Güncelleme Tarihi:
SEVGİLİ Güzin Abla, köşenizi ilgiyle takip ediyor ve sizi çok takdir ediyorum.
Köşenizde yayınlanan okur mektupları da, okur tepkileri de gerçekten çok ilginç. Aslında, okurlarınızın değişik düşünceleri, cinsellik konusunda araştırma yapmak isteyen sosyologlar için mükemmel bir veri kaynağı. Geçtiğimiz günlerde yayınladığınız birkaç okur mektubu özellikle dikkatimi çekti.
Almanya’dan yazan 16 yaşındaki bir genç, 40 yaşını geçmiş bir hanımı hamile bırakmaktan endişe ettiğini söylüyordu. Diğerinde bir okur, sizi gençleri flörte teşvik ettiğiniz için suçluyordu.
Bir başkası size gelen mektupları yazanların dayağı hak ettiklerini düşünüyordu. Bir diğeri de gençlerin cinselliği yaşamak için neden evleninceye kadar sabretmek zorunda kalmaları gerektiğini sorguluyordu.
Okurlarınızın bu tepkileri, aslında kurulu düzene bir çeşit isyandır. Toplumun etik değerlerinde bir şeylerin değişmesi gerektiğinin sinyalidir.
Dürüst konuşmak gerekirse, ilişkiye girmek için neden evliliği beklemek gerektiğini sorgulayan okurunuz haksız sayılmaz.
Toplumun cinsel ihtiyaçlarını yok saymak veya bastırmaya çalışmak sorunları çözmüyor, tam tersine daha da büyüterek cinsel hastalıklar, tecavüz ve ensest gibi olayların yayılmasına neden oluyor.
Örneğin genelevlere girişte kimlik kontrolü yapılıyor ve 18 yaşından küçükler içeri alınmıyor.
O yaşın altındakiler de sağlık kontrollerinin yapılmadığı, yasa dışı yerlerde para karşılığı ilişki kuruyor.
Konunun kadınları ilgilendiren kısmı daha da ilginç. Bazı araştırmaların verilerine göre, jigoloların (ki çoğu 18-20 yaş grubunda) müşterilerinin yüzde 90’ından fazlası 40-60 yaş arası (üstelik çoğu da evli) kadınlar.
Kadın, kocasının cinsel gücü azaldığı için ya onu aldatıyor ya da bunu onun izniyle yapıyor!
Bunu söylemekten üzgünüm ama anlaşılan şu ki, evlilik kurumu insan doğasıyla uyuşmuyor.
Toplumu ikiyüzlü olmaya iten nedenler de, bizzat toplumun bozuk kurulu düzeni. O halde ne yapmalı?
Bir terazi düşünün, bir kefesinde toplumun kurulu düzeni, ahlâk anlayışı, değer yargıları, diğer kefesinde ise biyolojik gerçekler var. Bu kefelerden hangisinin ağır basacağını, daha doğrusu basması gerektiğine siz karar verin...
Okur tepkilerine yanıt verdiğiniz gibi, herkesi memnun etme gibi bir sorumluluğunuz da olmamalı. Bilim demokrasi değildir, gerçeklere ulaşmak için oylama sistemi ile çalışmaz.
Rumuz: Terazi
Sevgili okurum, mektuplar konusundaki yorumlarınızı ilginç buldum. Pek çoğunda gerçeklik payı var...
Köşemle ilgili değerlendirmeleriniz için de teşekkür ederim.
İşte böyle sizin gibi bu köşenin önemini, benim görevimi iyi anlayıp, değerlendiren okurlarımın olması beni çok mutlu ediyor.
Toplumun değer yargılarının, kurulu düzeninin, alışılmış katı kurallarının değişmesi gerektiğine ben de inanıyorum...
Evlilik kurumunun insan doğasına aykırı olduğu görüşünüze ise katılmıyorum.
Tam tersi, her insanın evliliğe ama iyi, mutlu ve uyumlu bir evliliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.