Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’da 1972-2023 yıllarında aralıksız olarak Federal Meclis milletvekilliği yapan, Federal İçişleri Bakanı, Federal Maliye Bakanı ve Federal Meclis Başkanı olarak hükümetlerde görev alan Wolfgang Schaeuble (81), salı akşamı yaşamını yitirdi. Schaeuble, Welt am Sonntag gazetesine verdiği son demecinde, “Işık zincirleri oluşturmakla kendimizi Putin’e karşı savunamayız” diyerek nükleer güce sahip Fransa, konvansiyonel orduya sahip Polonya ile ekonomik güce sahip Almanya arasındaki işbirliğinin artırılarak Avrupa’nın kendi nükleer gücünü oluşturulmasını, Doğu Blok’un çökmesinden sonra 1991 yılında Fransa, Almanya ve Polonya arasında başlatılan ‘Paris-Berlin-Varşova üçgeni’ görüşmelerinin de yeniden canlandırılmasını, Almanya’nın savunma gücünü artırmasını önermişti. Schaeuble’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) desteğini çekmesi halinde Avrupa’nın nükleer ürkütücü garantiyi yitireceğine dikkati çekerek, kendi nükleer gücünü oluşturması önerisi farklı partilerden politikacılar tarafından da desteklendi. Schaeuble, söyleşide, ‘Paris-Berlin-Varşova üçgeni’ görüşmelerine arzu eden diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin de katılabileceğini de vurgulamıştı.
‘ABD VE FRANSA DOST’
Schaeuble, gazeteye verdiği demeçte, “ABD’de Donald Trump, Fransa’da aşırı sağcı Marine Le Pen kazanırsa Avrupa kaybeder mi?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı: “Asla kaybedilmez. Her şey devam eder. Hatta önemli şeylere konsantre olur ve birlikteliğin geliştirilmesine katkıda bulunursa Başkan Trump, Avrupa’ya yardımcı bile olur. Fransa ise tarihinde güçlü bir topluma ve yapılan hataları kendisi düzeltme yetisine sahip olduğunu göstermiştir. Fransa da ABD de güçlü bir demokrasi geleneğine sahiptir. ABD’den de komşumuz Fransa’dan da şüphe duymak için bir neden yok.”
Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde şimdiye kadar en uzun süre milletvekilliği yapan Wolfgang Schaeuble, aynı söyleşide, Almanya’da çalışma süresinin kısaltılmasına sıcak bakmadığını da söylemişti: “Şurası çok acı bir gerçek ki, çok az çalışıyoruz. Ben haftada 48 saat çalışılan dönemi yaşadım. Oraya geri dönülmesini istemiyorum. Ama bugün haftada 40 saat çalışılmasını bile insan hakları ihlali olarak görenler var. Refah düzeyimizi korumak, savunma gücümüzü geliştirmek istiyorsak, daha fazla çalışmalıyız.”