Güncelleme Tarihi:
ÇOCUKLAR erken yaşlardan itibaren çevrelerini keşfetmeye doğal bir ilgi duyarlar. Bir tutam çimi incelerken de ailenin evcil hayvanıyla oynarken de hep her şeyin neden oluştuğunu, nasıl çalıştığını, dokununca ne hissettirdiğini, tadının neye benzediğini merak ederler. Uzmanlara göre, ödüllendirilmek ya da cezalandırılmamak için bir şey yapmayı, örneğin yemek masasında sessizce oturmayı, öğrenmeleri ise zamanla olur. Davranışları yönlendiren bu ilk etmen içsel motivasyon (doğal merak) olarak bilinir. Diğeri ise dışsal motivasyondur (ödül ya da ceza). Peki ama çocukların öğrenmelerine yardımcı olmak için hangisi daha iyi bir yol sunar? Ödül dağıtmadan da çocukların öğrenmekten zevk almasını sağlamak mümkün mü?
İÇSEL MOTİVASYONUN ÖNEMİ
Kanada’nın Quebec Eyaleti’ndeki Laval Üniversitesi’nde motivasyon alanında uzmanlaşan Profesör Frederic Guay, “İçsel motivasyon çok erken yaşlarda başlar. Çocuklar proaktiftir. Doğaları gereği meraklıdırlar. Eğitimcilerin ve eğitim sisteminin bu motivasyonu teşvik etmeleri gerekiyor” diyor. Bu konuyla ilgili Almanya’da yürütülen bir çalışma, okudukları öykülere kendilerini kaptıran 7 ila 9 yaşındaki öğrencilerin, okuduklarını anlamakta diğer öğrencilerle rekabet etme arzusuyla öğrenmeye çalışan öğrencilere kıyasla daha başarılı olduklarını ortaya koydu. Yine Almanya’da yapılan bir diğer araştırmada ise 8 ila 10 yaşındaki öğrencilerde içsel okuma motivasyonuyla okuduğunu anlama başarısı arasında paralel bir ilişki olduğu sonucuna varıldı. Motivasyonun dışsal olduğu durumlarda ise böyle bir ilişki tespit edilemedi.
O ZAMAN NEDEN KIRMIZI KURDELE TAKILIYORUZ?
İçsel motivasyonu teşvik etmenin önemi üzerine bu kadar çok kanıt olmasına karşın, ödül-ceza kültürü sınıflara ilk yıllarda sızmaya başlıyor. Öğrenciler başarılı olmayı ya da örnek davranışları teşvik etmek amacıyla kırmızı kurdelelerle ödüllendiriliyor, elmaları kızarıyor. Başarı durumlarını resmen belgelemek için karneler dağıtılıyor. Anaokulundan ilkokul beşinci sınıfa dek öğretmenlerin ödül kullanımına dair yapılan bir araştırma, övgü gibi ödüllendirme yöntemlerini bütün öğretmenlerin kullandığını ortaya koydu. Öğretmenlerin yaklaşık yüzde 80’i haftalık bazda, ileride ödül almak üzere biriktirmeleri için öğrencilere puanlar dağıtıyordu. Diğer bazı ödüllendirme biçimleri ise öğrenciye sınıfta ayrıcalık tanınması gibi şeylerdi.
İÇSEL MOTİVASYON ARTIRILABİLİR Mİ?
Çocukları eğitmek, doğal meraklarını körüklemek ve daha az heyecan verici ödevler için onları ödüllendirmek yöntemlerinin karışımından oluşan bir dengeye dayalıysa, ödevin kendisini ödül haline getirmek için ne yapabiliriz? İskoçya’da Edinburgh Üniversitesi’nde gelişimsel psikoloji alanında öğretim üyesi olan Sarah McGeown, çocuğun içsel motivasyonunu teşvik etmek için öğretmen ve ailelerin yapabileceği bazı şeyler olduğu görüşünde. Örneğin, boş zamanlarda okuma alışkanlığı geliştirmek gibi. Bunun için doğru okuma seviyesindeki kitapları bulmanın önemli olduğunu belirten McGeown, çizgi romanları ya da dergileri okumayı tercih ediyor olsa bile çocukların kendilerini birer okur olarak tanımlamalarını sağlamanın öneminin de altını çiziyor, “Çocukların gerçekten keyif aldıkları türleri ya da yazarları bulmalarına yardımcı olmak çok mühim” diyor.
‘KENDİ İSTEDİKLERİ ŞEYİ YAPTIKLARINI DÜŞÜNMELERİ ÖNEMLİ’
Pof. Guay, çocukların seçim yapma hakları olduğunu hissetmelerini ve kendi iradeleriyle kendi istedikleri şeyleri yaptıklarını düşünmelerini sağlamanın önemine de dikkat çekiyor: “Ödüllere odaklanmak yerine, öğrencilerle ilişkiye odaklanılmalı. Bu da öğrencilere kulak vermekten, olumsuz düşünceler bile olsa gayet normal olan hislerini anlamaya çalışmaktan geçiyor.” Guay’a göre, belli bir aktiviteye karşı olumsuz duygular beslenmesi halinde, bu duyguları ele almak ve eğlenceli olmasa dahi neden bu aktiviteyi yapmanın değerli olduğunu açıklamak için zaman ayırmak da gerekli: “Öğrenmeyi keyifli bulmasa da önemli bulan öğrenciler, içsel motivasyona sahip öğrenciler kadar pozitif sonuçlara ulaşabilirler.”
GERİ BİLDİRİMLER NOTLARI YÜKSELTİR Mİ?
Peki tüm bunlar, eğitim çağındakiler için belki de en bariz dışsal motivasyon olan, notlar açısından ne anlama geliyor? Hem Guay hem de McGeown, notlara değil bu süreçte verilen çabaya odaklanılması gerektiğini söylüyor. Ancak bazı öğretmenler işi çok daha ileri götürmeye niyetli. ‘Notları Terk Eden Öğretmenler’ (Teachers Going Gradeless) isimli Facebook grubunun kurucularından, İngilizce öğretmeni Aaron Blackwelder onlardan biri. Blackwelder, 1980’lerde 10 ila 12 yaşındaki öğrencilerin sadece not aldıklarında, hem not hem de geri bildirim aldıklarında ya da sadece geri bildirim aldıklarında nasıl bir performans gösterdiklerini inceleyen bir dizi araştırmadan ilham almış. Bu araştırmalara göre, sadece geri bildirim alan öğrencilerin ilgi ve performansı en yüksek seviyedeyken, not verilen öğrencilerin ilgi ve performansında düşüklük görülmüş. Bunun üzerine Blackwelder, not vermek yerine öğrencilerine hakim olmalarını istedikleri bir dizi konu sunmuş ve ödevlerini sadece geri bildirimlerle değerlendirmeye başlamış.
‘YAPICI BİLDİRİM VERECEĞİME GÜVENİYORLAR’
Bazı öğrencilerin hiçbir şekilde ilgi göstermemesine karşın bu sayıda bir artış olmadığını, bu yöntemle derslerine dahil olan öğrencilerin ise ‘astronomik’ bir şekilde başarıya koştuklarını söylüyor. Blackwelder, “Onlara yapıcı geri bildirimler vereceğime güveniyorlar çünkü benim tavrımın cezalandırıcı olmadığını görüyorlar” diyor ve ekliyor: “Öğrenciler, aralarında daha yüksek not almak için herhangi bir rekabet olmadığından birbirlerine de daha çok güveniyorlar. Aslında hep birlikte başarılı olmak için birbirlerinin güçlü oldukları yanları da öne çıkarıyorlar.” Buna karşın Blackwelder’dan her dönem sonunda öğrencilerine bir not vermesi talep ediliyor. Eğitim alanında faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşu olan Thomas B. Fordham Enstitüsü araştırma biriminin direktörü Adam Tyner, notların pratik bir amaca hizmet ettiğini belirtiyor. Tyner, “Not vermenin en temel faydası, performansı damıtarak hem öğrencilerin hem de velilerin anlayabileceği tek bir figür haline getirmesi. Öğretmenler akademik performans kadar öğrencilerin günlük davranışlarını da notlarına yansıtabilirler, böylece öğrencinin bir konuyu bilip bilmemeleri kadar sınıfta nasıl davrandıkları gibi bilişsel özelliklerini de değerlendirebilirler” diyor.