Güncelleme Tarihi:
“24 Şubat, kıtamızın tarihine bir ‘Zeitenwende’ (dönüm noktası) olarak yerleşti” diyerek sözlerine başlayan Şansölye Scholz, “Bundan sonra dünya artık önceki eski dünya olmayacaktır” dedi.
Yaklaşık 35 dakika süren konuşmasında ‘dönüm noktası’ söylemini 5 kez telaffuz etti.
Almanya’nın güvenliğine daha fazla yatırım yapması gerektiğini söyledi.
Alman Ordusu’nun (Bundeswehr) modernleştirilmesi ve donanımı için 100 milyar Euro hacimli bir ‘Özel Varlık Fonu’ ayıracaklarını ilan etti.
İSTANBUL’DA TANITTI
İşte Şansölye Scholz’un ‘dönüm noktası’ hedefiyle ilgili olarak İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Jean Monnet Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Ünal Eriş, bir araştırma yaptı.
CDU güdümlü Konrad Adenauer Vakfı’nın finansal desteği ve Berlin’deki Bilim ve Politik Vakfı bünyesindeki Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin (CATS) ev sahipliğinde 2023 yılı Temmuz-Eylül aylarında Berlin’de aralarında Türkiye kökenlilerin de bulunduğu 69 milletvekili, akademisyen, uzman ve gazeteciyle ayrıntılı mülakatlar yaparak hem Almanya’da ‘dönüm noktası’ politikasının ne anlama geldiğini ve şu zamana kadar olan başarı grafiğini konuştu hem de savunma ve askeri konulara daha çok ağırlık vermeyi hedefleyen bu politikanın Almanya-Türkiye ilişkilerini nasıl etkilediğini inceledi.
Ve “Dönüm noktası, Almanya’nın uluslararası rolünü ve Türkiye ile ilişkilerini nasıl etkileyecek” başlıklı bir rapor hazırladı.
Prof. Dr. Ünal Eriş, yaptığı söyleşiler sonucu ulaştığı bulguları içeren ve 26 sayfadan oluşan bu raporu, kısa bir süre önce Konrad Adenauer Vakfı’nın Ankara ofisinde ve Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda akademisyen, uzman ve gazetecilerden oluşan katılımcılara tanıtıp tartıştı.
Raporda, ‘dönüm noktasını’ askeri alanda harcama ve yatırımların artırılması, çatışma bölgelerine silah gönderilmesi, Rusya’ya olan enerji bağımlılığının giderilmesi olarak tanımlayan uzmanların çoğunun bu alanda başarılı olunamadığı görüşünü paylaştığı yer aldı.
Bu başarısızlığın liderlik eksikliği ve iletişimsizlikten kaynaklandığını savundukları da.
Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları da Scholz’a desteğin dibe vurduğunu ortaya koydu ve ‘dönüm noktası’ adeta hayal oldu, sözde kaldı.
İLİŞKİLERİ ETKİLER
Raporda, uzmanların çok büyük bir bölümünün ‘dönüm noktasının’ Türkiye-Almanya ilişkilerini etkileyeceğini, Almanya’nın, Türkiye’nin stratejik rolüne tekrar ağırlık vermeye başladığını düşündüğü yer aldı.
Mülakat yapılan uzmanların yüzde 75’e yakınının Türkiye ile Almanya arasındaki fonksiyonel iş birliğinin ağırlıklı olarak göç, yüzde 18’inin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve yüzde 7’sinin de ‘vize serbestisi’ konularının oluşturacağı görüşünü paylaştığına da dikkat çekildi.
Türkiye’nin artan stratejik rolünün Almanya’nın, Türkiye’nin olası Avrupa Birliği (AB) üyeliğine desteğine evrilebileceğini düşünenlerin sayısının ise yok denecek kadar az olduğu raporda yer aldı.
Prof. Dr. özgür Ünal Eriş, “Umarız bu rapor, ekonomik, sosyal ve siyasi açılardan birbirine son derece bağlı olan bu iki ülkenin gelecekte kendilerine en iyi şekilde fayda sağlayacak bir ilişkiyi istikrarlı bir şekilde yürütmesine yardımcı olur” açıklamasında bulundu.
Raporda, Almanya’nın CDU’lu eski Başbakanı Helmut Kohl’ün 12-13 Aralık 1997 tarihlerinde yapılan Lüksemburg Zirvesi’nde Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya gibi eski Doğu Bloku ülkelerinin de aralarında bulunduğu 11 ülkenin adaylıklarına destek verirken, Türkiye’ye adaylık statüsü verilmesine karşı çıkmasının dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’la sürtüşmelere yol açtığına da işaret edildi.
MESUT YILMAZ KÜPLERE BİNDİ
Evet, orta öğrenimini Avusturya Lisesi ile Alman Lisesi olarak da bilinen İstanbul Erkek Lisesi’nde gören, Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra Köln Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisans çalışması yapan ve Alman ekolünden gelen Başbakan Mesut Yılmaz küplere binmiş ve Financial Times’a verdiği demecinde, Hitler döneminin ırkçı politikasını kastederek Kohl hükümetini Doğu Avrupa’da ‘Lebensraum’ (Yaşam alanı yaratma) politikası izlemekle bile suçlamıştı.
Hatta Almanya Başbakanı Helmut Kohl’ün Lüksemburg Zirvesi’nde, “Ben Türklerle aynı masaya oturmam” dediği bile ileri sürülmüştü.
Hürriyet’in Bonn temsilcisi olarak çalıştığım dönemde, 1997-1999 yıllarında Bonn’da akredite Yabancı Gazeteciler Cemiyeti (VAP) Başkanıydım.
Geleneksel olarak yabancı medya mensupları her Noel öncesi Başbakan Kohl’le bir araya gelirdik.
1997 Noel’i öncesi Başbakanlık’ta salonun ön tarafına yerleştirilen masada Başbakan Kohl, yanında ben ve Hükümet Sözcüsü oturduk.
Kohl kendisine yöneltilen sorulara uzun uzun yanıtlar verdi.
Toplantı bittikten sonra VAP adına kendisine teşekkür ettim ve “İyi Noeller” diledikten sonra, “Her ne kadar siz Türklerle aynı masada oturmak istemeseniz de bu akşam bu masada bir Türk’le beraberdiniz” dedim.
Gülümsemekle yetindi.
Helmut Kohl’ün oğlu Peter Kohl, 2000 yılında Türk kızı Elif Sözen’le evlendi.
Ve Helmut Kohl, bırakın aynı masayı, Türklerle aynı sofrayı bile paylaştı.