Güncelleme Tarihi:
IRAK’A ‘HAYIR’ DEDİ
11 Eylül 2001’de El Kaide teröristlerinin New York’taki İkiz Kuleler ve Dünya Ticaret Merkezi’ne giriştikleri terör saldırılarından sonra Schröder, ABD ile tam bir dayanışma sergiledi.
“Sınırsız dayanışma” diyerek ABD’nin yanında yer aldı ve çok geçmeden Afganistan’a Alman askerlerin gönderilmesinde etkin rol oynadı.
Aynı Schröder, ABD ile Birleşik Krallık öncülüğünde oluşturulan Çok Uluslu Koalisyon Kuvvetleri’nin Irak’ta 2003 yılında başlattığı harekâta Alman askerlerin de katılmasına ise “Hayır” dedi.
Almanya’da işsiz sayısını azaltmak için 2004 yılında sosyal yardım yerine ‘Hartz IV’ olarak bilinen İşsizlik Parası II’yi devreye soktu.
‘Gündem 2010’ adı altına hayata geçirilen bu reforma, kendi partisi SPD’li birçok politikacı da karşı çıktığı halde, Schröder “Basta” diyerek onları yola getirdi.
Schröder, 2005 yılında seçimleri kaybederek iktidarı CDU’lu Angela Merkel’e devretmek zorunda kalırken, reformları sayesinde o günlerde 5 milyonun üzerinde olan işsiz sayısı, zamanla 2 milyona düştü.
MERKEL’İN İŞİNE YARADI
Tabii Schröder’in reformu, koltuğunu altından çekip alan Angela Merkel’in işine yaradı.
18 Eylül 2005’te yapılan seçim akşamı sonuçlar şekillenmeye başlayıp CDU/CSU’nun SPD’den daha fazla oy aldığı sinyalleri gelmeye başlarken, parti liderleri ve başbakan adaylarının Alman televizyonlarında yayınlanan ‘Filler Buluşması’ adı altındaki açık oturumda, Schröder’in Merkel’e, “Siz, başbakan olmak istediğini söyleyen Merkel’in görüşme önerisine benim partimin destek vereceğine gerçekten inanıyor musunuz? Kiliseyi köyde bırakalım” demesi de zihinlere kazındı.
Ama Schröder’in dediği olmadı.
SPD, CDU ve CSU ile ‘büyük koalisyon hükümeti’ni kurarak Merkel’i iktidara taşıdı.
KOLTUĞUNDAN OLABİLİR
İşte son dönemlerde SPD’li Başbakan Olaf Scholz da ‘Schröderleşmeye’ başladı.
Genelde sakin, uzlaşmaya yatkın ve uzlaştırıcı bir yapıya sahip olan Scholz, son günlerde birden tutumunu değiştiriverdi.
Hükümet ortağı Yeşiller, 14-16 Ekim’de Hamburg’da yaptıkları kurultayda Almanya’da faaliyette olan son üç nükleer santraldan birinin yıl sonunda, diğer ikisinin de gelecek yılın nisan ayında kapatılması kararı aldılar.
Hükûmetin diğer ortağı FDP ise son üç nükleer santralda da 2024 yılına kadar enerji üretiminin sürdürülmesinde ısrar etti.
İki ortağın uzlaşma niyetinin olmadığını gören Scholz, Schröder gibi davrandı.
Ve ‘başbakanlık yetkisini’ kullanarak, her iki partiye de “Üç nükleer santralda da 15 Nisan 2023’e kadar üretim devam edecek. Daha sonra üçü de kapatılacak” içerikli birer mektup gönderdi.
Yani Scholz da “Basta!” dedi.
Çin devlet şirketi Cosco’nun Hamburg Limanı’ndaki Tollerort konteyner terminaline ortaklığı konusunda da öyle.
SPD’li Federal İçişleri Bakanı ile Federal Savunma Bakanı, Yeşillerli Federal Dışişleri Bakanı ile Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı, FDP’li Federal Maliye Bakanı ile Federal Adalet Bakanı karşı çıktıkları halde, SPD’li Başbakan Scholz, “Çin Cosco şirketi yüzde 24.9’la ortak olacaktır. Basta” dedi.
Ve Hamburg’da “König Olaf” (Kral Olaf) olarak tanınan Scholz, noktayı koydu.
Ama ne zamana kadar?
Scholz’un gittiği yol tehlikelidir.
“Yeter be!” politikası koalisyonu dağıtabileceği gibi kendisini de koltuğundan edebilir.