Güncelleme Tarihi:
2011 değerlendirmesi ve 2012 yılı beklentilerine ilişkin açıklamalarda bulunan Özen, Türkiye'nin büyüme rakamlarının, Avrupa ekonomisinin içine girdiği resesyon göz önüne alındığında oldukça etkileyici bir performans olduğunu, özellikle 3. çeyrek büyüme oranında net ihracatın katkısının yüksek negatif rakamlardan sıfıra gelmesinin çok olumlu olduğunu vurguladı.
Özen, “Ancak yüksek büyümenin sürdürülebilir olduğuna dair kuşkular var. Büyümenin önemli ölçüde tüketim kalemleri nedeniyle artması ve yüksek cari açık rakamları bu kuşkuları artırıyor. Zaten, orta vadeli programda da büyüme oranlarının azalması öngörülüyor. Önemli olan ekonomideki yavaşlamanın yumuşak iniş şeklinde gerçekleşmesi olacak” yorumunu yaptı.
Büyümenin yavaşlayacağı önümüzdeki yıl dikkat edilmesi gereken risklere ilişkin Özen, “Türkiye açısından en önemli risk unsuru, büyümenin yavaşlamasından değil, Avrupa'daki krizin derinleşmesiyle cari işlemler açığının finansman kaynaklarının azalmasından kaynaklanır. Her ne kadar Türkiye'nin dış borç oranları, diğer ülkelere göre düşük seviyelerde olsa da artan özel sektör borç oranları, özel sektörün dünya ekonomisindeki dalgalanmalara daha hassas olabileceğini gösteriyor” şeklinde değerlendirmede bulundu.
-“2012, en az 2011 kadar zor bir yıl olacak”-
Bankacılık sektöründe ise faiz marjlarında 2010 başından bu yana yaşanan daralmanın karlılığa etkisinin, kredi büyümesi yoluyla sınırlandırılmaya çalışıldığını anımsatan Özen, kamu otoritelerinin cari açığı azaltma amacıyla zorunlu karşılıklarda ve kredi karşılıklarında artışa gitmeleri, kredi büyümesi için üst sınır belirlemeleri ve son dönemde de piyasada likiditeyi azaltarak fonlama maliyetlerini artırmalarının bankaları kredi büyümesinde nispeten yavaşlattığını belirtti.
Atılan bu adımların maliyetler üzerindeki etkilerinin, özellikle üçüncü çeyrekte ciddi şekilde hissedilmeye başlandığına işaret eden Özen, karlılık tarafında ise kredi hacmindeki bu artışa rağmen zorunlu karşılık önlemleri gibi düzenlemelerin, zaten düşüş eğilimindeki sektörün faiz marjını daha da baskı altına aldığını ve net faiz gelirlerinin azalmasına neden olduğunu hatırlattı.
2011'de düzenleyici otoritelerin sektöre müdahalesinin karşılık oranları ve kredi büyümesiyle sınırlı kalmadığına dikkati çeken Özen, örneğin kredi kartı faizi ve fon yönetim ücretlerine getirilen ilave üst limitin sektör karlılığını baskılayan diğer faktörler olduğunu, ayrıca faaliyet giderlerinin de bu yıl artış göstererek karlılığı olumsuz etkilediğini kaydetti.
Şu ana kadarki elde edilen veriler ve global ekonomide süren çalkantıların, 2012'nin de en az 2011 yılı kadar zor bir yıl olacağına işaret ettiğinin altını çizen Özen, 2011'deki ekonomik büyüme trendine bağlı olarak yoğun olan kredi talebinin 2012'de Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BBDK) tarafından alınan makro ihtiyati tedbirlerin de katkısıyla daha sınırlı olacağını belirtti.
“Mevduat tabanından daha fazla pay için çabalayacaklar”
Fonlama tarafında ise 2011 yılı sonlarına doğru da gözlemlemeye başlanan mevduatın öneminin artarak süreceğine değinen Özen, son dönemdeki hem zorunlu karşılıklara ilişkin düzenlemelerdeki esneklikler, hem de para piyasasından borçlanma maliyetlerindeki artışın mevduatın önemini arttırdığını, bunun da bankaları fiyat rekabetinden ziyade hizmet rekabetini öne çıkaracak mevduat ürünleri ve kampanyalara odaklanmaya yönelteceğini, önümüzdeki dönemde tasarruf eğiliminin de artmasıyla bankaların büyüyen mevduat tabanından daha fazla pay almak için çabalayacağını ifade etti.
Şubeleşme tarafında ise Türk bankacılık sektörünün hala gidilecek yolu olduğunu vurgulayan Özen “Milyon kişi başına şube sayısına bakıldığında, Avro Bölgesinde 560 şubeye karşılık bu rakam Türkiye'de 125 civarlarında. Verimlilik odaklı olduğumuzu göz önünde bulundurursak, gerekenden bir miktar fazla şubeleşmesi olan Avro Bölgesi seviyesine gelinmese de bu alanda kat edilmesi gereken bir mesafe var. Ancak ekonomide beklenen yavaşlama ve artan karlılık baskısı sonucunda bankaların şubeleşme açısından çok da agresif olmayacaklarını söyleyebiliriz” yorumunu yaptı.
“Karşılık giderlerinin karlılıklar üzerindeki baskısı hissedilir olacak”
2011 yılı ekonomik büyüme anlamında hızlı geçse de kredi büyümesinin sınırlandırılması, zorunlu karşılık oranlarının artırılması ve bazı ürünlerdeki ücret ve komisyon üst sınırlarının düşürülmesi gibi bazı düzenlemeler sonrasında bankalar açısından karlılığı korumanın oldukça zor olduğu bir yıl olduğunu kaydeden Özen, şu görüşleri dile getirdi:
“Sektör karında 2011'in ilk 10 aylık döneminde geçen yıl aynı döneme göre yüzde 13'lük daralma yaşandı. 2012'de bu yasal düzenlemelerin ve para politikası uygulamalarının etkileri görülmeye devam edecek. Hatta bir kısmının etkileri daha net görülmeye başlanacak. Örneğin, genel kredi karşılığı bankalar üzerinde ilave bir yük olmayı sürdürecek. Diğer taraftan, sınırlı hacimsel büyümeye karşın, faiz marjlarında yukarı yönlü hareket bir noktada başlayacak. Faiz dışı gelirler tarafında da bankalar müşterilerine değer yaratan, yeni ve daha kaliteli hizmetler, yeni ürünler sunmaya devam edecek. Tahsilatlar kaynaklı diğer faiz dışı gelirlerin etkinliğinin oldukça azaldığı bir dönemde, karşılık giderlerinin banka karlılıkları üzerindeki baskısı hissedilir seviyede olacak. Bunlara karşılık sektör, faaliyet giderlerini etkin yöneterek kontrollü büyüme stratejilerini benimsemeye devam edecek. Tüm bu bileşenlerin sonucunda yasal düzenlemelerin ve sıkılaştırıcı para politikasının azaltıcı etkisiyle, sektör karlılığında sınırlı bir düşüş yaşanacaktır.
Bu sınırlı hacimsel büyüme ortamında bankaların aktif toplamı, 2011 yılının 10 aylık döneminde yüzde 21 oranında artarak, 1,124 milyar TL seviyesine ulaştı. Bu artışın yüzde 66'lık kısmı, kredilerdeki artıştan kaynaklanıyor. 2012'de aktif büyümesi bir miktar hız kaybetse de büyümenin kredi odaklı olarak devam edeceğini söyleyebiliriz.”
“Bankalar, perakende kredilerine odaklanmaya devam edecek”
Ergun Özen, 2012 yılında Türkiye'de de kredi büyümesinin yavaşlayacağını, ancak bankaların özellikle büyümede cazip risk-getiri dengesi olan perakende kredilere (KOBİ ve bireysel krediler) odaklanmaya devam edeceğini vurguladı.
Türk bankacılık sektörünün yurt dışından borçlanmasına ilişkin de Özen, sendikasyon kredilerinin bu yıl yaklaşık 16 milyar dolara ulaştığını, Türk bankalarının sendikasyon kredileri toplamının, Avro Bölgesindeki borç sorunlarının bölgedeki bankaların borç verme iştahlarını azaltmasından olumsuz etkilenmesinin söz konusu olabileceğini, 2012'de bu rakamın 10-12 milyar dolara kadar düşebileceğini, maliyetlerde ise 25-50 baz puanlık artış olabileceğini bildirdi.
Türk bankalarının pasiflerinin sadece yaklaşık yüzde 3-4'ünün sendikasyonlardan oluştuğuna işaret eden Özen, dolayısıyla sendikasyon kredilerindeki muhtemel bir düşüşün, bankaların likiditesinde herhangi bir riske yol açmasının söz konusu olmadığını belirtti.
“Banka olarak çift haneli büyüme rakamlarına rahat ulaşırız”
2012 yılı için öngördükleri makro ekonomik senaryoda da Garanti Bankası olarak sürdürülebilir ve karlı büyüme stratejilerine müşteriye her zamankinden daha fazla konsantre olarak devam edeceklerini vurgulayan Özen, şunları kaydetti:
“Bu kapsamda kurumsal bankacılıktan bireysel bankacılığa kadar faaliyet gösterdiğimiz tüm iş kollarında güçlü olan sektör konumlanmamızı korumayı hedefliyoruz. Krediler tarafında özellikle yüksek marjlı KOBİ kredilere ve artırılan genel karşılıkları nedeniyle büyümede nispeten yavaşlasak da bireysel kredilere odaklanmamızın süreceğini belirtebiliriz. Her zaman en az sektör kadar büyümeyi kendisine hedef koymuş ve bunu hemen hemen her yıl başarabilmiş bir kurum olan Garanti Bankası olarak, 2012'de çift haneli büyüme rakamlarına rahatlıkla ulaşabileceğimizi söyleyebiliriz. Uzun vadeli kritik başarı faktörü olarak gördüğümüz dağıtım kanalları tarafında ise, 2012 yılında şube ağımıza yaklaşık 30 yeni şube katarak 950 şubeye ulaşmayı hedefliyoruz. Bu şubeleri açarken personel sayımızda da sınırlı bir artışla 17 bin rakamının üzerine çıkacağımızı öngörüyoruz. Şube ağımıza ek olarak yeni teknolojilere yatırımlarımızı sürdürerek, alternatif dağıtım kanallarında ilerlemeye devam edeceğiz ve bu kanalların da daha çok yeni müşteri tarafından daha fazla kullanımını amaçlayacağız.”