Güncelleme Tarihi:
Almanya'da Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) eski Genel Başkanı Edmund Stoiber'e bayrak açarak 15 yıllık koltuğundan eden ve daha sonra CSU'dan ayrılıp Bağımsız Seçmenler grubundan Bavyera Eyalet meclisine giren Gabriele Pauli şimdi de gurbunun Avrupa Parlamentosu için listebaşı aday olması istendi.
Bağımsız Seçmenler bugün Frankfurt’ta yapılacak kurultayda Avrupa Parlamentosu seçimlerine girip girmeyeceklerine karar verecek. Bavyera teşkilatı Avrupa Parlamentosu seçimlerine girmeyi onayladığı için Frankfurt’taki kurultayda aynı kararın çıkması bekleniyor.
Pauli sorularımızı şöyle yanıtladı:
Liste başı adaylığını kabul edecek misiniz?
Bazı konular aydınlığa kavuşursa, liste başı adayı olurum. Aday olmak tek başına yetmiyor. Organizasyon ve seçim bütçesi de çok önemli. Bağımsız seçmenler Grubu şimdi daha kuruluş aşamasında. Ben federal düzeyde nasıl bir destek olacağını görmek istiyorum. Bavyera Teşkilatı olarak seçime katılmaktan yanayız. Avrupa Parlamentosu’na girebilmek için yüzde 5 barajı var. Barajı aşacağımıza inanıyorum. Bavyera seçimlerinde yüzde 10.2 oy aldık. Yerel politikayı şekillendirmek istiyorsak, o zaman Avrupa Parlamentosu’nda temsil edilmemiz gerekir.
CSU’dan ayrıldığınıza seviniyor musunuz?
Bu doğru bir karardı o zaman. Çünkü artık CSU’da bana yer kalmamıştı. Ben ne öneri getirirsem getireyim hepsi engelleniyordu. Böyle bir ortamda siyaset yapamazdım. Bağımsız Seçmenler Grubu olarak eyalet meclisinde üçüncü güçlü partiyiz. Ben içişleri komisyonundayım. Bu komisyonda yerel politikayı şekillendirme imkanım var. 18 yıl kaymakamlık tecrübemin çok büyük yararını görüyorum.
CSU seçimlerde büyük oy kaybetti, çünkü seçmenler CSU’nun kendilerini ciddiye almadığını, siyasetin yukardan aşağıya doğru yapıldığını hissetti. Seehofer de yeni kararlarında tabanı ciddiye almadığını gösterdi. Seehofer’in yönetim tarzı da maalesef Stoiber’den farklı değil.
CSU’ya geri dönmeniz için teklif aldınız mı?
Sayın Seehofer bir süre önce bana CSU’ya gelir misin diye sordu. Ben de Bağımsız Seçmenlerde oldukça iyiyim cevabını verdim. Ben siyasi olarak birşeyler değiştirmek istiyorum. Bu nedenle fikirlerimi tatbik etme imkanı bulamadım. Bağımsız Seçmenlerde çok samimi bir ortam buldum.
CSU ile ilişkileriniz nasıl?
Karışık. Bazılarının geçmişten halen sorunları var, bazıları samimi davranıyor, dostça davrananlar var. 30 yıldır birbirimizi tanıyoruz.
Beckstein’la nasıl?
Meclis’te çok az karşılaşıyoruz. Sadece selamlaşıyoruz. Birbirimizle karşılaşmamak için kaçmıyoruz, ama birbirimizle konuşmak için de randevu ayarlamıyoruz.
Ya Seehofer’le?
Meclis toplantısına girip çıkarken birbirimizle karşılaştığımız zaman selamlaşıyoruz. Seehofer başlangıçta tabanı dikkate alacağını söyledi. Ama bunlar olmadı. Üye toplantıları yaptı. Sonunda kendi başına kararları verdi. Yukarı Franken’de toplantı yaptı, üyelerin fikrinin önemini vurguladı. Ama ertesi gün Yukarı Bavyeralı Monika Hohlmeier’i Franken bölgesinde Avrupa Parlamentosu adaylığına getirdi.
Entegrasyonla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Önemli olan dile hakim olmak. Dili anlamayınca dışarda kalıyorsunuz. Onun dışında herkes kendi kültürünü dinini yaşar. Bu bizi zenginleştirir.
Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili düşünceniz?
Ben biliyorsunuz CSU’dayken bir önerge verdim. CSU’nun programında Türkiye’nin AB üyesi olamayacağı yazıyordu. Ben bu maddenin değiştirilmesi ve Türkiye’ye üyelik opsiyonu tanınmasını istedim. Eğer Türkiye demokratik gelişmesini tamamlarsa, insan haklarına daha fazla saygılı davranırsa, bu o zaman Türkiye’nin üyeliğine açık olmak gerekir dedim.
Türkiye’nin Batı ile İslam dünyası arasında önemli bir köprü görevi var. Bunu başka güçler çoktan keşfetti. Amerika mesela. Amerika Türkiye’de etkisini artırırken, biz AB olarak seyirci kalmamalıyız. Benim için önemli olan demokrasinin güçlendirilmesi. Türkiye’de demokratikleşme sürecini desteklemek bir görev ve ben bu görevi severek yaparım.