Güncelleme Tarihi:
Anıl Çeçen, Spijkenisse Atlas Otelinde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, küresel darboğaz içindeki Ortadoğunun durumu ve Türkiyenin konumuna ilişkin görüşlerini dile getirdi. Çeçen, dünyanın artık Batı merkezli olmaktan çıkarak 6 kutuplu yeni bir görünüme yöneldiğini, bu gelişmeler yaşanırken devam eden hegemonya mücadelesinin olası bir savaşı da gündemde tuttuğunu bildirdi.
Ortadoğu olarak adlandırılan bölgenin, aslında 'dünyanın merkezi' olduğunu belirten Çeçen, bu merkezle bağlantılı olarak ortaya çıkan gelişmelerin, dünyanın hiçbir ülkesinin geleceğini güvenli kılmadığını söyledi. Sovyetlerin dağılmasından sonra geçen yaklaşık 20 yıllık süreçte dünyada nelerin olabileceğinin ve nelerin olamayabileceğinin görüldüğünü, bu çerçevede, ABD merkezli küreselleşme girişiminin sona erdiğini, ABDnin Büyük Ortadoğu Projesi ve Avrasya stratejisinin iflas ettiğini, ABnin durduğunu ve ilerleyemediğini, Türkiyenin AB dışında kaldığını savunan Çeçen, ABDnin, çok istemesine karşın Suriye ve İrana saldıramadığını, ancak İsrailin, Büyük İsrail Projesinden vazgeçmediğini, bununla birlikte olayların, büyük İsrailin de kurulamayacağını gösterdiğini kaydetti.
-İSRAİL BELİRLEYİCİ-
Çeçen, İsrailin düşlediği Büyük İsrail Projesi çerçevesinde, İsrailin Ortadoğuda barınamaması durumunda, dünyanın başka yerlerinde yeni yaşam alanları arandığını, bir anlamda Selanik merkezli Makedonyanın, Ugandanın veya Alaskanın yeni Yahudi yerleşimine açılması hazırlıklarının yapıldığını öne sürdü. Bu tehlikeli gelişmeler yaşanırken Türkiyenin, Atatürkün kurduğu modelle bölgede hala en önemli güç ve tampon ülke olarak ayakta kalmak zorunda olduğunu vurgulayarak, 'Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu başta İngiltere olmak üzere Batılı ülkeler kabul etmişse, bunu dünya barışı için kabul etmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti kurulmasaydı dünyanın merkezinde savaş hala devam ediyor olacaktı' dedi.
Türkiyenin, Atatürkten gelen bugünkü çağdaş yapılanmasıyla dünya barışı için kesin bir güvence oluşturduğunu belirten Çeçen, Türkiyenin bölgede emsal ve barış görevini yerine getirirken, ABnin dışarıda tutmak istemesine karşın ilişkilerini kesmemesi gerektiğini, ABD karşısında Avrupa Birliğinin hala en önemli denge unsuru olduğunu, akıl ve sağduyunun korumasının yine ABnin dengelemesiyle mümkün olabileceğini anlattı.
CENTO YENİDEN KURULMALI
Çeçen, söyle devam etti: 'Ortadoğuda barış için Atatürkün zamanında gündeme getirdiği dostluk paktları en önemli seçenektir. Türkiye komşularıyla savaşmayacaktır, onlara saldırmayacaktır, topraklarını işgal etmeyecektir. Türkiye, İran, Azerbaycan, Suriye, Gürcistan ve Bağdat merkezli Irak ile biraraya gelerek CENTO gibi bir pakt oluşturmak zorundadır. Bugün ABD ve İsrail, Türkiyeyi İran ile savaştırmak istemektedir. Oysa bu iki ülkenin birbirleriyle yakınlaşmaları vardır. İran, kendisini korumak için nükleer yarışa girmiştir. Türkiyenin de girmesi lazımdır. İranın arkasında Çin, Rusya ve Almanya var. Almanya, İsrail ve ABDye karşı İranın yanında yer almaktadır.' Çeçen, İrana saldırarak bu ülkenin kontrol edilemeyeceğini, bunun ancak Türkiye destek vererek mümkün olabileceğini söyledi. 'Türkiye merkezli bir yapılanmanın desteklenmesi zorunluluğu vardır. Ancak o zaman bölgede barış olabilir' diyen Çeçen, bölgede hiçbir ülkenin savaş istemediğine de dikkati çekti.
Dünyanın merkezindeki otorite boşluğunu ancak Türkiyenin doldurabileceğini yineleyen Çeçen, 20 yıldan bu yana bölgeye kabul ettirilmek istenen politikaların iflasının kesin olarak ortaya çıktığını sözlerine ekledi. Toplantıda söz alan Atatürk üzerine araştırma ve çalışmalarıyla tanınan Hüsnü Merdanoğlu da Atatürkçülük ve tam bağımsızlıktan ne anlaşılması gerektiği konusunda bilgi verdi.
Türkiyenin, coğrafi konum olarak dünyanın en önemli merkezinde bulunduğunu belirten Merdanoğlu, petrol kaynaklarına ulaşım yakınlığı, genç nüfusu, dinsel motifler ve dünyanın en onurlu devrimini yapmış bir ülke olması
gibi nedenlerle sömürgeci ülkelerin dikkatlerinin hep Türkiye üzerinde olduğunu söyledi. Merdanoğlu, Osmanlı Devletinin son dönemleriyle bugünkü gelişmeler arasında büyük benzerlikler bulunduğunu anlattı. 1923 yılında ülkede yabancı sermayeye dayalı 140 fabrika varken, 10 yılda bu sayının ülkenin özkaynaklarına dayalı olarak 2 bine çıkarıldığını belirten Merdanoğlu, Atatürkün öngördüğü tam bağımsızlığın, ekonomi, siyaset, kültür, adalet ve askeri alanların bağımsız olmak anlamına geldiğini bildirdi.
Küreselleşme olarak dayatılan yeni dünya düzeninde Türkiye gibi ulus temeline dayalı ülkelerde insanların birbirine uzaklaştırılmasının ve yabancı kılınmasının temel ilke olduğunu belirten Merdanoğlu, Türkiyenin şu anda
psikolojik bir savaşla karşı karşıya olduğunu kaydetti. Hollanda Atatürkçü Derneği tarafından düzenlenen toplantıda daha sonra üst düzey Türk dernek ve kuruluşlarını hükümete karşı temsil eden Türkler için Danışma Kurulu (IOT) Sekreteri Ahmet Azdural ve Rotterdam Belediyesi Encümen Üyesi Hamit Karakuş, Hollandadaki gelişmelere ilişkin bilgi verdiler. Toplantının ilerleyen saatlerinde de Semih Arıkan ve grubu, katılanlara küçük bir dinleti sundu.