Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Kasım 11, 2020 10:01
Almanya’da düşünceyi ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. Nitekim 23 Mayıs 1949’dan beri geçerli olan Alman Anayasası’nın 5’inci maddesinde “Herkesin düşüncesini söz, yazı ve resimle serbestçe açıklayıp yayma ve herkese açık olan kaynaklardan hiçbir engele uğramadan bilgi edinme hakkı vardır” denilmektedir.
ALMANYA’da toplanma ve gösteri yapma da anayasal bir haktır.
Alman Anayasası’nın ‘
Toplanma özgürlüğü’ başlıklı 8’inci maddesinde, “Bütün Almanlar, önceden bildirimde bulunmadan ve izin almaksızın sükunet içinde ve silahsız olarak toplanma hakkına sahiptir” denilmektedir.
Ancak aynı maddenin 2’inci bendinde “Açık havada yapılan toplantılar için, bu hak yasayla veya bir yasaya dayanarak sınırlandırılabilir” de denilmektedir.
İşte Leipzig’de geçtiğimiz hafta cumartesi günü Almanya genelinde federal hükümet ile eyalet hükümetlerinin
Covid-19 önlemlerini protesto etmek için bir gösteri düzenlendi.
‘Aykırı düşünenler’ adı altındaki aşırılar öncülüğünde düzenlenen bu gösteriye, Almanya’nın çeşitli kesimlerinden binlerce aşırı sağcı da katıldı.
Olay çıkacağından hareket edildiği için Leipzig kent yönetimi, gösterinin şehir merkezi yerine fuar alanı yakınlarında yapılmasına izin verdi.
Ancak organizatörlerin itirazı üzerine
Bautzen Eyalet Yüksek Mahkemesi gösterinin kent merkezinde yapılmasına izin verdi.
Kent merkezinde toplanan 16 bin göstericiden, polisin verilerine göre yüzde 90’ından fazlası maske takmadı.
Mesafeye riayet eden zaten olmadı.
Herkes yan yana, el ele, omuz omuza yürüyordu.
Ellerinde şişe, alkol alanlar da vardı.
Zaman zaman polis uyarsa da aldırış eden olmadı.
Bazı göstericiler medya mensuplarına saldırdılar.
Hatta dövdüler bile.
Polise şişe atanlar vardı göstericiler arasında.
Yanıcı ve patlayıcı madde atanlar da.
*
Olay çıkmasına ve çatışma yaşanmasına meydan vermemek için polis katı müdahale etmeme yöntemini tercih etti.
Göstericiler arasında yaşlılar ve çocuklar da bulunduğu için, zaman zaman olay çıkaranlara da tazyikli su ve biber gazıyla müdahale edilmedi.
Ancak işlerin çığırından çıkmaya başlaması üzerine polisler gösterinin sona erdirilmesi çağrısında bulundu.
Tabii ‘aykırı düşünenler’ bu çağrıya kulak asmayınca, yer yer çatışmalar yaşandı.
Güvenlik görevlilerinin ‘sert davranmamalarının’ faturası yine kendilerine kesildi.
Çeşitli çevrelerden “Polis niye zamanında gereken müdahalede bulunmadı?” diye suçlamalar geldi.
Hem de, şayet polis sert bir biçimde müdahalede bulunsaydı, kendilerinin “Olayların ve çatışmaların büyümesini polisler körükledi” suçlamasında bulunacaklarını bile bile.
*
Evet...
Her zaman olduğu gibi, polis müdahalede bulunsa da suçlu, bulunmasa da suçlu.
Ancak kurallara uymayıp binlerce, on binlerce, yüz binlerde insanın sağlığını hiçe sayan, hatta yaşamlarını tehlikeye sokan ‘aykırı düşünenler’e ne demeli?
Covid-19 belasıyla mücadelede başarılı olabilmek için politik sorumluluk taşıyanlar kuralları koymuşlar.
Gösteriye katılanlar aralarında 1.5 metre mesafe bırakmak zorundalar.
Gösteriye katılanlar maske takmak zorundalar.
Ama Leipzig’deki protesto gösterisinde bu kurallara genelde riayet edilmedi.
Leipzig’de gösteri özgürlüğü herkesin gözleri önünde istismar edildi.
Evet...
Her zaman olduğu gibi “Her türlü özgürlüğe evet, ama kuralların çiğnenmesine hayır” diyoruz.
Ayrıca, Covid-19 önlemleri çerçevesinde dışarda olduğu gibi evlerde ancak iki ailenin fertlerinin birlikte olmalarına izin verilirken, toplu gösterilere mahkemeler tarafından izin verilmesinin mantığını, daha doğrusu mantıksızlığını anlamak da mümkün değildir.
Düsseldorf kenti genelinde uygulanan maske yasağının Düsseldorf İdari Mahkemesi tarafından itiraz eden şahsa dönük olarak kaldırılmasını da öyle.
Bu kararın sadece mahkemeye başvuran şahıs için geçerli olmasını anlamak ise hiç mümkün değildir.