Güncelleme Tarihi:
SİSLİ VE KASVETLİ
İlk durağım köy sakinleri dışında kimsenin giremediği Jamel oldu.
Frankfurt’tan yola çıkarken, bu köy hakkında bildik ve duyduklarımın aslında gördüklerim karşısında çok daha hafif kalacağını düşünmemiştim.
Otobandan çıkıp köy yoluna girdiğimde içimde bazı endişeler vardı. Sisli ve kasvetli hava, belki bu endişeyi biraz tetiklemiş olabilir. Orman arasından geçen, virajlı köy yolu oldukça bakımsızdı.
Pancar tarlaları arasındaki köye girişte “İn, cin top oynuyor” diye düşünürken, arkamdan hızla yaklaşan bir araç korna çalarak, beni hızla geçti. Otomobilin arka camında dev bir Alman kurt köpeği fotoğrafı asılıydı. Evlerin duvarlarında nazi döneminde altın çağını yaşayan fraktur karakterli yazılar ve ‘Güçlü Alman’ı canlandıran resimler beni bir anda filmlerden tanıdığım nazi Almanyasına geri götürdü.
Sokakta hiç kimse görünmüyordu. 35 nüfuslu köyün boş meydanında posta kutusu, insana bu köyde birilerinin yaşadığı ve boş olmadığını haber veriyordu.
KÖY DÖKÜLÜYOR
Yolları perişan ve bakımsız haldeki köyde yaklaşık 40 bina var. Bunların büyük bir bölümü harabe. Boş evler yıkıldı, yıkılacak. Köy boydan boya yaklaşık 300 metrelik bir yol ve 300 metre sonra yol bitiyor. Köyden çıkmak için geri dönmek gerekiyor.
Noel nedeniyle pencereler ışıklarla süslenmiş. Bir tamirhanenin yanında fraktur karakteriyle yazılmış tabela ve hemen yanıbaşında ırkçı parti NPD’nin tabelası gözden kaçmıyor. Tabelada, ‘Biz sözümüzü tutarız’ diyor.
Devam edince, neredeyse köyün tam ortasında bembeyaz bir haç çıkıyor karşıma. Haçın üzerinde doğu Almanya’da geçmişte kullanılan kılıç ve pulluk sembolü çizili. Altında NPD’nin mağazası durumunda olan internet sitesinin adresi ve ‘Köle olmaktansa ölürüm’ yazısı yer alıyor. Aynı slogan bazı evlerin duvarlarında da var. Bu slogan Almanya’nın birleşmesinden hoşlanmayan, 20 yıllık birlikteliğin bir şey getirmediğini düşünen ve Federal Almanya adı altında yaşamayı kölelik olarak algılayan neonazilerin sloganı.
KÖPEKLERİ SALIYORLAR
Haçın tam karşısında yer alan garajın yan duvarı ışıklandırılmış ve pırıl pırıl parlıyor. Döküntü binalar arasında bu bakımlı dev resimde nazi döneminde arı ırkı canlandıran mutlu bir Alman ailesi resmediliyor.
Resmin ortasında Jamel Köy Birliği, Özgür, Sosyal, Milli yazısı yer alıyor. Yanında ise şehirleri gösteren levhalar. Hitler Almanyası’nı canlandıran bir film setinin içinde hissediyorum kendimi. Ama burası bir film seti değil elbette. Levhanın altındaki küçük yazıyı okuyabilmek için yaklaşmaya çalışıyorum. Uzakta bir evin kapısı aralanıyor. Birileri çıkar diye beklerken, köpeklerin üzerime salındığını görüyorum. Hemen her evden bir köpek havlayarak, dışarı fırlıyor. Hızla arabaya binip bu, insanın içini ürperten ve derin ve tuhaf bir korku salan köyden uzaklaşıyorum. Jamel köyüne en yakın Gresslow kasabasına girerken, hava kararıyor.
YABANCIYLA KONUŞMUYORLAR
Otobüs durağında bekleyen bir kadına kasabada otel olup olmadığını soruyorum, ancak cevap alamıyorum.
Zaten soru sormak için arabamın camını açtığımda, kadının gözlerindeki sert ifade her şeyi ele veriyor. Soruma cevap vermemek için arkasını dönüyor ve soğuk bir sesle “Yok” diyor.
14 kilometre uzaklıktaki Wismar kentine direksiyonu çeviriyorum. Wismar’da girdiğim restoranın sahibi bir yabancı. Ona bazı gözlemlerimi anlatıyorum. Bana gayet sakin,
“Buralarda normal. Jamel’e Almanlar bile gitmeye cesaret edemiyor. Onlar değil yabancıyı, kendi ırkçı görüşlerini kabul etmeyen Almanları bile kabul etmiyorlar. Özellikle Polonya sınırına yakın köyler çok fena. Köyler genelde çıkmaz sokakların sonunda. Kontrolleri zor. Adeta kurtarılmış bölge durumundalar” karşılığını veriyor.
Tabelayı görünce
Gecey i turistik bir kent olan Warnemünde’de geçirip, sabahleyin NPD’nin kalesi olarak bilinen Bad Doberan kasabasına doğru yola çıkıyorum.
Bad Doberan 11 bin nüfuslu şirin bir kent. Üstelik kur bölgesi. Tarihi kent merkezi kentin eski refahını ele veriyor. “Öz Akan- Türkiye’den, İstanbul’dan” tabelasını görünce, içeri dalıyorum.
Öz Akan marketin sahibi üç çocuk babası Ziber Akan, kendisi Mardinli. 1996 yılından bu yana bu bölgede yaşıyor.
Akan, “Buralar eskiden çok tehlikeliydi. Ama son 10 yılda çok değişti. Yabancılar arttı. Buranın halkı bizimle iyi geçiniyor. Eskiden bu eyalette hava karardığında, sokağa çıkamazdık. Okulda ödümüz kopardı. Şimdi benim çocuklarım burada okula gidiyor. Sarışınlar arasında siyah saçlarıyla ilgi çekiyorlar. Bizim yaşadıklarımızı yaşamıyorlar” diyor.
Kasabanın merkezindeki Paşam Bistro’nun sahibi Maraşlı İrfan Doğan da hayatından memnun görünüyor.
DÖNER KAYNAŞTIRIYOR
1992 yılından beri burada yaşayan İrfan Doğan dört çocuk babası. Doğan geçen 10 yıl içinde bölgede ortamın radikal bir şekilde değiştiğini anlatıyor:
“Öyle açıktan hakaret ya da bir saldırı yok. Biz bir aksilikle karşılaşmadık. 10 yıl önce gece dışarıya çıksaydın, kafana şişeyi yerdin. Şimdi o devir kapandı. 10 yıl önce Warnemünde’de işyerimizde 50 ırkçının saldırısına uğradık. Polis çağırmamıza rağmen bir saat sonra geldiler. Canımızdan olacağımızı düşündük. Şimdi öyle değil. Belediye buralarda yerleşmemiz, iş kurmamız için destek oluyor. En ufak bir olayda polis derhal müdahale ediyor. Geçen aylarda kent merkezi içinde bulunan ev ve dükkanların duvarlarına birkaç kendini bilmez gamalı haç çizdi. Belediye derhal harekete geçti. Aynı gün yazıların üstü boyandı. Burada insanlar birbirini tanır.”
Pascham Bistro’da Alman ve Türk bayrağı asılı. Büfe çok iyi işliyor. “Döner burada insanları kaynaştırma rolü oynamış” diye düşünüyorum.
ÇAĞIN GERİSİNDE
Bad Doberan ve Wismar çevresinde bulunan küçük köylere de girip çıkmayı ihmal etmiyorum. Bad Doberan ve çevresindeki köylerde dikkat çeken unsur itfaiyelerin yazı karakterleri. Wismar’a yaklaşık 10 kilometre uzaklıktaki Barnekow Köyü itfaiyesi hemen yolun yanında. Duvarları rengarenk boyanmış. Kuruluş yılı 1923.
Hemen dibinde otobüs durağı var. Otobüs durağının üç köşesine, “Federal Almanya yerine özgürlük” yazısı yazılmış. Durağın tavanına çok sayıda gamalı haç çizilmiş. Bu otobüs durağının hemen yanı başında ırkçılığı lanetleyen dernekler de, “Kentinizi yenileyin. Irkçılığa son verin” sloganlarıyla çalışıyor.
Sonuç: Eski Doğu Almanya halen çağı yakalayamamış, çok geriden takip ediyor dünyayı. Eskiye nazaran olumlu gelişmeler de var. Ancak Batı’yı yakalaması daha uzun yıllar alacağa benziyor.