Güncelleme Tarihi:
Pandemi nedeniyle kapatıldığı için bu yılın ilk aylarında yuvaya gidemeyen ve sonbaharda ilkokula başlayan 6.5 yaşındaki küçük Helga (Helly) da, yine evde kalma tedirginliğini şimdiden yaşamaya başladı.
“Ich will nicht zu Hause bleiben” (Evde kalmak istemiyorum) diyor Helga onu her gördüğümde.
Arkadaşlarından, öğretmeninden uzak kalmak istemediğini söylüyor.
Annesi ile babası, biricik kızları Helga’nın mutlu olması için ellerinden gelen her şeyi yapıyor.
Bunu Helly de biliyor.
Ama o kendi yaşıtlarıyla, arkadaşlarıyla ve çok sevdiği öğretmeniyle de birlikte olmak, onları görmek istiyor.
İNSANLAR DİKEN ÜSTÜNDE
Evet...
Kovid-19 belasının dünya genelinde yol açtığı ölümler, sağlık sorunları ortadadır.
Getirdiği mali yükler ve ekonomik boyutları da.
Ya ruhsal boyutları?
Özellikle de çocuklarda yol açtığı ve açacağı psikolojik sorunlar...
Henüz bu konuda somut veriler yok.
Ancak son iki yıldır dünyayı yakıp kavuran pandemi belasının, özellikle çocuklarda tedavileri hiç de kolay olmayacak dramatik yaralar açacağından, kalıcı travmalara yol açacağından hareket edilmekte.
Yetişkinlerde de öyle.
Sokakta dolaşırken, kafede otururken, lokantada yemek yerken, markette alışveriş yaparken tedirginlik yaşıyor insanlar.
Maske takmalarına ve mesafeye dikkat etmelerine rağmen, bu mikrobun nereden ne zaman geleceği ve kimden bulaşacağı bilinmediği için adeta diken üstündeler.
BU BELA NE ZAMAN BİTECEK
Hürriyet’in bürosunun da bulunduğu Berlin’deki Federal Basın Evi’nin garajına girer girmez maskeli meslektaşları görüyorum.
İnsanlar aynı asansöre binmekten korkuyor.
Herkes birbirine yakın olmaktan çekiniyor.
Ben de öyle.
Mümkün mertebe uzak durmaya çalışıyorum.
Arkadaşlardan, meslektaşlardan değil, Kovid-19 belasından.
Türkiye’de ve başka ülkelerde yaşayan arkadaşlarla, tanıdıklarla telefonlaşıyorum.
Onlar da herkes gibi tedirginler.
“Bu bela ne zaman bitecek?” diye soruyorlar.
Okuyucular da öyle...
Telefon eden okuyucular da “Pandemiyle yaşam ne zaman sona erecek?” diye soruyorlar.
“Bunu bilen yok” diyorum.
Gerçekten de bilen yok.
Uzmanlar da bilmiyor.
Çünkü bu şimdiye kadar görülmemiş, bilinmeyen bir bela.
AŞI KARŞITLARI YÜZÜNDEN...
“Tek çare aşı, aşı, aşı” deniliyor.
Aşı karşıtlarını ikna etmenin yolları aranıyor.
Aşı yaptırmak istemeyenlerin ‘cezalandırılması’ isteniyor.
Ama Alman Anayasası’ndaki eşitlik ilkesine dikkat çekilerek “Almanya gibi demokratik hukuk devletinde ayırımcılığa yer olmamalı” deniliyor.
Aylardır aşı zorunluğu uygulaması tartışıldığı halde, “Aşı karşıtlarının da özgürlüklerine saygı gösterilmeli” denilerek gereken yasal düzenlemeleri hayata geçirme cesareti gösterilememekte.
Hem de aşı karşıtları yüzünden, birçok insanın yaşam hakkı özgürlüğünün yok edildiği bilindiği halde.
Telefon eden arkadaşlar da, tanıdıklar da, okuyucular da “Pandemisiz yeni bir yıl dileriz” diyorlar.
Hepimizin temennisi budur.
Herkese pandemisiz, sağlık ve güzellikler dolu nice yeni yıllar dilerim.