Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2020 10:26
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bir numaralı muhalifi Aleksey Navalni’nin bir kimyasalla zehirlendiğinin kesinleşmesi, Rusya’nın, Almanya ile olduğu gibi Avrupa Birliği (AB) ve NATO ile de ilişkilerini zehirledi.
ÖZEL bir uçakla 22 Ağustos’ta
Rusya’dan
Almanya’nın başkenti Berlin’e getirilen ve Charite hastanesinde tedavi gören
Aleksey Navalni’nin sinir sistemi üzerinde etkili olan ‘Noviçok’ türü bir kimyasalla zehirlendiğinin ‘hiç şüphe götürmez bir biçimde’ saptandığını Başbakan Angela Merkel bizzat kendisi açıkladı.
Merkel, “Şu kesin: Aleksey Navalni bir cürümün kurbanıdır. O susturulmak istendi” dedi.
Tabii bunu federal hükümet adına şiddetle kınadığını da söyledi.
Alman hükümeti, eldeki verileri önce Federal Meclis’te grupları bulunan partilerle paylaştı.
Zaman kaybetmen de NATO’daki müttefikler ve AB ile.
Hedef, birlikte değerlendirip ‘ölçülü bir reaksiyon’ sergilemekti.
Ama Başbakan Merkel’in işinin o kadar kolay olmadığı, olmayacağı baştan belliydi.
Çünkü Rusya ile Almanya arasında Kuzey Akımı 2 doğal gaz projesi vardı.
Birçok AB ülkesine de doğal gaz aktarılması öngörülen Kuzey Akımı 2 projesinin son aşamasına gelinmişti.
ABD Başkanı Donald Trump, bu projeye karşıydı.
Ve geçen yıl aralık ayında bu projeye katkıda bulunan Avrupalı şirketlere yaptırım uygulama kararı verdi Trump.
Bunun üzerine bazı şirketler iş birliğini sonlandırdı.
Bu yüzden Rusya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nde Kuzey Denizi’ne kadar monte edilmekte olan 2 bin 360 km uzunluğundaki doğal gaz boru hattının 150 km’lik son bölümü hâlâ beklemede.
Her ne kadar Vladimir Putin, geri kalan bölümü kendi imkânlarıyla bitireceklerini ve en geç 2021 yılında doğal gazın Almanya’ya ulaşacağını söylese de aylardır deniz altında bir sessizlik hâkim.
*
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa’nın enerji alanında Rusya’ya bağımlığının artacağı için bu projeye karşı olduğunu söylüyor.
Almanya ise Başbakan Angela Merkel başta olmak üzere, Federal Meclis’te grupları bulunan partilerin çoğu, “ABD bizim işimize ne karışıyor? Biz kendi kararımızı kendimiz veririz” diyor.
Daha doğrusu öyle diyorlardı şimdiye kadar.
Ancak Rus muhalif lider Aleksey Navalni’nin zehirlenmesiyle durum değişti.
Böyle bir cürümün Avrupa’nın savunduğu temel değerler ve temel haklarla bağdaşmadığını, Putin’in elini daha da güçlendirmemek için Kuzey Akımı 2 projesinden vazgeçilmesini isteyen Alman politikacıların sayısı artmaya başladı.
Hür Demokrat Parti (FDP) de, Yeşiller de Putin’in ‘anlayacağı dilden konuşulmasını’, yani Kuzey Akımı 2’nin durdurulmasını istiyorlar.
İktidar ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) bazı politikacılar da öyle.
Merkel’in yıllarca liderliğini yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) Genel Başkan adayı Friedrich Merz ise “Projeye 2 yıl ara verilsin” diyor.
Aynı zamanda CSU Genel Başkanı olan Bavyera Eyalet Başbakanı Markus Söder ise “Projeye devam” diyor.
Başbakan Merkel de şu aşamada öyle düşünüyor.
Haklı nedenleri de var.
Almanya, gelecek yılın sonuna kadar tüm nükleer santralların kapatılmasını çoktan karara bağladı.
Tüm maden kömürü santrallarının da 2038 yılına kadar kapatılmasını.
Şu ana kadarki hesaplara göre, Kuzey Akımı 2 projesi bitikten sonra Almanya’ya her yıl 55 milyar metre küp Rus doğal gazı akacaktı.
Bu da Almanya’da kapatılacak nükleer santraller ile maden kömürü santrallera yüzünden doğacak enerji boşluğunu dolduracaktı.
*
Tabii Kuzey Akımı 2 projesinden vazgeçmenin başka mali boyutları da var.
Yüzde yüz Rus Gasprom şirketine ait olan Kuzey Akımı 2’nin Denetleme Kurulu Başkanı olan Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder’e göre bu projeden feragat, Alman vergi mükelleflerine 12.5 milyar Euro’ya malolacaktır.
Tabii enerji açığını kapatmak için ABD’den satın alınacak doğal gaz Alman tüketicilere daha pahalıya da malolacaktır.
Almanya bunların hepsini gözönünde bulundurmak zorundadır.
Bir yanda temel değerler ve temel haklar.
Diğer yanda enerji darboğazını aşma arayışı.
Bu da Başbakan Angela Merkel’in işinin hiç de kolay olmadığını gösteriyor.
Tabii Rus zehrinin Almanya-Rusya, AB-NATO-Rusya ilişkilerini zehirlediğini de.
Kaldı ki, atomlu silahların kontrolü görüşmelerini tehlikeye sokmamak için
seçim kampanyası dönemine rağmen Donald Trump da Vladimir Putin’e verip veriştiremiyor.