Güncelleme Tarihi:
Kışın İstanbul'da kömür dumanından gökyüzü görünmezdi. Ama İstanbul son 6, 7 yıl içinde çok hızlı değişti. Geçen yıl Avrupa kültür başkenti olması, bu gelişmeyi daha bir desteklemiş görünüyor. Kentin tarihi binaları, sokakları çok güzel restore edilmiş. Sokaklar, ağaçlar, binalar yılbaşı için rengerenk ışıklarla gelinlik kız gibi süslenmiş. Taksim ve civarı turist kaynıyor. Alman, İtalyan, Yunan turistlerle dolu. Restoran ve barlar mekanı Asmalımescit'le Nevizade'nin dar sokakları gecenin geç saatlerine kadar cıvıl cıvıl.
İstanbul'da yeni yıl için İstanbul göçmeni Rum arkadaşlarla buluştuk. Yeni yılı hep birlikte bir Rum meyhanesi olan Beşiktaş'taki Kalamata'da canlı müzik eşliğinde Türkçe, Rumca şarkılarla kutladık. Kalamata'nın İstanbullu Rum kadın yöneticisi, arkadaşların Yunanistan'dan geldiğini öğrenince, sahneye çıktı ve eline mikrofonu alıp "Aramızda Atina'dan gelen dostlar var. Onlar ekonomik krizle boğuşuyor. Bizim ise burda durumumuz iyi. Onlara krizsiz yeni bir yıl dileyelim" dedi. O'nun bu dileğine müşteriler yoğun alkışla destek çıktı. Ardından orkestra "sallasana sallasana mendilini, akşam oldu göndersene sevgilimi" şarkısını Rumca çalıp söyledi.
Rum arkadaşlar 6 yıl aradan sonra tekrar İstanbul'a geliyorlardı ve 6 yıl sonra çok farklı bir İstanbul buldular karşılarında. 16 yaşında İstanbul'dan Atina'ya göçen Sofron, "Taksiciler bile değişmiş. Eskiden taksiciler para koparmak için müşteriyi dolaştırır dururdu. Şimdi eğitimden geçtikleri belli. Yolculara gayet dürüst ve nazik davranıyorlar" dedi.
Onları en çok şaşırtan ise insanların kurallara uymasıydı. Dimitri "Yahu ne oldu bu Türklere. Yunanistan'da sigara yasağı var, ama her yerde sigara içiliyor. Burda sigara yasağına herkes uyuyor" diyerek, şaşkınlığını gizleyemedi. Ama en çok şaşırtıcı olayı ise yeni yılın ilk günü yaşadık. Otelin yanıbaşındaki sokağa bıraktığımız kiralık aracımıza 10 dakika sonra döndüğümüzde, yerinde yeller esiyordu. Önce "çalındı galiba" diye düşündük. Bir an "eyvah, tüm bu güzel izlenimlerimiz bir anda silinip gidecek" diye korktum.
Sokaktaki işyerinin sahibi bizim arabayı aradığımızı anlamış, dışarı çıkıp "aracınız çekildi beyefendi" dedi. "Nasıl olur 10 dakika içinde araç çekilir mi", diye şaşırdık. İşyeri sahibi, "Park saati olmayan sokağa park etmek yasak, anında çekiyorlar" yanıtını verdi. Sofron dayanamadı: "Ben artık anlamıyorum bu işi. Türkiye mi AB ülkesi, yoksa Yunanistan mı?"
Yunanlı arkadaşları Atina'ya yolcu ederken, Stavros'un sözleri ilginçti: "Türkler eskiden kendilerine hep Avrupa'yı örnek alırlardı ve biz ne zaman Avrupalı olacağız diye dert yanarlardı. Ümitsizdiler. Ama bu rüya gerçekleşme yoluna girmiş görünüyor. Eğer Türkler böyle devam ederse, Avrupa'yı yakalamaları uzun sürmez."