Güncelleme Tarihi:
80’li yıllarda kendisi 18 ben ise 15 yaşlarındaydık. Bir kan bağımız yok. Sadece uzaktan akrabayız.
Bizimkine ilk aşk demeyelim, özlem duyduğumuz ilgiyi, şefkati, saygıyı paylaştık, diyelim.
Tabi 18 ve 15 yaşında atan kalpler buna aşk diyorlarsa, öyle olsun.
O yıllarda ailesi beni ailemden istedi. Ancak ailem yaşım küçük diye beni vermedi. Kendisi ve çok sevdiğim ailesi ile görüşmem yasaklandı. Zaten ben Almanya’da yaşadığım için bağlarımız tamamen koptu. Bu saatten sonra da yüz yüze geleceğimizi hiç sanmıyorum.
Evlilik denildiğinde akla güven ve sadakat gelir. Sanırım, sosyal güvencesi ve kendi kişiliğine saygısı olan bir insan kendini aldatan bir eşe tahammül etmez. Bunun dışında evliliği hakkında yorum yapmak istemiyorum.
Mektubu hâlâ bir ilan-ı aşk gibi olsa da satır araları öfke dolu, bence. Beni gerçekten sevmiş olsaydı, başka kadınlarda beni aramak yerine, beni arar bulurdu. Yaklaşık 22 yıl içinde de bu olabilirdi. Aramak için onun benden daha çok imkânı vardı.
“Seni bulamadım, e bari bunu seveyim”, düşüncesi bana saçma geliyor ve bunun adına aşk denilebileceğini sanmıyorum. Eşini aldatması bir yana, resmen ilk aşkım dediği insanla alay ediyor.
Merak ediyorum, ben de her önüme çıkan erkekte onu arasaydım, aynı anda 5-6 erkekle birlikte olsaydım ve üstelik evde de bunlardan habersiz bir eşim olsaydı, kendisinin yorumu ne olurdu acaba? Bu yazı karşısında, hem size hem de okurlarınıza bir açıklama yapmak ihtiyacı duydum... Saygılarımla...
RUMUZ: HATIRASINA İHANET EDİLEN AŞK
Evet yazıyı hatırladım. Beyefendi, “Sen diye hep birilerine sokuldum ama hâlâ sen yoksun” başlığı altında çıkan bu yazıda, dediğiniz gibi sizi unutmak için adaşınız birçok kadınla çıktığını ve eşini sürekli aldattığını söylüyordu. Yazısında “İlk göz ağrımla şu veya bu nedenden dolayı evlenememiştim. Yaklaştığım her kadında onu aradım. Bulamadım. Bunun için de hep mutsuz oldum” diye belirtmişti...
Ancak sizi dinleyince, çok haklı olduğunuzu gördüm. Bu beyefendiye bu benimsediği yaşam tarzının hiç de hoş olmadığını anlatmaya çalıştım ben de. Sizi sevdiği kadar olmasa bile (ki çocuk denecek bir yaşta gerçek sevgiyi yaşar mı insan, bilinmez) eşini sevmesini, bunca yıl aynı yastığa baş koyduğu insanı ve dolayısıyla kendisini mutlu etmeye bakmasını söyledim. Bana kalırsa sizinle ilgili bir takıntı olmuş hayatında. Evlenseydiniz, çok da mutlu olabileceğinizi düşünmüyorum. Malum büyüklerimiz “Her işte bir hayır vardır”, derler.
Annemin yüzüne bir daha nasıl bakacağım bilemiyorum
ABLACIĞIM öncelikle bu köşede bizleri aydınlatınız için çok teşekkür ederim. Ben şu anda çok mutsuzum. Çünkü annemin kalbini çok kırdım. Annemin yüzüne bir daha nasıl bakacağım bilemiyorum.
Annemin kalbini kırma sebebimse çok çocuksu bir şeydi aslında. Ablamın eşiyle ilgili bir olay nedeniyle kavga ettik. Kavgada nasıl olduysa, anneme çok ağır sözler söyledim. Şimdi annem beni nasıl affeder, bilemiyorum. Ablacım bana yardımcı olur musunuz? Şimdi çok pişmanım, anneme kıyamıyorum. Annemin gönlünü nasıl alacağım?
RUMUZ:
HAYIRSIZ EVLAT
Ah canım kızım, anne yüreği nasıl bir şeydir bilir misin? Analar evlatlarına karşı resmen yüzsüzdür. Her şeye kıyar, evlatlarına kıyamaz, onların kılına zarar gelecek diye ödleri kopar.
Siz şimdiki gençler biraz çabuk öfkeleniveriyorsunuz, hiçbir şeye katlanamıyorsunuz. Sizi sıkan ne olursa olsun, anında ona tepki gösteriyorsunuz. Bu yüzden de gerek ailenizle, gerekse sevdiğiniz insanla zaman zaman çok ters düşebiliyorsunuz. Onların kalbini kolaylıkla kırabiliyorsunuz. Biraz daha olgun, biraz daha sabırlı, biraz daha hoşgörülü olmayı mutlaka öğreneceksiniz.
Anneciğin de bunun farkındadır mutlaka. Ama sana kırılmış, üzülmüş bile olsa, yine de sen gider ona bir demet çiçek alırsan ellerini öper, dizlerine yüz sürer, “Canım anam beni affet, edepsizlik ettim, çok pişmanım” dersen, seni affedecektir. Ama bir daha sakın böyle bir şey yapma; karışmam...