Onlarda kin yok sevgi var

Güncelleme Tarihi:

Onlarda kin yok sevgi var
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2011 12:08

Solingen acısı göçün 50'inci yılında da hiç dinmedi. Bundan 18 yıl önce meydana gelen acı olayın kurbanı Genç ailesinin bir çok kişiden farklı bir hikayesi var. Hüzün dolu bu hikayede acı var ama kin yok. Tam 18 yıl önce meydana gelen ırkçı saldırıda beş canlarını yitiren Mevlüde ve Durmuş Genç çifti, herkesten farklı öykülerini Hürriyet'e anlattı.

Haberin Devamı

Onların hikayesi herkesinkinden biraz farklı. Daha hüzünlü. Genç ailesinin adını sadece Almanya değil, tüm dünya 29 Mayıs 1993'de yaşadıkları ırkçı saldırıyla duydu. O saldırıda kundaklanan evlerinde 5 evlatları yanarak can verdi. Ama onlar aradan geçen 18 yıla rağmen ayakta kalabilmeyi başardı. Mevlüde ve Durmuş Genç 1970'li yıllarda başlayan Almanya'ya göç hikayelerini anlatırken, sevinçten çok hüzün duyuyorlar. Beş yavrularını ırkçılara kurban veren çift bir sevgi sembolüne dönüşen yüreklerinde nefreti hiç barındırmadı. Tam tersine yaşadıkları tüm acıları içlerine gömüp hep sevgi ve dostluk mesajı verdiler.

Askerliğini tamamladıktan sonra "Alamanya modasına" kapılıp Düsseldorf'un yolunu tutan Durmuş Genç, o günleri şöyle anlatıyor:
"1944 yılında Amasya'nın Mercimek köyünde doğdum. Babam demirci ustasıydı. Durumumuz iyiydi. Babam 7 köyün tek demircisiydi. Yaşım gelince askere gitmiştim. Evliydim. Bizim oralarda 18 oldun mu evlilik kaçınılmazdır. Amca kızıyla evlendim. Çocuklarımız da olmuştu. O zaman Almanya işçi alıyordu. Tezkeremi aldıktan sonra iki yıl babamla demir atölyesinde çalıştım. Sonra babama Almanya’ya gitmek istediğimi söyledim. Bana, 'Gitme oğul burası sana da bana da yeter' dedi. Ama onu dinlemedim. 1969'da Almanya'ya iş için yazıldım. 1970 yılında kasım ayında Amasya'da büyük bir sel felaketi oldu. Bu felaket beraberinde Almanya’ya göçü de hızlandırdı. Amasya'dan 350 kişi madenci olarak İstanbul'a muayeneye geldik. Sonra okuma yazma bilip bilmediğimize dair sınavlara girdik. Muayeneler sonucu 25 Kasım 1970 tarihinde İstanbul'dan Düsseldorf'a uçakla ilk gurbet yolculuğumuz başladı.

Almanya'da madenlerde çalıştığını anlatan Durmuş Genç, haym hayatına dayanamayınca eşi Mevlüde'yi de yanına aldığını belirterek şöyle devam etti:
"Bizi Düsseldorf havaalanında bandoyla karşıladılar. Orada gruplara ayrılıp çeşitli yerlere gönderildik. Ben ilk olarak Rechlinghausen'da bir maden ocağına kontratlı olarak girdim. Burada 1,5 yıl çalıştım. Kendi isteğimle işten ayrıldım.

Daha sonra Gummersbach'a geldim. Dr. Müller adıyla bilinen bir fabrikaya girdim. Ford'a parçalar yapıyorduk. 9 ay çalıştım burada. 3 Mart 1973 yılında Solingen'e geldim. Kronprinz cant fabrikasına girdim. Aynı yıl Türkiye'ye ilk iznime gittim. Eşimi de alarak Almanya' ya geldik. Üç çocuğumuzu Türkiye’de babamlara bıraktık. Bu tarihe kadar hep haymlarda kalmıştım. Haym hayatı zor olduğu kadar bazen keyifliydi de. Alışverişe gitmek istediğimiz zaman bile toplu olarak gidiyorduk. İnsanoğlu bir zaman sonra şartlara uyum sağlıyor. Eşimi getirdikten sonra küçük bir ev tuttum. Kronpirinz'de 6,5 yıl çalıştıktan sonra işten ayrıldım. Orada iş çok ağırdı. Daha sonra 1979 yılında başka bir firmaya Olbo'ya girdim. Uzun yıllar çalıştıktan sonra rahatsızlandım. Doktorlar çalışamayacağıma karar verdiler. Bunun üzerine malulen emekli oldum. 2004 yılında 65 yaşıma gelince yaş haddimden emekliliğe ayrıldım. Bu süre içinde hiç işsiz kalmadım. Maden ocağındayken bizi okula gönderdiler ama bizim aklımızda hep dönme fikri olduğundan gitmedik. Madende ne öğrendiysek Almancamız onunla kaldı.

ÇOCUKLARIMA MEZAR ALMIŞIZ
Irkçıların kundakladığı evleriyle ilgili, "O evin çocuklarıma mezar olacağını bilemezdim" diye konuşan Durmuş Genç, şöyle devam ediyor:
"1980 yılında kendi evimizi aldık. O evin çocuklarıma mezar olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Irkçılar kundakladı. beş yavrumuz yandı. İki evladım, iki torunum ve bir yeğenim gitti. Ama alın yazısı denen şeyi değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Biz de bu acıyla yıllarca kavrulduk. Çok zor geçen bir süreç başladı. Mahkemeler, ameliyatlar, travmalar... Hepsini birlik beraberlikle aşmaya çalıştık. Yalnız değildik. Ama yine de akşam olup kapınızı kapadığınızda bir siz bir de hep kanayan yaralarınız kalıyor. Allah kimseye bu acıları yaşatmasın. O gün bugündür yılın belli aralıklarında köyümüze gider, evlatlarımızın mezarlarını ziyaret ederiz. Sonra döner geliriz evimize. Evimize diyorum, burası artık gerçek evimiz. Misafir olarak kendi memleketimize gidiyoruz. Orada yitip giden evlatlar, burada hayatta kalmaya çalışan evlatlar var. Ne oradan ne buradan geçemeyiz artık.

FİLM GİBİ
Mevlüde Genç'in Almanya'ya gelişi ise film gibi olmuş. Acısını, yüreğindeki insan sevgisiyle bastıran efsane kadın, Mevlüde Ana o günleri anlatırken kah hüzünleniyor, kah acı bir gülümseme sergiliyor. Dilinden şunlar dökülüyor:
"Ben 1943'de Mercimek köyünde meyve sebze işiyle uğraşan çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğmuşum. Eşim Durmuş benim amca oğlumdu. Gözümü açtım onu gördüm. Evlendim onunla. Askere gidince kayınvalidem ve kayınpederimle kalmıştım. Çocuklarım da vardı. Durmuş askerden döndükten iki yıl sonra Almanya'ya gitti. Durumunu düzeltince bizi de aldıracaktı. Benim Almanya'ya ilk gidişim 1973 yılında oldu. Yalnız değildim. Bir hanım arkadaşımla Almanya'ya geldik. İkimiz de çocuklarımızı ailelerimize bırakmıştık. Geceler boyu ağlardık. Çocuklarım her gece rüyalarımdaydı. Dayanamadım döndüm. O zaman büyük oğlum Kamil henüz 10 yaşlarında falandı. Çocuklarımın beni karşılayışları hala gözümün önündedir. Çığlık çığlığa bağırıyorlardı."

BİR YANDA ÇOCUKLARIM BİR YANDA ALMANYA
Evlat hasretinin dayanılmaz acısıyla kavrulan Mevlüde Genç, çocuklarını yanına aldığını şöyle anlatıyor:
"Bir süre Türkiye'de kaldıktan sonra kızım Nevin’i de yanıma alarak Almanya’ya geri döndüm. Oturduğumuz ev çok küçüktü. Kızımın okul çağı gelmişti. Ancak ev okula çok uzaktı. Yapamadık. Onu tekrar Türkiye'ye götürdüm. Ben kızımla dönünce Durmuş benim oturumumu iptal ettirmiş. İşin kötü tarafı çocuklarımı özlemek bir tarafa Almanya'ya da alışmıştım. Durmuş çalışıyor bize rahatça bakıyordu. Köyde zorlanmaya başladım. Orada eşim, burada çocuklarım. Kayınpederim aynı zamanda amcamdı. 'Ev tutmadan çocukları göndermem' dedi. Ancak ben ısrarla Almanya'ya dönmek istedim."

BU KEZ DE OLMADI
Oturumu iptal edildiği için ikinci kez gidişinde sıkıntı yaşadığını anlatan Mevlüde Genç şöyle devam etti:
"Uçakla İstanbul'dan Düsseldorf havaalanına gittim. Ancak geçerli bir oturma iznim olmadığı için havaalanı polisi beni geldiğim uçakla geri gönderdi. Küçük kızım da benimleydi. Çocuğum Havaalanında hastalandı. Kusmaya başladı. Altını değiştirecek bezim bile yoktu. İnsan yalnız kalınca herşeyi yapma gücünü kendinde buluyor. Doğruca idari büroya gidip derdimi anlattım. Çocuğuma süt ısıtıp karnını doyurdular. İstanbul'da tanıdığım olup olmadığını sordular. Kardeşimin Eyüp Sultan Camii'nde müezzin olduğunu söyledim. Beni Eyüp Sultan'a götürdüler."

YİNE SINIRDIŞI EDİLDİM
Almanya'ya dönmeyi kafasına koyduğunu söyleyen Mevlüde Genç, yaşadığı ikinci sıkıntıyı şöyle anlattı:
"İstanbul’da Almanya’da çalışan birini tanıdım. Durumumu ona anlattım. Bana yeni pasaport çıkarmamı söyledi. Bunun üzerine Amasya’ya gidip 3 gün içinde yeni pasaport çıkarttırdım. Sonra tekrar İstanbul’a gelip Düsseldorf'a uçtum. Tesadüfe bak, ilkinde Almanya'ya sokmayan polise denk geldim. Adam beni hemen tanıdı. 'Eski pasaportun nerede?' diye sordu. 'Kaybettim' dedim. 'Daha bir hafta önce o pasaportla girmeye çalıştın, nasıl kaybedersin? Bu pasaport sahte' dedi. Aynı uçakla yine İstanbul'a gönderdiler. İstanbul’da Atatürk havaalanında polis bir akrabam vardı. Onu anons ettirdim. Olanları anlattım. Durmuş'a telefon ettik. Durmuş izin alarak hemen geldi."

BEŞ YIL TÜRKİYE'YE GİTMEDİM
Eşiyle birlikte dört çocuğunu da alarak yeniden Almanya yoluna koyulduğunu belirten Mevlüde Genç, şunları söyledi:
"Düsseldorf uçağına bindik. Ama uçak, yolcu az olduğundan Stuttgart'a indi. Bu arada dört çocuğum da yanımdaydı. Bütün havaalanındaki polisler başımıza üşüştü. Bana kaçak muamelesi yapıyorlardı. Durmuş Solingen yabancılar dairesinden aldığı oturma iznimi cebinden çıkarıp gösterdi. Böylece bizi rahat bıraktılar. Onca zorlu mücadeleyi kazanmıştım. Yıl 1975. Bunca yolculuk macerası fazla gelmiş olacak ki tam 5 yıl Türkiye'ye gitmedim. Çocuklarımı da getirmiştim. Artık sorun kalmamıştı. Evde nüfus kalabalıklaşınca oturduğumuz eve sığamaz olduk. Bunun üzerine daha büyük bir ev satın aldık. Bu evi Almadan önce evde sığınmacılar oturuyorlardı. Dışarıda kalırız korkusuyla evi bize kötülemişlerdi. Ancak direndik ve aldık. Daha sonra bu ev hayatımızda hiç unutamayacağımız acılarımızın başlangıç yeri oldu."

EN ACI GECE
Ve o acı gece... Mevlüde ana yaşadıklarını boğazı düğümlenerek şöyle anlatıyor:
"Bu faciayı yaşayıncaya kadar öyle büyük bir sıkıntı yaşamamıştık. Almanya'ya alışma sürecimiz de zor olmamıştı. Ne de olsa bütün aile berberdik. Zorlukları aşardık. Evimiz kundaklandığında anlatılmaz acı bir süreç başladı bizim için. Yavrularım öldü. Kalanlarımız yıllar süren travmalar yaşadık. Mahkemeler, ameliyatlar, resmi görüşmeler, gözyaşları... Ama yine de şükürler olsun ki yüce yaradan bugünlere kadar gelebilme sabrını verdi bize. Kolay olmadı tabii. Küçük oğlum bu faciadan neredeyse tamamen yanarak kurtuldu. Ancak 30'a yakın ameliyat geçirdi. Halen olması gereken 6 ameliyatı daha var. Mahkeme tam 5 yıl sürdü. Bu beş yıl ömrümüzden elli yıl götürdü. Allah kimseye böyle bir acı vermesin. Aslında yaşamın tadı da tuzu da yok. Bu yalan dünyada kalan günlerimizi dolduruyoruz. Kimse alın yazısını değiştiremez. Yaşanması gereken ne varsa yaşarsınız. Bizi yaradan elbet her zorluğun kolaylığını da birlikte verir. Şimdi yanan evimizin yerinde yitirdiğimiz 5 yavrumuz adına dikilen kestane ağaçları büyüyorlar. Gölgesinde de çocuklar oynuyor. Tuhaf bir sessizlik var orada.

ACI TABLO:
Olayda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (18), Hülya Genç (9), Saime Genç (5) ve Gülistan Öztürk (12) yaşamını yitirdi. Olaydan sonra yakalanan ve suçlarını itiraf eden dört ırkçı Alman genci ise hapis cezalarını çektikten sonra serbest bırakıldılar. Gençlerden biri tutukluluk sırasında hukuk fakültesini bitirdi. Şu anda farklı isimlerle bilinmeyen adreslerde yaşamlarını sürdürüyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!