Güncelleme Tarihi:
İsviçre bankaları, Müslüman Türklerin de, İslam dünyasının para babası şeyhlerin de milyarlarca dolar ve avro tasarrufuna hem kapılarını hem kasalarını hem de sınırlarını sonuna kadar açmaktadır.
Yani, para sözkonusu olunca, İsviçre ve İsviçreliler, “paranın dini imanı olmaz” ilkesine önem veriyor.
Hem de sapına kadar.
Müslüman parasına kapılarını, kasalarını ve sınırlarını sonuna kadar açan İsviçre ve İsviçreliler, Müslümanların ülkelerinde minare inşa etmelerine ise “hayır” diyor.
Yani Avrupa'nın göbeğinde, çağdaş geçinen İsviçre ve İsviçreliler, Müslümanların din özgürlüğü sözkonusu olunca evrensel ilkeleri ayaklar altına alıyor.
Bu tutum İsviçre'ye de İsviçrelilere de yakışmamaktadır.
Hem de hiç yakışmamaktadır.
Vatandaşın görüşünü yansıtan “doğrudan demokrasi”yi güçlendirmek için şüphesiz bazı konularda referanduma gidilmesi yerindedir.
Ancak evrensel temel değerleri içeren alanlarda bu konuda daha dikkatli ve duyarlı davranılmalıdır.
Hele hele etnik ve dini azınlıkları “hedef” alan referandumlardan ise tamamen uzak durulmalıdır.
Minare yasağıyla sonuçlanan referandum İsviçre'de aşırı sağcı çevreleri sevindirmiştir.
Ama din özgürlüğünü kısıtlayıcı bu referandum sonuçlarından utanç duyan İsviçreliler de vardır.
Bir dönemler Papa Jean Paul VI'ya “kafa tuttuğu” için Tübingen Üniversitesi'ndeki kürsüsünü kaybeden İsviçreli Prof. Hans Küng, “banka skandallarından sonra din özgürlüğüyle bağdaşmayan bu yeni felaket gelişmeler, benim ülkemin imajına ve hoşgörüsüyle tanınan İsviçre'me zarar veriyor. Bu durumdan utanç duyuyorum. Bu gelişme İsviçre'ye pahalıya malolur” diyerek, özgürlükleri savunan tüm İsviçrelilerin duygularını dile getirdi.
Fransa'nın Dışişleri Bakanı Bernard Kochner ise daha açık konuştu.
Kochner, “Artık minare yapılamayacaksa, bu bir dini baskı altına almak demektir. Bu bir hoşgörüsüzlük ifadesidir ki, ben hoşgörüsüzlükten nefret ederim” dedi.
Evet, hoşgörüsüzlük başkalarına, başka düşüncelere karşı tahammülsüzlük demektir.
Hoşgörüsüzlük tehlikelidir.
Ama demokratik hukuk devletinde “devlet eliyle” din özgürlüğünü sınırlandırmak daha da tehlikelidir.