Güncelleme Tarihi:
FEDERAL İstatistik Dairesi’nin verilerine göre Almanların ancak yüzde 36’sı siyasi partilere güven duymakta. Hatta bazı araştırmalara göre, partilere güven duyanların oranı yüzde 18’i geçmemekte. Partilere güven duymayanların oranı ise yüzde 58’i bulmakta.
Cumhurbaşkanlığı makamına güven yüzde 75’e ulaşırken, Federal Meclis’e güven yüzde 50’ye düşüyor.
Yani her iki Alman’dan biri Almanya’nın iç ve dış politikasını şekillendiren milletvekillerinin görev üstlendiği Federal Meclis’e, Alman Parlamentosu’na güven duymamakta.
Ya politikacılar?
Almanların sadece yüzde 5’i politikacılara güven duyuyor.
Yani her 20 Alman’dan sadece biri politikacılara güveniyor.
Bu da politikacıya güvenin Almanya’da dibe vurduğunu, daha doğrusu güvensizliğin ‘tavan yaptığını’ göstermektedir.
Almanların önemli bir bölümü ülkede demokrasinin işleyişinden de memnun değil.
Halkın yüzde 7.5’i demokratik sistemin işleyişinden ‘çok memnun’ olduğunu söylüyor.
Yüzde 13.5’i ‘memnunum’, yüzde 39.8’i ‘biraz memnum’ diyor.
Yüzde 38.8’i ise ‘hiç memnun değilim’ diyor.
‘YASAL YOLSUZLUKLAR’ ETKİLİ OLDU
Tabii memnun olmayanların oranı eski Doğu Almanya sınırları içinde yaşayan Almanlar arasında yüzde 50’ye dayanıyor.
Partilere ve politikacılara güvenin azalmasında, hiç şüphesiz seçimlerden önce verilen sözler ile seçim sonrası uygulanan politikalar arasındaki ‘ciddi farklılıklar’ önemli rol oynamakta.
Tabii politikacılara güven düşüşünde, örneğin pandemi döneminde farklı partilerden politikacıların ‘maske ticaretine’ arabuluculuk ederek milyonlarca Euro para kazanmaları gibi ‘yasal yolsuzluklar’ da etkili olmakta.
Tabii son dönemlerde yeniden gündeme gelen ‘Cum-ex’ skandalıyla ilgili gelişmeler de.
Avukatların, noterlerin, varlıklı yatırımcıların hiç ödemedikleri halde vergi iadesi alarak Alman devletini milyarlarca Euro dolandırdıkları, ‘Almanya tarihinin en büyük vergi sahtekârlığı’ olarak bilinen ‘Cum-ex’ skandalında Başbakan Olaf Scholz’a dönük suçlamalar da.
‘SUÇU İŞLEDİĞİNE DAİR BİR İZ YOK’
Hamburg merkezli özel Warburg Bankası’nın Hamburg maliyesine olan 47 milyon Euro vergi borcunun zaman aşımına uğramasında (sonradan 43 milyon Euro ödedi) o dönemde Hamburg Eyalet Başbakanı olan Almanya’nın şu andaki SPD’li Başbakanı Olaf Scholz’a dönük ‘maliyeyi etkileme’ suçlamaları.
Scholz, geçen yıl Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadesinde kendisine dönük tüm suçlamaları geri çevirmişti.
Bu tutumunu değiştirmedi.
Bu yıl yaz tatili sonrası Berlin’deki Federal Basın Konferans Evi’nde 11 Eylül’de düzenlediği basın toplantısında, aynı görüşünü yineledi.
Scholz, “Herhangi bir siyasi müdahale olduğuna ilişkin bir kanıt yok” dedi.
Evet...
Hamburg Başsavcılığı Olaf Scholz ve o dönem Hamburg Eyalet Maliye Senatörü olan şu anki Hamburg Eyalet Başbakanı Peter Tschentscher hakkında “suç işlendiğine dair bir iz yok” gerekçesiyle dava açılmasına gerek görmedi.
Evet...
“Bir suç ile itham edilen kim olursa olsun, suçluluğu yasal olarak saptanıncaya kadar suçsuz sayılır” ilkesi bir hukuk devleti olan Almanya’da Başbakan Olaf Scholz için de geçerlidir.
Öyle de olmalıdır.
Ama Olaf Scholz’un Federal Meclis Araştırma Komisyonu üyelerinin sorularını yanıtlarken, Warburg Bankası’nın yöneticileriyle yaptığı görüşmenin içeriğini hatırlamadığını söylemesi ve aynı tutumunu geçen hafta Hamburg Eyalet Meclisi Cum-ex Araştırma Komisyonu’nda ‘tanık’ olarak dinlendiğinde de sürdürmesi pek inandırıcı bulunmadı.
Yalnız muhalefet partileri değil, sokaktaki ‘normal vatandaş’ da, “Nasıl olur da o zaman Hamburg Eyalet Başbakanı olan Scholz gibi en tepede sorumluluk taşıyan bir politikacı, Warburg Bankası’nın yöneticileriyle yaptığı görüşme ve görüşmelerin içeriğini hatırlamaz?” dedi.
Hatta Scholz’u ‘yalancılıkla’ suçlayanlar bile oldu.
Evet…
Scholz, şimdi olduğu gibi o zamanlar da her gün onlarca kişiyle görüşmüştür.
Ama Warburg Bankası yöneticileriyle görüşme sıradan bir olay değildir.
Evet...
‘Suçsuzluk’ ilkesi, Başbakan Scholz için de geçerlidir.
Ama “hatırlamıyorum” şeklindeki açıklaması da, şüphesiz politikacılara güvensizliği tetiklemektedir.