Güncelleme Tarihi:
SİZİ tanıyabilir miyiz?
1975 yılında doğdum. Erasmus Üniversitesi’nde kamu yönetimi eğitimi aldım. Üniversite döneminde öğrenci sendikası LSVB’nin Yönetim Kurulu’nda görev aldım. Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu’nun (DİDF) Yönetim Kurulu’nda ve Gençlik Komisyonu’nda değişik görevler üstlendim. 2006 yılındaki yerel seçimlerde Sosyalist Parti(SP) listesinden Amsterdam Büyükşehir Belediye Meclisi üyeliğine seçildim. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde parlamentonun alt kanadını oluşturan Temsilciler Meclisi’ne de girmeyi başardım. Halen SP’nin sosyal işler, konut, semtler ve entegrasyon politikalarının sözcülüğünü yapıyorum.
Bu partide siyaset yapmayı önemli kılan nedenler nelerdir?
Hollanda dünyanın sayılı zengin ülkeleri arasında. Böylesine zengin bir ülkede 300 binden fazla çocuk yoksulluk içerisinde büyüyor. Hollanda’da çalıştığı halde iki yakasını bir araya getiremeyen, yani yoksul olan 100 binlerce insan yaşamaktadır. Güvencesiz işlerde düşük ücretle çalışan 1 milyondan fazla insan, yarınının ne olacağının belirsizliği içinde yaşıyor. İnsanların yoksullaşması ve işsiz kalması yıllardır uygulanan politikalardan ayrı düşünülemez. İşsizliğe ve yoksulluğa karşı çaresiz olmadığımız ve insanları bu hale getiren politikaları istersek ve güçlerimizi birleştirirsek değiştirebileceğimiz inancıyla Sosyalist Parti’de aktif politikaya katıldım. Nereden geldiğin, milliyetinin ne olduğu ve hangi inanca sahip olduğun önemli değildir. Önemli olan ne yapmak istediğin ve nereye varmak istediğindir. Sosyalist Parti, cinsiyete, düşüncelere ve dini inançlara bakılmaksızın insanlara eşit muamele yapılmasından yana. Burada ayrımcılığa ve dıştalanmaya yer yok.
Krizin faturası halka kesilecek
Türk toplumunun sahip olduğu oy potansiyeli sizce ne kadar önemli?
Her toplumun olduğu gibi Türkiye kökenli insanların da potansiyeli elbette önemli. Ama daha da önemli olan bu potansiyelin nasıl hareket edeceği ve seçimlerde nasıl bir tercihte bulunacağı. Çünkü seçimler krizin sonuçlarının ağır bir şekilde hissedilmeye başlandığı bir dönemde yapılıyor. İşsizlik ve buna bağlı olarak yoksulluk artmakta, sağlık ve eğitim gibi hizmetler daha da paralı hale getirilmektedir. VVD (Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi)- CDA (Hıristiyan Demokratlar) azınlık hükümeti ile Kunduz Anlaşması’ndaki destekçileri D66 (Demokratlar66 Partisi), GL (Yeşil Sol Partisi) ve CU (Hıristiyan Birlik) seçimlerden sonra kısıtlama politikalarına devam etmek istiyorlar. Şimdiye kadar krizin sorumluları olan bankalara milyonlarca Euro aktaran partiler, gelinen yerde krizin faturasını halka kesmek istiyor. Bugün büyük işverenlerin ve bankerlem rin hizmetine sunulan paraları, seçim sonrası işçi ve emekçilerden almanın planları yapılıyor. Bu partilere verilecek her oy, Hollanda halkının ve onun bir parçası olan Türkiye kökenli insanların yaşamını daha da kötüleştirecek. Buna karşı Sosyalist Parti başka bir politikayı savunuyor. Krizin faturasını halka kesmek yerine krizin nedenlerine karşı mücadele etmek isteyen SP, faturayı krizin sorumlusu olan bankalara kesme yanlısıdır. Bunun yanı sıra, krize neden olan neoliberal politikalar yerine, halkla birlikte sosyal politikalar geliştirmek istiyoruz. Bencilliğe, dıştalama ve ayrımcı politikalar yerine, hep beraber hareket edersek, güzel ve sosyal bir Hollanda gerçekleştirebiliriz. Bu anlamda 12 Eylül’de SP’yi desteklersek o zaman Türk toplumu kendi geleceği için doğru hareket etmiş olur.
Sizce Türk kökenli seçmenler tabanınızın büyük bir bölümünü mü oluşturacak?
Kanımca olur. Tabii ki kesin karar 12 Eylül’de sandıkta verilecek, ancak sizin de takip ettiğiniz gibi kamuoyu yoklamaları SP’yi ilk sıralarda gösteriyor. SP’ye varolan bu yönelim sadece yerlilerden olmuyor. Aynı şekilde göçmenlerden, dolayısıyla Türkiye kökenli seçmenden de partimize doğru ciddi bir yönelim olduğunu gözlemliyoruz. Göçmenlerin politik tercihlerinin araştırıldığı ve birkaç gün önce yapılan bir araştırma, Hollanda’da yaşayan göçmenlerin yüzde 39’unun partimizi tercih ettiğini ortaya koydu. Bu araştırmaya göre SP, göçmenler arasında birinci parti durumunda.
Toplumumuzun çözüm bekleyen sorunları sizce nelerdir?
İşsizlik ve buna bağlı olarak yoksulluk, çocukların ve gençlerin eğitim sorunu. Birçok kesim gibi Türkiye kökenli insanların çok önemli bir bölümünün temel sorunları arasında geliyor. Buna bir de ayrımcılığı eklemek gerekiyor. Sağlık hizmetlerinin gittikçe ödenemez bir duruma getirilmesi, ev kiralarının fahiş düzeyde yükseltilmesi gibi daha birçok çözüm bekleyen sorunları sıralamak mümkün. Özellikle gençler arasında işsizlik oranının hızla yükseliyor olması kaygı verici. Genelde yüzde 12’nin üzerinde olan gençler arasındaki işsizlik oranı, göçmen kökenli gençlerde yüzde 30’a çıkmış durumdadır. Gençlere iş sahaları açmada, staj yerleri bulmada, eğitimin kalitesini yükseltmede ve ayrımcılıkla mücadelede adım atması gereken hükümet oldukça pasif davranıyor.
Hükümet çabalarımızı görmezden geldi
Oysa yapılabilecek o kadar çok şey var ki. Staj yerlerine duyulan ihtiyaç karşılanmalı. Eğitim kalitesi yükseltilerek, sınıflar küçültülerek öğrencilerle daha yakından ilgilenilerek bunların bir diplomayla okulunu bitirmeleri sağlanabilir. Hükümet ortakları ve bazı partiler eğitim bursunu kaldırmak istiyor. Ayrıca okulunu belirlenen sürede bitirmeyen öğrencilere ceza kesilmek isteniyor. Bu durumda sadece varlıklıların çocukları okuyabilecek. Bu sorunları hem partim hem de ben sürekli gündeme getirdik ve sorunların sahibi insanlarla çözüm için mücadele ettik. Ancak meclis çoğunluğunu ellerinde bulunduran hükümet partileri bizim ve değişik kesimlerin bu haklı ve insani istemlerini görmezden geldiler. Bu sorunlar sadece oy vermeyle çözülebilecek sorunlar değil. Seçimlerden sonra da bir araya gelmek, sorunlarımızı ve olası çözüm yollarını konuşmak önem arz ediyor. Her kim ki ‘Oyunuzu bana verin, ben sizin sorunlarınızı çözerim’ diyorsa doğru söylemiyor ve insanları sadece oy deposu olarak görüyor.
En ön saflarda yürüyeceğim
Sorunlarımızın çözümü ve özlemlerimizin gerçekleşmesi ancak bir araya gelip güçlerimizi birleştirirsek mümkün olur. Bu koşullarda ben de bir vekil olarak sorunları için bir araya gelen insanların sesi ve kulağı olurum. Elbette ben en ön saflarda yürüyeceğim, ancak değişiklikleri gerçekleştirmek için güç gerekli. Birlikte çok güçlü olduğumuza ve geleceğimizi kendi ellerimize alabileceğimize inanıyorum. Geçen dönem de sorunlarının çözümü için ya da hükümetin kısıtlama planlarına karşı sağlıktan eğitime, kültür alanından toplu taşımacılığa kadar değişik sektörlerden emekçiler hakları için mücadele verdiler. SP’liler olarak bu mücadelelerde hep insanların yanında olduk ve bu kavgayı birlikte verdik. Parlamentoda bu kesimlerin taleplerini dile getirdik ve eylemlerde omuz omuza dayanışmanın güzel örneklerini yaşadık.
Türk toplumu çok bilinçli tercih yapmalı
SEÇİMLERDE ilgili vatandaşlara iletmek istediğiniz mesajınız?
Türk toplumu sandıkta bilinçli tercih yapmalı. SP, krizin halka fatura edilmesine karşı sosyal bir politikadan yana. Sosyal hakların budanmasını istemeyen SP, çıkışların kolaylaştırılması, eğitim bursunun kaldırılması, ücretlerin dondurulması, sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi gibi önlemlere karşıdır. Bunun yerine, kamu sektörüne, eğitime, sağlığa ve sosyal güvenliğe yatırım yapacağız. Bencil politikaların yerine sosyal politikalar geliştireceğiz. Bu seçimler son derece önemli. Şu soruyu seçmen kendisine sormalı ‘Krizi getiren liberal politikaların devamını mı, yoksa bunlara son verip sosyal politikaları mı istiyorum?’ SP, yerli ve göçmen bütün emekçilerin daha iyi koşullarda birlikte yaşamasını istiyor.
El ele vererek çözüm bulabiliriz
TÜRKİYELİSİNDEN, Faslısına, Hollandalısından, Afrikalısına kadar değişik köken ve inançtan temizlik işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için verdikleri haklı eylemde onlarla birlikte olduk. Onların bu mücadeleyi kazanımla bitirmelerinde katkımız oldu. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Sonuç olarak eğer bir şeyi başaracaksak, bunu ancak el ele vererek başarabiliriz. Önümüzdeki süreçte de paranın değil, insanın asıl olduğu bir politika için birlikte hareket etmemiz gerekiyor.