. Sonunda, insanlığın ve insanca duyguların nefret kültürüne galebe çalmasını samimi olarak arzu ediyorum” diye konuştu.
‘BİZİM TOPLUMDA IRKÇILIĞA YER YOK’
Schwandorf Belediye Başkanı Andreas Feller de, “Kundaklamanın üzerinden 35 yıl geçti ve bu akıl almaz saldırı sonucu hayatını kaybeden Osman, Fatma ve Mehmet Can ile Jürgen Hubner’i hiç unutmadık. 19 yaşındaki radikal, aşırı sağcı bir genç, sırf yabancılardan nefret ettiği için binada yaktığı ateşle bu korkunç geceyi akıllara kazıdı. Bunun şokunu da halen derinden yaşıyoruz. Can Ailesi’nin kızları Leyla Kellecioğlu’nun, acısına rağmen Schwandorf’u terk etmemesi bizim tesellimiz oldu” dedi. Feller “Bizim toplumumuzda ırkçılığa, farklı kültür ve düşünceye sahip olan insan düşmanlığına yer yoktur. Böyle bir ırkçı saldırıya tekrar maruz kalınmaması için çaba sarf etmeliyiz. Haksızlığa ve yapılan saldırılara karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Schwandorf’ta yaşayan vatandaşlarımıza kararlı bir şekilde ayrımcılık, nefret ve kışkırtıcılıkla mücadele etmeleri konusundaki uyarılarımız sürekli devam etmektedir. Kavgalar, ön yargılardan ve şiddetten uzaklaşıp dayanışmayı, anlayışı ve paylaşımlarımızı birlikte yaşadığımız iletişimde olan insanlarla göstermeliyiz” ifadelerini kullandı.
‘KATİLİN GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE GEZMESİNDEN RAHATSIZ OLUYORUZ’
Hayatta kalan Can Ailesi’nin kızları Leyla Kellecioğlu ise şunları söyledi: “Ailemi kaybettiğimde genç bir kızdım. Olay sırasında evli olduğu için kendi evimde kalıyordum. Vahşi olayda ailemi kurtarmaya çalışan itfaiyeci, şimdi Belediye Başkanımız Andreas Feller oldu. Belediye Başkanımız sayesinde 2016’da kundaklamanın olduğu evin önüne anıt dikildi. Tüm acılarıma rağmen babam, annem ve kardeşimle birlikte yaşadığım Schwandorf kentinin sokaklarında gezerken, ailemin katilini görmekten rahatsız oluyorum. Beni üzen şey, kundaklama sırasında 19 yaşında olan Seller, 12.5 yıl hafif hapis cezasına çarptırıldı ve cezası bittikten sonra yaşamını Doğu Almanya’da sürdürmeye başladıktan sonra yine bu şehire gelerek gözümüzün önünde dolaşıyor olması. Bu durum bizleri çok rahatsız ediyor. Bizim yaşadıklarımızı kimse bilemez. 35 yıllık acımız aynı şekilde devam ediyor.”