Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2020 14:13
Brenton Tarrant isimli Avustralyalı İslam düşmanı, ırkçı bir terörist, 15 Mart 2019’da Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde cuma namazı sırasında Nur ve Linwood camilerine silahlı saldırıda bulunarak, 1’i Türk 51 kişiyi acımasızca öldürdü, 2’si Türk 40 kişiyi de yaraladı. Christchurch Yüksek Mahkemesi’nde görülen davada suçunu itiraf eden aşırı sağcı terörist Tarrant, iki hafta önce ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Tahliye yolu da kapatıldı.
BU, Yeni Zelanda tarihinde şimdiye kadar verilen en ağır cezaydı. Baştan beri ülkesinde yaşayan Müslümanların yanında olan ve her türlü desteği veren Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, “Onun artık gün yüzü görmeyecek olmasından dolayı çok memnunum” açıklamasında bulundu.
Başbakan Ardern, “Bu, Yeni Zelanda’da şimdiye kadar hiç görülmemiş bir suçtu. Karşılığında da şimdiye kadar hiç görülmemiş bir ceza verildi” dedi.
Duruşmalar sırasında kurban yakınlarının ve yaralıların Brenton Tarrant gibi teröristlerin barış içinde birlikte yaşamı zehirleyemeceklerini söylemeleri, Yeni Zelanda’nın kadın başbakanını çok duygulandırdı ve sevindirdi.
*
10 Ağustos 2019’da Norveç’in başkenti Oslo yakınlarındaki Baerum’daki El-Nur İslam Merkez Camisi’ne Philip Manshaus isimli bir ırkçı, Çin kökenli üvey kız kardeşini öldürdükten sonra rastgele ateş açtı.
Amacı ‘mümkün olduğu kadar çok Müslüman öldürmekti’.
Ama Pakistanlı emekli bir hava subayının müdahale etmesi sayesinde bu hedefine ulaşamadı.
Bir kişiyi yaralayan ırkçı saldırgan etkisiz hale getirilip polise teslim edildi.
Beyaz ırkın Müslümanlar tarafından tehdit edildiği için böyle bir saldırıda bulunduğunu itiraf eden Philip Manshaus, Oslo yakınlarındaki Sandvika Mahkemesi tarafından 21 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bu da en ağır cezaydı Norveç’te böyle bir suç için.
İslam düşmanı, ırkçı Norveçli terörist, duruşmalarda hem Yeni Zelanda’da terör saldırısında bulunan Avustralyalı teröristi hem de 22 Haziran 2011’de Ostlo’da ve Utoya adasında çoğu genç 77 kişiyi öldüren aşırı sağcı, ırkçı Norveçli Anders Behring Breivik’i örnek aldığını söyledi.
Avustralyalı terörist Tarrant da, Avrupa’nın İslamlaşmakta olduğunu ileri süren ve yeni bir Haçlı Seferi başlatılmasını isteyen Breivik’ten ilham aldığını söylemişti.
Sonradan Oslo mahkemesi tarafından 21 yıl hapis cezasına çarptırılan ve cezası bitikten sonra da serbest bırakılmaması öngörülen Breivik’in ‘Avrupa’yı uykusundan uyandırmak’ amacıyla giriştiği terör saldırılarının kurbanları arasında Türkiye kökenli Müslüman bir genç kız da vardı.
Ama çoğu Hıristiyandı.
Bu ceza da en ağır cezaydı Norveç’te.
*
Bunlar şüphesiz olumlu sinyallerdir.
Ama Avrupa’da İslam düşmanlığı her geçen yıl tedirgin edici düzeyde artmakta.
Aşırı sağcı, ırkçı, İslam düşmanı partiler
Almanya’da,
Fransa’da, Avusturya’da, Belçika’da, Hollanda’da, Danimarka’da, Finlandiya’da ve başka ülkelerde her geçen yıl daha da güçlenmekte.
Danimarka’da parlamento binası önünde aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan, Kuran-ı Kerim yakıyor.
İsveç’in Malmö kentinin merkezi sayılan Stortorget’te aşırı sağcıların Danimarkalı Paludan’a destek amacıyla düzenledikleri gösteri sırasında Kur’an-ı Kerim yakılıp tekmeleniyor.
Ve bunlara
özgürlük adına izin veriliyor.
Daha geçen yıl Fransa’nın Bayonne kentindeki cami önünde girişilen silahlı saldırıda 2 kişi ağır yaralanması üzerine, “Cumhuriyet nefreti asla tolere etmeyecek. Failleri cezalandırmak ve Müslüman vatandaşlarımızı korumak için her şey yapılacak. Bu konuda taahhütte bulunuyorum” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, tutumunu birden değiştiriverdi.
Macron, Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürler yayımladığı için 2015 yılında girişilen terör saldırısında 11 çalışanı öldürülen Charlie Hebdo dergisinin aynı karikatürleri yeniden yayımlamasıyla ilgili olarak “Fransa’da, inanç özgürlüğüne bağlı dine hakaret özgürlüğü var. Ben tüm bu özgürlüklerin korunması için varım. Fransa’da yöneticiler, cumhurbaşkanı eleştirilebilir, dine hakaret edilebilir” diyor.
Ama aynı Macron, Beyrut ziyareti sırasında Hizbullah’ın lideri Muhammed Raad ile yaptığı görüşmeyi haberleştiren Le Figaro gazetesi muhabirini, “Konunun hassasiyeti açısından yaptığınız sorumsuzca. Gazetecilik etiğine aykırı. Yaptığınız hatalı ve profesyonel değil” diye azarlıyor.
Yani işine gelmediği için Fransa’da basının özgür olduğunu unutuveriyor.
Evet...
Biz de “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne evet-oui-ja, İslam düşmanlığına hayır-non-nein” diyoruz.
Hem de sonuna kadar!