Güncelleme Tarihi:
SPD’nin başbakan adayı Olaf Scholz, Yeşiller ve FDP ile uzun süren pazarlıklardan sonra 8 Aralık 2021’de ‘trafik lambası koalisyonunu’ kurdu.
Covid-19 belasının dünyayı yakıp kavurduğu bir dönemdi.
Bu yetmiyormuş gibi 2022 yılı şubat ayı sonlarına doğru Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’ya savaş açtı.
Tabii birçok ülkede olduğu gibi Almanya’da da Ukrayna’ya silah verilip verilmemesi tartışmaları yaşandı.
Rusya’nın petrol ve doğalgaz ihracını durdurması üzerine enerji krizi tedirginliği yaşandı.
Enerji fiyatlarına paralel olarak fiyat artışının günlük tüketim maddelerine de yansıması halkın tedirginliğini artırdı.
Koalisyon ortakları Yeşiller ile FDP arasında Almanya’da faaliyette olan son 3 nükleer santralın kapatılıp kapatılmaması, yeni yapılacak bina ve konutların yanı sıra eski konutlara en az yüzde 65 yenilenebilir enerji tüketecek ısıtıcı sistemi monte edilmesini içeren Kalorifer Yasası, fakir ve dar gelirli ailelerin çocuklarına daha fazla parasal katkıda bulunulmasını içeren ‘Çocukların Temel Güvenlik Yasası’ yüzünden yaşanan tartışmalar hükümete güveni sarstı.
TARİHİ YENİLGİLER ALDILAR
Almanya’ya gelen sığınmacı sayısındaki artış ve hükümet ortakları arasında adeta kavgaya dönüşen farklı yaklaşım nedeniyle güven dibe vurdu.
Bu tartışmalar ve kavgalar yüzünden halkın yüzde 60’a yakını Almanya’da hükümete güvenini kaybetti.
Tabii bu eyalet parlamentosu seçimlerine de yansıdı.
Nitekim FDP geçen yıl Aşağı Saksonya’da yüzde 4.7, Saarland’da yüzde 4.8’de kalarak yüzde 5 barajını aşamadı.
Ve 8 Ekim’de Bavyera ve Hessen’de yapılan eyalet seçimlerinde hem SPD hem de FDP tam bir hayal kırıklığı yaşadı.
Bavyera’da yüzde 3 oy alan FDP, Hessen’de yüzde 5 barajını birkaç bin oyla zar zor aştı.
SPD ise Bavyera’da yüzde 8.4 oy alarak ‘halk partisi’ konumunu kaybetti.
Hessen’de de yüzde 15.1 oy alarak CDU ve AfD’nin ardından ancak üçüncü sırada kendisine yer bularak tarihi bir yenilgiye uğradı.
VERDİĞİ SÖZÜ TUTAMADI
Son kamuoyu yoklamaları da koalisyon hükümetinin çoğunluğu kaybettiğini ve FDP’de ‘alarm çanları çaldığını’ gösteriyor.
Almanya’da bu hafta sonu genel seçim olsa CDU/CSU’nun yüzde 30, AfD’nin yüzde 22, SPD’nin yüzde 15, Yeşiller’in yüzde 14, FDP’nin yüzde 4-5, Sol Parti’nin yüzde 4-5 oy alacağından hareket ediliyor.
FDP, bu sancıları 2008-2013 yıllarında Angela Merkel başbakanlığındaki CDU/CSU koalisyonu döneminde de yaşadı.
27 Eylül 2009 tarihinde yapılan genel seçimlerde toplam oyların yüzde 14.6’sını alarak tarihi bir zafere imza atan FDP, seçimlerden sonra CDU/CSU ile ortaklık etti.
Seçim öncesi ‘herkese vergi indirimi’ vaadinde bulunduğu halde, Başbakan Merkel’in diretmesiyle bu sözü yerine getiremedi.
Ancak otelcilere vergi indiriminde ısrar etmesi ve bunu gerçekleştirmesi FDP’nin zararına oldu.
Parti içinde yaşanan liderlik kavgası da FDP’ye güveni iyice sarstı.
Ve 22 Eylül 2013 tarihinde yapılan genel seçimlerde FDP toplam oyların ancak yüzde 4.8’ini alarak yüzde 5 barajını aşamadı.
İLK KEZ MECLİS’E GİREMEDİ
FDP’nin tarihinde bu bir ilkti.
23 Mayıs 1949’da Anayasa’nın kabulüyle resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’nin tarihinde 64 yıl sonra FDP ilk kez Federal Meclis’e giremedi.
1949-1956 ve 1961-1966 yıllarında CDU/CSU, 1969-1982 yıllarında SPD, 1982-1998 yıllarında CDU/CSU ve 2009-2013 yıllarında yine CDU/CSU ile olmak üzere tam 45 yıl iktidara ortak olan FDP, ilk kez devre dışı kalmıştı.
Almanya’nın CDU’lu başbakanları Konrad Adenauer’in, Ludwig Erhard’ın, Helmut Kohl’ün bitiremediği Almanya’nın ilk Cumhurbaşkanı Theodor Heuss’u ve 4’üncü Cumhurbaşkanı Walter Scheel’i çıkaran FDP’yi Angela Merkel, adeta “Gücün kadar konuş” diyerek devre dışı bırakmıştı.
2017’de toplam oyların yüzde 10.7’sini alarak yeniden Federal Meclis’e geri dönen ve 8 Aralık 2021’den beri de yeniden iktidara ortak olan FDP, son dönemlerdeki kamuoyu yoklamalarına göre yine can çekiyor.
Özellikle de diğer ortak Yeşiller’in katı tutumu yüzden.
Bu gelişmeler nedeniyle insanın kafasından ister istemez, “Önce Merkel, şimdi de Yeşiller mi?” demek geçiyor.