Güncelleme Tarihi:
138 KİŞİ CAN VERDİ
Aynı Walter Ulbricht’in emriyle Batılıların ‘Utanç Duvarı’, Doğuluların ‘Faşizmden Koruma Duvarı’ olarak nitelediği Berlin Duvarı’nın örülmesine başlandı 13 Ağustos 1961’de.
43 km’si Doğu-Batı Berlin arasında olmak üzere Batı Berlin’e olan sınırlara örülen ‘Utanç Duvarı’nın uzunluğu 156.4 kilometreydi.
Resmi verilere göre 9 Kasım 1989 tarihinde ‘Berlin Duvarı’ çökünceye kadar, Batı’ya kaçmak isteyen 138 kişi can verdi.
Federal Hükümet’in verilerine göre ise özgürlüğe kavuşmak için duvarları aşmak isterken en az 240 ‘özgürlük sevdalısı’ yaşamını yitirdi.
‘Utanç Duvarı’ örülmeye başladığında ben Konya’nın Beyşehir İlçesi’ne bağlı Derebucak Köyü’nde ilkokulu yeni bitirmiştim.
O zamanlar radyo televizyon yoktu Derebucak’ta.
Gazete okuyan da yoktu.
O nedenle Berlin Duvarı’nın varlığından Beyşehir Lisesi’nde orta öğrenime başladığımda haberdar oldum ben.
Ve Berlin Duvarı’nı ilk kez 1971 yılında gördüm.
O zamanlar Strasbourg Üniversitesi’nde (Fransa) tıp öğrenimi yapıyordum.
Almanya’nın Dortmund kentinde çalışan bir Türk tanıdığın otomobiline atlayıp, Berlin’deki yakınlarımızı ziyarete gelmiştik.
Doğu-Batı Berlin arasındaki ‘Utanç Duvarı’nı görünce sarsılmıştım.
1983’te Hürriyet Gazetesi’nin Berlin büro şefliğine atanınca, Berlin Duvarı’nı daha sık gördüm.
Her görüşümde de huzursuz oldum.
‘KAÇAK BİRİ VAR’
Nitekim görmediğim günler bile, aynı halkı birbirinden ayıran ve özgürlüğü engelleyen Berlin Duvarı aklımdan hiç çıkmadığı için yaklaşık 22 ay sonra Berlin’den kaçtım.
Eşyalarımı kiraladığım bir minibüse doldurup Batı Berlin ile Doğu Almanya arasındaki geçiş noktası Dreilinden’e vardığımda, Doğu Alman polisler durdurdu.
Aracın içinde neler olduğunu sordular.
Ben de şaka yollu “Kaçak biri var” dedim.
Minibüste ne varsa boşaltmamı istediler.
Tabii başka seçeneğim yoktu.
Kitap ve giysilerden oluşan kartonların hepsini boşalttıktan sonra tekrar yerine koyup yoluma devam ettim.
Tabii o anı da, günü de, Doğu Alman polisiyle şaka yollu da olsa dalga geçilemeyeceğini de hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım.
Dönemin Sovyetler Birliği (SB) lideri Mihail Gorbaçov’un ‘Perestroyka’ (yeniden yapılanma) ve ‘Glasnost’ (saydamlık) politikası sayesinde eski Doğu Almanya’daki özgürlük sevdalıları sokaklara dökülünce, 9 Kasım 1989 tarihinde Berlin Duvarı delindi.
Berlin Eyalet Başbakanı Franziska Giffey’in “Esaretin, adaletsizliğin ve diktatörlüğün yapıtı” olarak nitelediği ‘Utanç Duvarı’, daha sonraki günlerde tamamen çöktü.
Berlin Duvarı delindiğinde, Hürriyet gazetesinin Bonn temsilcisiydim.
Ertesi gün trene atlayıp Berlin’in yolunu tuttum.
Tam bir bayram havası yaşanıyordu.
Birbirlerini hiç tanımayan insanların birbirlerine sarılıp bu sevinci ve coşkuyu paylaştıklarına tanık oldum.
Aynı sevinç ve coşkuya, Alman toprakları üzerinde kurulmuş ilk ve son sosyalist devletin, yani eski Doğu Almanya’nın tarihe karışarak, iki Almanya’nın tam 45 yıl sonra Federal Almanya Cumhuriyeti çatısı altında resmen birleştiği 1990 yılında 2 Ekim’i 3 Ekim’e bağlayan akşam, gece ve ertesi günlerde de tanık oldum.