Güncelleme Tarihi:
DAHA önceki yıllarda hep ‘kardeş partiler’ olarak bilinen Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CS) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD), tabii 2005-2009 ve 2013-2021 yıllarındaki ‘Büyük koalisyon hükümeti’ (CDU/CSU-SPD) dışında, dönüşümlü olarak Hür Demokrat Parti (FDP) ile koalisyon hükümetleri kurdu.
26 Eylül 2021 tarihindeki genel seçimden sonra Almanya’da bir ‘ilk’e imza atıldı.
SPD, FDP ve Yeşiller (kırmızı-sarı-yeşil) bir araya gelerek 8 Aralık 2021’de, ‘Trafik Lambası Koalisyonu’ veya ‘Trafik Işığı Koalisyonu’ olarak da bilinen ‘üçlü koalisyon hükümeti’ni kurdular.
SPD’li Olaf Scholz da başbakanlık koltuğuna oturdu.
*
Tam da dünyayı kasıp kavuran pandemi döneminde göreve gelen Şansölye Olaf Scholz’un işini yaklaşık 2.5 ay sonra da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in komşu ülke Ukrayna’ya savaş açması daha da zorlaştırdı.
Yeşiller ile FDP arasındaki didişmeler zaman zaman tartışmaya, hatta kavgaya dönüştü.
Olaf Scholz, iki tarafı da kırmamaya özen gösterdi ve hep bir orta yol bulmaya çalıştı.
Çok sakin bir yapıya sahip olan Olaf Scholz da, partisi SPD de, ortaklar arasında yaşanan görüş ayrılıkları ve sürtüşmeler nedeniyle zamanla halkın gözünden iyice düşmeye başladı.
Ve 6 Kasım 2024 tarihi akşamı ipler koptu.
Ekonomik alanda yatırımların artması için Şansölye Scholz, aynı zamanda Federal Maliye Bakanı olan FDP Genel Başkanı Christian Lindner’den ‘borç freni’ ısrarından vazgeçmesini istedi.
Lindner ‘hayır’ demede ısrar etti.
Sabrı iyice taşan Olaf Scholz, Bakan Lindner’i görevden aldı.
Tabii bunun üzerine Federal Dijitalleşme ve Ulaşım Bakanı Volker Wissing dışındaki FDP’li bakanlar da istifa edince, ‘üçlü koalisyon’ son buldu.
SEÇİM KAMPANYALARI BAŞLADI
SPD ile Yeşiller ‘azınlık hükümeti’ ile iktidarda kalmayı sürdürürken erken seçim gündeme geldi.
Ve Şansölye Olaf Scholz’un güven oyu istemeye hazır olduğunu açıklaması üzerine, erken seçimin 23 Şubat 2025’te yapılması öngörüldü.
Evet...
Güven oylaması 16 Ocak’ta, erken seçim de 23 Şubat’ta yapılacak.
Bu arada partiler bir yandan kimleri aday göstereceklerini belirlemeye çalışırken, diğer yandan da seçim kampanyası hazırlıklarıyla boğuşmaya başladılar.
SPD ise hafta sonunda seçim kampanyasını resmen başlattı.
SPD’nin başkent Berlin’deki genel merkezi Willy Brandt Evi’nde cumartesi günü ‘Seçim zaferi konferansı’ adı altında düzenlenen partinin ilk seçim kampanyası etkinliğinde, önümüzdeki günler ve haftalarda Alman politikacılar arasında karşılıklı sataşmalar ve suçlamalar yaşanacağının ilk sinyalleri geldi.
Sakin tutumlu Şansölye Olaf Scholz, başta CDU/CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz olmak üzere diğer partilere ve partililere adeta ateş püskürdü.
*
CDU/CSU’nun kendisinden önce Almanya’yı 16 yıl yöneten Angela Merkel dönemindeki CDU/CSU olmadığını söyledi.
Friedrich Merz’in fakirlerden, dar gelirlilerden, işçilerden yana değil, zenginlerden yana olduğunu söyledi.
Merz’in hiçbir ‘hükümet tecrübesi’ olmadığından, ülkeyi yönetme yetisine sahip olmadığını da...
“FDP Genel Başkanı Lindner’i kapının önüne koymamın ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı” dedi.
Kamuoyu yoklamalarına göre CDU/CSU’dan sonra ‘en güçlü parti’ konumundaki sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) ile Sol Parti’den ayrılanların kurduğu Birlik Sahra Wagenknecht’i (BSW) partisini ve partilileri ‘Kremlin’in uşakları’, ‘uçarılar’ olarak niteledi.
Yeşiller’in de başkalarını çocuk yerine koyduklarını, insanları vesayet altına almak istediklerini söyledi.
Tabii CDU’dan da “Scholz ülkeyi çıkmaza sürükledi” suçlamaları geldi hemen.
Evet...
HÜKÜMETİ KURMAK KOLAY OLMAYACAK
Önümüzdeki günlerde suçlamaların yoğunlaşacağı ve daha da sertleşeceği sinyalleri şimdiden gelmeye başladı.
CDU/CSU, AfD ve Sol Parti ile hiçbir düzeyde, BSW ile de federal düzeyde işbirliğine “hayır” diyor.
CSU Yeşiller’le ve CDU da ‘şu andaki Yeşiller’le federal düzeyde işbirliği yapmayacaklarını ilan ettikleri için, erken seçimden sonra hükümet kurmak da kolay olmayacaktır.
Şu andaki kamuoyu yoklamaları, CDU/CSU, Yeşiller ve FDP’nin alacağı oyların hükümet kurmaya yeteceğini göstermektedir.
Bir de CDU/CSU ile SPD’nin yine ‘büyük koalisyon hükümeti’ kurmasına.
CDU/CSU, Yeşiller’i de ‘sildiğine’ göre, ‘siyah-yeşil ortaklık’ mümkün gözükmemektedir.
Bu kadar suçlamalardan sonra CDU/CSU ve SPD ortaklığı da kolay olmayacaktır.
Tabii seçimden sonra parti liderlerinin “Ne yapalım halk böyle istedi” deme olasılığı göz ardı edilmemelidir.
“Dün dündür, bugün bugündür” diyebilecekleri de...