Murat TOSUN, BERLİN / Fotoğraflar: Hüseyin İŞLEK
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2021 13:21
Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff, göçün 60’ıncı yılı etkinlikleri kapsamında Berlinli Türklerin konuğu oldu. İş insanları Bahattin Kaya ve Ali Koban’ın organize ettiği gecenin konukları arasında Kuzey Ren Vestfalya Çocuk, Aile, Mülteci ve Uyum Bakanlığı Müsteşarı Serap Güler de yer aldı. Gecenin onur konuğu olan Wulff, salona girişte ayakta alkışlandı. Wulff, NSU cinayetlerinden, 10 yıl önce söylediği “İslam da Almanya’ya aittir” sözlerine kadar göçle ilgili çok geniş konularda değerlendirmelerde bulundu.
WULF, Almanya’da göç bağlamında yapılan tartışmalarda sürekli gündeme gelen ve 10 yıl önce söylediği İslam’la ilgili sözlerinin arkasında olduğunu vurguladı. Wulff, 2010’da iki Almanya’nın birleşme töreninde yaptığı konuşmada, daha sonra Almanya’da Müslümanlar arasında efsaneye dönüşen, “İslam da Almanya’nın bir parçasıdır” demişti. Almanya’daki sağ ve muhafazakâr kesim tarafından büyük tepki çeken bu sözler, göç tartışmaları kapmasında bugün bile aktüelliğini koruyor ve sürekli gündeme geliyor.
Christian Wulff, Berlin’deki toplantıda bu sözü neden söyleme ihtiyacı hissettiğini açıkladı. Göçmen ve Müslüman karşıtı SPD’li Tihilo Sarrazin’in yazdığı ‘Almanya Kendini Yok Ediyor’ adlı kitabın yarattığı negatif atmosferde bunu dile getirdiğini belirten Wulff, şöyle konuştu:
‘SÖYLENMESİ GEREKİYORDU’“Bu sözleri söylerken tepki alacağımı biliyordum. Ancak söylenmesi gerekirdi. Bu yanıtsız kalamazdı. Bu konuda gelen tepkilere karşı zaman zaman yalnız bırakıldığımı hissettim. O dönemde Sarrazin’in kitabı piyasaya çıkmıştı. 2 milyondan fazla sattı. İnsanlar 20-30 euro ödeyerek Leipzig’deki fuar alanında Sarrazin’i dinlemek ve kutlamak için gitmişlerdi. Üstelik yeni eyaletlerde Müslüman bile yaşamıyor. Oran olarak yüzde 1’in altında. Hatta Leipzig’de yüzde 0.4 oranında Müslüman yaşıyor ve hayatlarında Müslüman görmemişler. Sarrazin’in yarattığı atmosfer ülkeyi negatif anlamda değiştirdi ve işte o anda o bu tartışma cevapsız bırakılmamalıydı. Açık ve net bir şekilde Müslümanların dinleriyle, camileriyle, minareleriyle birlikte ülkemizin parçası olduğunun söylenmesi gerekiyordu. Söylenen sözün arka planında bu vardı. 150 yıl önce Prusya’da Katoliklerin, Protestan Prusya’ya ait olup olmadığı tartışıldı. Daha sonra Yahudilerin Almanya’ya ait olup olmadığı tartışıldı ve sonucunda nasyonal sosyalizm ortaya çıktı. Bu nedenle bu cümlenin söylenmesi gerekiyordu.”
‘SADECE NSU CİNAYETLERİ OLMADI’Christian Wulff’un konuşmasında dikkat çeken ikinci bölüm ise NSU cinayetleriyle ve ırkçılıkla ilgili değerlendirmeleri oldu. 2011’de NSU kurban yakınlarını Bellevue’de ağırlandığını hatırlatan Wulff, şöyle devam etti: “Sadece NSU cinayetleri olmadı, sonrasında aşırı sağ saldırganların işlediği cinayetler yaşandı. Ama yapılması gereken, güvenlik birimlerindeki güvenlik yapılanma anlayışının değişmesi gerekiyor. Polis ve ordu gibi büyük güvenlik birimlerinde her zaman koro ruhu var. Biri diğerini şikâyet etmiyor, diğeri ötekini zan altında bırakmak istemiyor. Yanlış durumlarda da birliktelik korunmak isteniyor. Bunun değişmesi gerekir. Kurumsal ırkçılığa müsamaha gösterilmemesi için bu durumun kırılması gerekiyor. Orduda, poliste veya istihbaratta insanların bir şeyleri gizlemesine izin verilmemesi için cesaretlendirmek gerekiyor.”
‘ÖZGÜRCE DOLAŞIYORLAR’Christian Wulff, NSU cinayetlerinden sonra aşırı sağ suçların sona ermediğini Kassel valisinin öldürüldüğünü, sinagoga saldırı ve Hanau’da katliam yapıldığını hatırlatırken, faillerle ilgili ilginç değerlendirmede bulundu. Aşırı sağcı faillerin cinayet işledikten sonra basında ‘dikkat çekmeyen insanlar’ oldukları, ‘çok iyi komşu oldukları’ gibi algıların yer aldığına dikkati Wulff, şunları söyledi: “Ben daha çok bu faillerin kafalarında neler olduğunun bilindiğini düşünüyorum. Ancak sivil dayanışma eksik. Hanau failinin babası, oğlunun saldırısından sonra provoke ve ırkçı bir şekilde federal başsavcıya yazdığı yazıda ailesine ait silahın iade edilmesini istedi. Ülkesinin ve ailesinin haklarının zarar gördüğünü, haklarının da iade edilmesini talep etti. Böyle bir baba terör saldırısının manevi kundakçısıdır. Kassel’deki failin arkadaşının evinde ise boş bir ‘Zyklon B’ gaz kutusu bulundu. ‘Zyklon B’ gazıyla milyonlarca çocuk, kadın ve erkek toplama kamplarında öldürüldü. Böyle bir boş gaz kutusu aşırı sağcı birinin evinde bulundu ve sadece tecilli hapis cezası aldı. Bu kişi, bugün öldürülen valinin yakınlarının yaşadığı ve NSU kurbanlarından Yozgat ailesinin yakınlarının yaşadığı Kassel sokaklarında özgürce dolaşıyor. Bunlar beni çok üzen olaylar.”
‘SANA TEŞEKKÜR EDERİZ’Kuzey Ren Vestfalya Çocuk, Aile, Mülteci ve Uyum Bakanlığı Müsteşarı Serap Güler, Wulff’un, göçmenlerin siyasette üst pozisyonlarda yer alması gerektiğini görebilen ilk eyalet başbakanı olduğunu belirtirken, “Göç toplumunu, sözlerin ve icraatınla şekillendirdiğin için sana teşekkür ederiz. Cumhurbaşkanlığı sarayını, buraya ait olmak isteyen insanlara açtın. NSU kurbanlarının yakınlarına da. İki Almanya’nın birleşmesi kutlamalarında kullandığın efsane cümle bir gerçekliğin tanımıydı. Evet, çok cesurcaydı. Bazıları tarafından eleştirildi ancak kendilerini de en sonunda kabullenilmiş hisseden birçok insan tarafından sevinçle karşılandı” dedi.
6 AY 58 YIL OLDUGöçün 60’ıncı yılıyla ilgili değerlendirmesinde bu yıl kaybettiği babasından örnekler veren Güler, şöyle devam etti: “Almanya’nın tek milli bayramı birleşme bayramıdır. Türkiye kökenli bir Alman olarak benim için en az onun kadar önemli iki değerli gün daha var. İlki 30 Ekim 1961. Bu tarihte Türkiye ile Almanya arasında iş gücü alımı anlaşması imzalandı. İkinci gün ise 23 Eylül 1963. Bugün de babam misafir işçi olarak Almanya’ya geldi. Babam biraz çalışıp para kazanıp geri dönecekti. Aslında 6 aylığına gelmişti. 6 ay 58 yıl oldu. 24 Mayıs 2021’e kadar kaldı. Ve ben o gün babamı kaybettim. Akciğerindeki tozdan oldu. Madenci olarak 40 yıllık çok zor şartlarda geçen çalışma hayatının bir neticesiydi. Bu hikâye sadece kendisini değil, para kazanarak ailesini geçindirmek ve rüyalarını gerçekleştirmek isteyen birinci nesli temsil ediyor.”
‘GÜÇLÜ KOLLAR VE ELLER İSTENDİ’“Almanya’nın kalkınmasına büyük katkı sağlayan birinci nesil Almanca bilmediği için eleştiriliyor. Bir nesil düşünün, eğer negatif sayılacaksa, o da tek kusur kötü Almanca konuşmaları. Kimileri onlar hakkında ‘dil bilmeden uzun süre bir ülkede yaşadıkları’ için şikâyette bulunuyor. Ancak bu şikâyet eden insanların misafir işçilerin hayatlarından ne kadar az bilgi sahibi olduğuna bakıp hayret ediyorum. Onlar çok kötü şartlardan geldiler, eğitimli değillerdi ve birçoğu okuma yazma bilmiyordu. Kimse güçlü beyinler istemedi. Güçlü kollar ve eller istendi. Sadece bir sebep için geldiler ve sadece bir sebep için istendiler. Çalışmak zorundaydılar ve onlar tam da bunu yaptı. Onları suçlamak yerine onlara teşekkür etmeliyiz. Onların çocukları bugün işveren, bilim insanı olarak veya müsteşar olarak karşınızda duruyor. Federal Meclis’e aday oluyorlar. Sadece aşıyı bulan bir toplum değil aynı zamanda dünyanın en güzel dönerini üreten bir toplum. Babamın nezdinde tüm birinci nesle geldikleri ve kaldıkları için teşekkür ediyorum.”