Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraflar: dpa
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2020 09:52
Somut bir gerekçe olmadan, polislerin insanları ten ve saç renkleri veya dış görünümleri nedeniyle kontrol etmelerine ‘Racial Profiling’ (ırksal profilleme-fişleme, ırkçı yaklaşım-tutum-davranış-eğilim biçimi) denir. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) siyahi bir vatandaşın, beyaz bir polisin şiddet kullanması nedeniyle yaşamını yitirmesi üzerine, ‘Racial Profiling’ tartışmaları Almanya’da da yeniden gündeme geldi.
ASLINDA Avrupa Konseyi bünyesindeki Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) mart ayında, Alman emniyet birimlerinde ırkçı eğilimlerin tespit edilmesi için bir bilimsel araştırma yapılmasını önermişti.
Ama pek aldırış eden olmamıştı.
İşte ABD’deki bu ırkçı davranışın ardından, ECRI’nın ‘
Almanya’da emniyet teşkilatında ırkçı eğilim’le ilgili araştırma önerisi, ciddi bir biçimde tartışılmaya başladı.
Hem de en yüksek düzeyde.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) Eş Genel Başkanı Saskia Esken, “Polis teşkilatında gizli
ırkçılık var. Polise yönelik şikâyetlerin bağımsızca araştırılması gerekiyor” dedi.
Federal İçişleri, İmar ve Yurt Bakanı Horst Seehofer, başlangıçta bu alanda bilimsel bir araştırma yapılmasına sıcak baktı.
Ancak sonradan fikir değiştirip, “Zaten polisin ayrımcılık yapması yasalara göre yasak. Bu nedenle bir araştırma yapılmasına gerek yok” dedi.
Yıllarca Hıristiyan Sosyal Birlik Parti (CSU) Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı olarak da görev yapan Bakan Seehorfer’le hemfikir olmayan birçok politikacı var.
Bunların başında da SPD’li Federal Adalet Bakanı Christine Lambrecht gelmekte.
Lambrecht, amacın kimseyi genel zan altında bırakmak olmadığına dikkati çekerken, “Biz durumun tespit edilmesini, nerede durduğumuzu ve nasıl karşı koyabileceğimizi bilmek istiyoruz. Bu nedenle de bilimsel bir araştırmanın yapılmasından yanayız” diyor.
Federal Hükümetin Göç, Sığınmacılar ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Annette Widmann-Mauz da bilimsel araştırmadan yana.
Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Widmann-Mauz, polis teşkilatında olası ırkçı eğilimle ilgili bilimsel bir araştırmanın polislerin de çıkarına olacağını vurguladı.
Alman Kriminal Polis Birliği (BDK) de böyle bir araştırmadan yana olduğunu ilan etti.
Yeşiller de bilimsel araştırmadan yana.
*
Gerçekten de böyle bir bilimsel araştırma, çok çok büyük bir bölümü hiçbir ayrım yapmaksızın görevlerini yapan polislerin çıkarına olacağı gibi, toplumun güvenlik görevlilerine güvenini de artıracaktır.
Bakan Seehofer’in, “Zaten ayrımcılık yasalara göre yasaktır” demesiyle polis teşkilatındaki ‘kara koyunlar’ yok olmayacaktır.
Yapılan bilimsel araştırmalar, toplumun her kesiminde ‘ırkçıların’, ‘ırkçı eğilimlerin’ olduğunu ortaya koymaktadır.
Polisler de bu toplumun içinden çıktığına göre onların arasında da ‘ırkçı eğilimler’ bulunmaması mantıksal olarak mümkün değildir.
Kaldı ki, ırkçı ve İslam düşmanı politikayla sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) 2017 yılındaki genel seçimlerde toplam oyların yüzde 12.6’sını alarak Federal Meclis’e girmiştir.
*
Son günlerde Sol Partili bazı eyalet parlamentosu milletvekillerine ‘
NSU 2.0’ imzalı ölüm tehdidi içeren mektup ve mailler gönderildiği ortaya çıktı.
Yani Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü imzalı.
NSU teröristleri 8’i Türk, biri Yunan ve biri Alman kadın polis olmak üzere 2000-2007 yılları arasında 10 kişiyi öldürmüştür.
Terör kurbanlarından Enver Şimşek’in ailesinin avukatı Seda Başay Yıldız’a 2018 yılı ortalarında ‘NSU 2.0’ imzalı ölüm tehdidi içeren faks ve mailler gönderilmiştir.
O günlerde 1.5 yaşında olan kızı bile ölümle tehdit edilmiştir.
Seda Başay Yıldız, o zamandan bu yana ‘NSU 2.0’ imzalı 13 ölüm mektubu, faksı ve maili almıştır.
Kişiye özel bilgilerin Frankfurt (Hessen) 1’inci Polis Karakolu’ndaki bir bilgisayardan alındığı saptanmıştır.
Orada çalışan bazı polis memurlarının, Hitler fotoğraflı, gamalı haçlı, yabancı düşmanı ve ırkçı paylaşımlarda bulundukları da.
38 polis memuru hakkında soruşturma açılmış ve bunlardan 6’sının görevine son verilmiştir.
İşte şimdi Sol Parti’li milletvekillerine de ‘NSU 2.0’ imzalı ölüm tehditleri gönderilmesi, gözleri yeniden polislere çevirmiştir.
Tabii polis teşkilatında olası ırkçı eğilimle ilgili bilimsel araştırma yapılması tartışmalarını da yoğunlaştırmıştır.