Güncelleme Tarihi:
* Birazcık gerilere gidelim mi?
Tabi neden olmasın. Almanya Türkleri’nin ilk yıllarını konuşmak çok hoşuma gider, keşkeleri çok severim ben. Mesela babamın ilk geldiği yılların Almanyasını hayal etmişimdir hep. Çok sorardım kendisine. Bazen yaşadıkları zorlukları anlatırken babamın kendisi de gülerdi. Bizimkilerin tarihi gerçekten yazılmadı Almanya’da, bu bakımdan Hürriyet’e çok teşekkür ediyorum. Türklerin buradaki yaşanmış yıllarının önemli bir bölümünü aslında sizden öğrenmek gerek.
TÜRK MEDYASININ AMİRAL GEMİSİ
* Bize özel teşekkürünüzden çok memnun olduk.
Yıllarca Türklerin sesi olduğunuzu, Türk medyasının amiral gemisi olduğunuzu biliyorum. Hatta zaman zaman Almanlardan da çok duymuşumdur Hürriyet’in bir güç olduğunu. Gerçekten teşekkürü hak ediyorsunuz.
* Göç sürecini en iyi takip eden medya olduğumuzu söylediniz sohbetimizin başında, okuyucularımız ile paylaşabilir miyiz o güzel sözlerinizi?
60 yıllık göç tarihimizin çok önemli bir bölümüne şahitlik etti gazeteniz. Nerede bir haksızlık olsa en güçlü ses hep siz oldunuz. Bu bakımdan Hürriyet’in hakkını vermek Almanya’daki her vatandaşımızın samimi olarak söyleyeceği sözledir. Yıllarca, Türk-Alman ilişkilerini, Türkiye siyasetini, Almanya ile ilgili bilgileri ve iki ülke arasında yapılması gereken uluslararası ilişkileri hep Hürriyet dile getirdi en güçlü şekilde.
BİZİM MEDYAMIZ BİZİM SESİMİZ
* Almanya’da Türk medyasını çok yakından takip ettiğiniz de fark ediliyor?
Anadolu’dan gelen göç hareketliliği, kendi kültürel değerlerine sahip çıkarak burada küçük bir Türkiye protipi oluşturabilmiş isek bunu Türk medyası ile sağlamışızdır. Bizim medyamız bizim sesimiz, ve nefesimizdir. Biz Anadolu’yu, kebabı, Harput’u, Antalya’yı, Topkapı Sarayı’nı, Ölüdeniz’i, Yunus’u, Mevlana’yı, Palandöken’i, halayı, barı, zeybeki ve çiftetelliyi unutmadıysak bunda Türk medyasının devasa emeği var. Bir kültürün medyası var ise değerlerini gelecek nesillere aktarabilir.
* Türk medyasının hakkını ve gerekliliğini o kadar güzel anlattınız ki, bundan daha güzel olamaz...
Ben Alman okullarında okudum, tıp fakültesi 4. sınıfa kadar geldim. Anadolu’nun tarihini ve kültürünü burada bekleyemezsin, bunun için mutlaka değişik alanlara yönelmen ve öğrenebilmek için şartları zorlaman gerek. İrili ufaklı Türk medyasının ülkemizin özelliklerinin ve güzelliklerinin burada devam etmesinde çok büyük faydası vardır. Bir kültür dili, halayı, müziği, mutfağı, hikâyesi, edebiyatı ve gelenekleri ile devam eder. Bunların hepsi var ise o kültür vardır.
EN TEMEL ÖĞRENME HAKKI
* Size göre bu saydıklarınızın hepsine sorunsuz olarak ulaşmak mümkün mü Almanya’da?
Öncelikle Almanya demokratik bir ülkedir. Bazı haklar anayasanın temelinde insanlara direk verilen hukuk olarak vardır ve buna kısaca ‘İnsan Hakkı’ deriz. Bu bize insan olduğumuz için verilen bir temel hukuk değeridir. Bazıları ise Almanya’yı ilgilendirmez ve sen o hakkı imkânları kullanarak kendin elde etmeye çalışırsın. Bu da en temel öğrenmek hakkıdır. İşte burada şartları zorlayarak kendi kültürünü öğrenmek için gayret göstermelisin. Bazen Alman devletinden bir şeyler istersin, bazen kendi ülken olan Türkiye Cumhuriyeti’nden beklentilerin olur.
* Türkiye deyince, oradan başlayalım istersin, Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız Türkiye’den ne beklentileri olabilir ki?
Bu bir serzeniş değil ama gerçeğin altını çizmek adına söylüyorum bir defa ilk yıllarda insanımız burada gerçekten yalnız bırakıldı. Tarihi severim ve bu alanda araştırmalar yapan arkadaşlarım var. Düşünebiliyor musun senin burada yüzbinlerce insanın bulunuyor ve uzun yıllar buradaki insanların bir öğretmeni yok. Bırak öğretmeni din görevlisi yok Almanya’da 1970 yılına kadar.
* 60’lı yıllardan bahsediyorsunuz sanıyorum?
Evet öğretmen ve din görevlisi yıllar sonra geliyor Almanya’ya. Kimse bana devletin maddi imkânı yoktu filan demesin. Buradaki insanlar gerçekten bunun parasını karşılardı. Zaten döviz buradan, Almanya’dan gidiyor Türkiye’ye.
* Anlaşılan babanızdan ve büyüklerinizden geçmiş dönemi çok iyi dinlemişsiniz?
Çok not aldım babamdan ve sürekli dinledim arkadaşlarından. Ama Almanya’ya gelen vatandaşlarımız yine de kendilerini kaybetmeyerek dini ve kültürel ihtiyaçlarını bir şekilde kendi aralarındaki insanların desteğiyle sağlamışlar. Allah onlardan, o nesilden razı olsun.
* Pekiyi şimdi Türkiye devleti yurtdışında yaşayan insanları ile ilgileniyor mu?
Kesinlikle evet derim. Burada anlaşılması gereken ve bahsettiğim konu devletin imkânının olup olmadığı değil, öncelikle bu bir vizyon meselesidir. Moral değeri olarak buradaki vatandaşına sahip çıkmaktır. Almanya’daki insanımızın devletinden maddi yardım değil, sadece ilgi beklediği yıllardan bahsediyorum. Bu ilgi şu an var mı derseniz, geçmiş yıllar ile karşılaştırdığımda kesinlikle evet derim.
* Siyaset ile aranız nasıl?
Alman siyasetini iyi takip ederim, ama içinde misiniz derseniz hayır ben işime bakarım derim. Türkiye siyasetine bir ara ilgi duydum, ama orası da çok ayrı bir dünya. En iyisi ben siyasetten isteyeyim, eksikleri bildireyim ve başarısı için dua edeyim, ama içinde olmayım dedim.
AB İLE MESAFE KATEDİLİRSE SERBEST DOLAŞIM BAŞLAR
* Türkiye’nin Avrupa Birliği siyasetini bir iş kadını olarak yorumlamanızı rica etsem nasıl bir cevap verirsiniz?
Türkiye’nin, siyasi ve ekonomik olarak en yakın olduğu grup AB ülkeleridir. Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin Türkiye siyasi, hukuki, ticari ve askeri anlamda zaten hep AB ülkeleri ile beraberdir. Böyle de devam etmeye mecburdur. Stratejik olarak bizim ülkemiz tabii ki önemli ve çeşitli merkezler ile değişik işbirliği olabilir ama ana halter kesinlikle AB yönündedir. Bunu AB istemese de Türkiye devam ettirir. 10 yıl sonrasının enerji ihtiyacını düşünen hiçbir AB ülkesinin liderinin gözü Türkiye’den başkasını göremez.
* Sizce AB üyeliği bu kadar önemli mi?
Bunun tartışılmasını doğru bulmam. Bir defa AB ile mesafe katedilirse insanımız için serbest dolaşım başlar. Özellikle esnaflar ve iş adamları, hatta üniversitelilere açılacak AB kapsından bizim insanlarımız çok şey öğrenebilirler. Romanya ve Bulgaristan kısa zamanda kendini toparlaydıysa bunu AB’nin verdiği serbest dolaşımla sağladılar. Geçmişte Türkiye’den davet ettiğim Vanlı bir esnaf amca dönüşte burada gördüğü gibi köyünün bütün evlerini tek bir renge, kendisininkini de değişik bir renge boyadı. Bir anda bu köy bölgede dikkat çekti ve herkesin de hoşuna gitti. Çok basit bir örnek ama AB serbest dolaşım için güzel bir örnek.
BAŞARMAK ÇİZGİSİNİ ZORLAYIP HAYALLERMİN PEŞİNDEN KOŞTUM
* Ticarete geçelim ve otomobil sektöründeki yükselişiniz Türkleri de gururlandırıyor. Kısa sürede devasa yatırımlar ile bölgede en çok dikkat çeken iş kadınısınız, bunu nasıl başarıyorsunuz?
Öncelikle teşekkür ederim. Yaptığımız işin başarı çizgisini zorlayarak hayallerimizin peşinden koşuyoruz. Allah nasip ettiyese bize gelir, nasip değilse ne yapalım, bir yerde eksiğimiz var deriz ve onu tamamlamaya çalışırız. Hayatta insanın varacağı bir hedefi olmalı. Bu yatırımı yaparken bir çizgiyi baz almış ve oraya varmak için koşmaya devam ediyoruz.
* Sorgulayan ve sorulara cevap arayan birisiniz diyebilir miyim?
İnsan hayatta neden ve niçin sorularına cevap aramalıdır. Bunlara bulabildiğin mantıklı cevaplardır seni başarıya götüren. Ayaklarını sağlam yere basabilmek için de, başarı merdivenlerini tırmanabilmek için de hep niçin ve nedenlere cevap arayacaksın. Tabi bu arada yaptığın mesleği de çok iyi analiz edeceksin. Pazarın piyasa ve arz-talep dengesi hepsi çok önemlidir hayatta. O başarı dedikleri işte bunların tamamıdır aslında.
* Otomobil dünyasındaki başarınız çok ilginç. Nasıl oldu tıp fakültesini bırakıp otomobil sektörüne geçmeniz?
Ailede 1 numara olunca otomatik olarak babanın yönettiği aile devletinin dışişleri bakanı oluyorsun. Babam Opel’den emekli olduktan sonra kesin döndü ve ben o zaman Giesen Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin başarılı bir öğrencisiyim. Okulu bırakıp Elazığ’da kendi işimizi kurduk. Ancak bir müddet sonra Almanya’ya geri dönüp otomobil dünyasındaki ilk işimi Almanya’da hayata geçirmek istedim. Ailece çalışırken hem kardeşlerimin okumasını sağladım, hem de otomobil sektöründeki ilk işimizin Darmstadt’da sağlam bir temelde yükselmesini sağladım. Bir de baktım ki doktorluğu çok sevmeme rağmen tıp fakültesinden giderek kopmuşum.
* Derken otomobil dünyasındasınız?
Elazığ benim için iyi bir deneyim oldu. Şehirde ilk kadın işletmeci idim sektörde. Nasıl karşılandım pek farkında değilim, çünkü ben işime bakıyordum. Piyasa pek hoşuma gitmedi ve aileme bu işi Almanya’da yapmamızın önemini anlatarak ikna ettim. 2005 yılında Darmstadt, 2017’de Frankfurt ve 2020’de Offenbach şubelerini açtım. Çok sayıda markanın her üç şubemizde bakım, tamir ve satışını yapıyoruz. Bunlar ileri de daha da artacak. Sektördeki gelişmeleri iyi takip ederek uzun ince bir yolda yürümeye devam ediyorum.
* Çok sayıda Alman işçi de çalıştıyor musunuz?
Aslında Türkler de dahil, birçok milletten çalışan arkadaş var benimle. İş dünyasında milliyete göre değil, beceriyi kıstas almak gerek. Başarılı olmak için arkadaşlarımı sürekli motive eder, gerçekten başarılı olanları da taltif ederim.
BİR MESLEĞİN KADINI ERKEĞİ OLMAZ
* Tuttuğunu koparan bir iş kadını olumuşsunuz, marketinge de çok hakim olduğunuz fark ediliyor?
İşimizi çok iyi yapmaya çalıştığımızdandır sizin fark ettikleriniz. Öncelikle ne yaptığımız işi çok iyi biliyoruz. Bize gelen insanı çok iyi bilgilendiririz. Onun parasını almayı düşünmeden önce kalbine girmeyi, bize inandırmayı, yani soracakları konusunda kafasında hiçbir cevapsız konu kalmamasına çalışırız. Böyle bir müşteri elbette sürekli bizi tercih edecektir.
* İş yerinizde gençlere yönelik içten davranışlarınız ile bölgeledeki Türklerin de Nejla ablası olmuşsunuz. Özellikle genç kızlarımıza olan ilginiz Türk toplumunda çok iyi biliniyor?
Bunu ben de çok duyuyorum son yıllarda. Beni otomobil mesleğinde görenler ilk anda hayret edip ‘aaa’ dedikleri oluyor. Oysa bir mesleğin erkeği kadını olmaz. Ben otomobil sektörünü çok seviyorum. Belki de bu kadar yatırımı sektörü çok sevdiğim için yapıyorum. Bu alanda gençlere tavsiyem şu olabilir. Bir defa üniversite okumayacaklarsa mutlaka bir meslek öğrenmeliler. Hangi meslek derseniz sevdiği ve ilgi duyduğu mesleği derim.
* Bu alanda gençlere özel bir tavsiyeniz oluyor mu?
Tabii ki, bir defa mesleği incelemesi ondan sonra başlaması gerek derim. Gençlere önce bir deneyin, bizimle beraber birkaç gün geçirin ve sabredin diyorum. Öyle ki meslek size, veya siz mesleğe ne kadar uygunsunuz bir deneyiminiz olsun en başta demek istiyorum. Her yıl şubelerimizde çok sayıda gence praktikum imkânı verir ve ondan sonra karar vermelerine imkân sağlarız demek istiyorum.
* Türk medyasında sıkça eğitim ile ilgili konuşuyorsunuz...
Bir millet için eğitim olmazsa olmazların başında gelir. Özellikle kızların okuması, bir mesleğe sahip olması ve ekonomik anlamda kendi ayakları üzerinde durması çok önemlidir. Batı toplumlarında kadının iş ve eğitim hayatında olması onların bize karşı mesafeyi açmasının ana sebeblerinden biridir. Bu bağlamda bizim kızlarımız gelecekte kesinlikle eğitim alanında belli kriterlerin üzerine çıkmalıdırlar. Günümüzde kızlar da erkeklerin yapabileceği mesleklerin çok önemli bir bölümü yapabildikleri ortaya çıkmıştır. Bizim toplumumuz ne yapıp yapıp kızları okutmalı ve gençleri özellikle mutlaka bir meslek sahibi yapmalıdır. Bu alanda Türk medyasına da mesleki eğitimi teşvik yönünde sorumlu yayıncılık anlamında büyük iş ve sorumluluk düşmektedir.