Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: Reuters
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2018 10:06
Almanya’da federal hükümetin ilk ‘Yabancılar Sorumlusu’nun göreve atanmasının 40’ıncı yılı vesilesiyle geçen hafta Berlin’de bir etkinlik düzenlendi.
BU etkinliğe katılan Başbakan
Angela Merkel de bir konuşma yaptı.
Merkel, uyumun toplumsal bir görev olduğunu söyledi.
Son 40 yılda uyum alanında çok önemli gelişmeler kaydedildiğini, ancak hâlâ yapılacak ve yapılması gereken çok şey olduğunu da dile getirdi.
Günümüzde dışlamaların ve ön yargılı yaklaşımların olduğuna dikkati çekti.
Merkel, “Hâla meslek eğitimi başvurularında isimler etkin bir rol oynamakta. Bunu aşmak için kolları sıvalamalıyız” dedi.
Başbakan Merkel, ileriye dönük olarak olumlu bir tablo çizdi.
Umut verdi.
Başbakan Merkel’in bu umut dolu konuşmasından birkaç gün sonra, ‘NSU’ kısa adıyla tanınan ‘Nasyonal Sosyalist Yeraltı’ terör örgütü teröristlerinin ilk kurbanı Enver Şimşek’in yakınlarının avukatlığını yapan Türkiye kökenli Seda Başay Yıldız’a gönderilen ‘tehdit faksı’nın arkasında Frankfurt’ta görevli biri kadın 4’ü erkek 5 polis memuru olduğu haberi tüm umutları altüst etti.
Evet, ‘NSU 2.0’ imzasıyla gönderilen faksta, “Pis Türk domuzu. Sen Almanya’yı bitiremezsin. Eğer buradan canlı çıkabilirsen bir an evvel defol git. Değilse kızını paramparça edeceğiz” tehditi yer alıyordu.
Seda Başay Yıldız’ın açık ev adresi ve 2.5 yaşındaki kızının ismi de.
Daha önceki dönemlerde de aşırı sağcı çevrelerden bir dizi tehdit mesajları alan avukat Seda Başay Yıldız, haklı olarak endişeye düşüp, derhal polise başvurdu.
Aylarca ses çıkmadı.
Devlet Güvenlik Polisleri’nin yaptığı araştırmalar sonucu ‘tehdit faksı’nın Frankfurt 1. Polis Karakolu’ndan gönderildiği, görevli bazı polislerin bilgisayar ve telefonlarında yapılan incelemelerde Hitler fotoğrafları, neonazi sembolleri ile sloganları, ırkçı ve yabancı düşmanlığı içerikli mesajlar paylaştıkları saptandı.
Ama nedense avukat Seda Başay Yıldız, bu gelişmelerden haberdar edilmedi.
Çoğumuz gibi Seda Başay Yıldız da bunu ‘Frankfurter Neue Presse’ gazetesinde yayınlanan haberden sonra öğrenmiş.
*
Evet, görevleri insanları korumak, insanların güven içinde yaşamalarını sağlamaya katkıda bulunmak olan polislerden tehdit faksı.
Hem de can noktasından ölümcül tehdit.
“Kızını paramparça ederiz” tehdidi.
Kimseye çamur atma niyetimiz yok.
Böyle bir eğilimimiz de yok.
Zaten olamaz da.
Ancak Alman polis memurları da bu toplumun içinden çıkıyor.
Her ne kadar aşırı sağcı Almanya Nasyonal Demokrat Parti (NPD) federal düzeyde hiçbir zaman yüzde 5 barajını aşamasa da sağ popülist yabancı ve İslam düşmanı Almanya için Alternatif (AfD). geçen yılki genel seçimlerde toplam oyların yüzde 12.6’sını alarak ülkede ‘üçüncü büyük güç’ haline gelmiştir.
Her ülkede olduğu gibi Almanya’da da aşırı sağ ve sağ popülist düşünceye sahip polisler vardır.
Her ne kadar son dönemlerde bu alanda bir kamuoyu yoklaması yapılmamış olsa da, Berlin Hür Üniversitesi politik bilimcileri tarafından 2003’te yapılan bir araştırmaya göre, Almanya’daki emniyet birimlerinde görev yapanların yüzde 19’u aşırı sağ düşünceyi paylaşmaktadır.
Alman toplumunda da genel oran aynı düzeydedir.
Tedirgin edici oranlar.
*
Evet, NSU davaları sırasında bazı dosyaların imha edildiği bilinmektedir.
Hatta Federal Başsavcılığın emriyle.
Hessen Anayasa Koruma Teşkilatı, NSU davasıyla ilgili bazı bilgi ve belgelerin kamuya açıklanmasına yasak getirmiştir.
Hem de tam 120 yıl...
Federal hükümetin verilerine göre 1990 yılından bu yana Almanya’da aşırı sağ motifli 89 cinayet işlenmiştir.
‘Zeit online’ ile Berlin’de yayınlanan ‘Tagesspiegel’ gazetesinin araştırmalarına göre ise aşırı sağ motifli cinayet kurbanı en az 169’dur.
İşte bu gelişmeler, ister istemez insanın aklına bir dizi sorular getirmektedir.
Tabii şüpheler de...
“İyi de biz polise güvenmeyip de kime veya kimlere güveneceğiz?”
“İyi de biz hukuk devletine güvenmeyip de kime güveneceğiz?”
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR