Güncelleme Tarihi:
Cadde ve sokaklarda vatandaşlar yürümekte zorlandı, kent merkezinde bine yakın işyeri ve binaların bodrum katlarını çamurla doldu. Başbakanlık Afet ve Acil İşler Durum Başkanlığı’ndan gelen bir ekip de bölgede hasar tespit çalışmalarına başladı.
Rize’de etkili olan şiddetli yağışlarla birlikte meydana gelen hasarın ardından hayatı normale döndürme çalışmaları sürüyor. Günışığı ile birlikte Rize Belediyesi’ne ait iş makineleri ile çok sayıda işçi, çamurla kaplı cadde ve sokaklarda temizlik çalışması başlattı. Çalışmalara İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın gönderdiği 10 iş makinesi ile 20 kişilik ekip de katıldı. Esnaf, iş yerlerinin zemin ve bodrum katlarında temizlik çalışması başlattı. İlköğretim okullarının tatil olduğu kent merkezinde ders başı yapan liseli öğrenciler çamurla kaplı cadde ve sokaklar nedeniyle okula gitmekte zorlandı. Yayalar da caddelerde güçlükle ulaşım sağladı. Esnaf, zararlarının çok büyük olduğunu ifade ederek kendilerine yardımcı olunmasını istedi.
BİR OTOPARKTA BALÇIKLA KAPLI 26 OTOMOBİL ORTAYA ÇIKTI
Ekrem Orhon Mahallesi’ndeki bir otoparkın bodrum katı da 4 metre yüksekliğinde suyla kaplandı. Rize Belediyesi’ne ait vidanjörlerin suyu çekmesi sonrasında park halinde olan ve balçığa gömülü 26 otomobil ortaya çıktı. Suyun çekilmesini bekleyen vatandaşlar otomobillerini kurtarma telaşına düştü. Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’nün bahçesinde park halinde olan 6 resmi araç da balçığa gömüldü. Araçları kurtarmak için çalışma başlatıldı. Reşadiye İlköğretim Okulu’nun zemin ve bodrum katları da selden etkilendi.
SELDE MAHSUR KALAN KÖKSAL TOPTAN YAŞADIKLARINI ANLATTI
Rize’deki sel sırasında mahsur kalan ve iş makinelerinin yardımı ile kurtarılan TBMM eski Başkanı ve AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan, yaşadığı olayı anlattı. Toptan, "Rize bu afetleri zaman zaman yaşıyor. Biz de böyle bir afete tanıklık ettik. Derelerle yolların birleştiğin bir görüntü ortaya çıktı. Kentin yöneticileri, güvenlik güçleri, Karayolları, DSİ ve her türlü birimi ve özellikle vatandaşlar soğukkanlı davranışı daha büyük bir felaketin önüne geçmiştir. Bu tür afetlerden ders çıkarmak gerekir. Dere yataklarını çok fazla kullanıyoruz. Rize’de yer sıkıntısı nedeniyle dere yataklarının kullanılması bu tür afetleri beraberinde getiriyor. Bunun canlı şahidi bizim akraba tarafından bağışlanan arazi üzerinde yapılan Fen Lisesi oldu. O da zarar gördü ve büyük oranda dere yatağında bulunuyordu. Bundan sonra bu tür afetleri yaşamamayı umuyoruz. Bu kriz bana göre başarı ile atlatıldı. İnşallah bir daha yaşanmaz" dedi.
ÇAMUR VE BALÇIĞIN İZLERİ 15 GÜNDE SİLİNİR
Rize Belediye Başkanı AK Partili Halil Bakırcı ise, afetten sonra ortaya çıkan çamur ve balçığın 15 günde temizlenebileceğini belirterek, "Çalışan ekiplerin sayısını artırdık. Bu görüntüyü en geç 15 günde ortadan kaldıracağız. Ama bununla bitmiyor. Doğu batı istikametinde 26 deremiz var. Bunların 4’ü büyük. Bu 4 büyük derenin tamamı dolmuş vaziyete. Keşke Karadeniz Sahil Yolu buradan geçerken en azından Menderes Bulvarı’nın denize akan kanallarını daha büyük yapsalardı. O kanallar açık olsaydı bu sıkıntıları yaşamazdık. O dereler aktı, Karadeniz Sahil Yolu’nun yüksek yapılan kısmına vurdu ve şehre geri döndü. Bu şehrin 3’te 1’ini su bastı. Bu tehlikeyi biz 2004 yılından beri biliyorduk. Seçildiğimiz ilk aylarında Karadeniz Sahil Yolu’nun hatalı ve eksik yapıldığını, bu şehrin trafiğini ve su baskınını kaldıramayacağını söylüyorduk. Ama Rize Belediyesi’nin gücünün bunun maliyetini kaldıramayacağını da söyledik. Kamuoyundan bize destek gelmediği için bu proje bir şekilde bitirildi. Bana şunu sorabilirler; 8 yıl önce bunu söyledin de sen ne yaptın? Belediyenin güçleri ile bu baksların temizlenmesi mümkün değil. Bundan 1.5 ay önce belgelerle bakanlıklara bu konuda bilgi verdim. Bu yönde proje çalışmaları başlatıldı. Bunu yapmaya ne belediyenin gücü yeter, ne de Rize’deki elemanların. Ama, ’Halil Bakırcı sen diyorsun?’ derseniz, buna diyecek sözüm yok. Ben sonucu söylüyorum. Ben bakanlıkların buna destek vereceğine inanıyorum" diye konuştu.
OĞLUM ACİL YARDIM İSTEDİ, BAŞININ ÇARESİNE BAK DEDİM
Yağışın 1939 yılından sonra kente düşen en büyük yağış olduğunu ifade eden Başkan Bakırcı konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kamunun, esnafın dışında evler ve yollar var. Ama en önemlisi esnafımız çok ciddi zarar görmüş durumda. Şehrin ticaretinin yüzde 50’si zarar gördü. Bin civarında esnaf zarar gördü. Oğlum da esnaf. Olay anında beni arıyor, ’Baba su basıyor, ne yapacağız? Yardım gönder’ diyor. ’Oğlum ben seni ayırt edemem. Her yeri su basıyor. Başının çaresi bak’ dedim. Öyle esnaf biliyorum ki sermayesinden daha fazla zarar gördü. Şu an valiliğimiz bu konuda çalışmalar yapıyor. Her zaman söylüyoruz; Allah bir daha afet göstermesin. Ama hep söylemde kalıyor. Sekiz senedir Belediye Başkanı olarak bunlar başımıza bela olur dedik ama maalesef kimse buna duyarlı olmadı. Ben önce kendimi sorumlu tutuyorum. Şu anda yeni çözümler arıyoruz. Derelerin üstünü açık küntlerle kapatmaya çalışıyoruz. İnşallah ders olur. Gündoğdu afetinden yeterince ders alamadık. Hemşerilerimizde artık dikkat etmesi gerekiyor."
3 MİLYON TL YARDIM GÖNDERİLDİ
Bu arada, Başbakanlık Acil Durum ve Afet Yönetimi Başkanlığı’ndan da konuyla ilgili açıklama yapıldı. Aşırı sağanak yağış sonucu meydana gelen sel, heyelan ve su baskınları sonrasında yürütülen çalışmalarda, 257 kişinin arama-kurtarma ekipleri, bir binada mahsur kalan 11 vatandaşın da askeri helikopter ile kurtarılarak güvenli bölgeye nakledildiği belirtilen açıklamada, acil ihtiyaçların karşılanması amacıyla Rize Valiliği emrine 3 milyon TL acil yardım ödeneği gönderildiği belirtildi.
MMG’NİN SEL RAPORU: SEL FELAKETİ YANLIŞ ŞEHİRLEŞMENİN SONUCU
Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG), Rize’deki sel felaketi ile ilgili bir rapor hazırladı. MMG Genel Başkan Yardımcısı Kadem Ekşi, Rize’de yaşanan felaket sonrası yapılan açıklamaların h?l? sorunun özüne inmek yerine kısa vadeli çözümlere itibar edildiğini gösterdiğini belirterek, "Mimar ve mühendisler olarak yetkilileri bilimin kurallarına uymaya, doğanın verdiği mesajı almaya davet ediyoruz. Çünkü yaşanan bu felaket, doğaya meydan okuyan, mühendislik ve mimarlık biliminin en temel kurallarına sırtını dönen yanlış şehirleşme modelinin sonucudur. Yaşanan sel felaketleri, derelerin kendi yatağını aradığını, dereye rağmen şehirleşmenin zor olduğunu, olamayacağını ortaya koyuyor. Yıllardır mimar ve mühendisler olarak, dünyanın en seçkin bilim insanlarınca seslendirilen küresel ısınmanın, en çok altyapı bakımından, iptid?i diyeceğimiz mega şehirleri vuracağını, bunun için tedbir alınması gerektiğini vurguladık. Ama ne yazık ki yetkililer günü kurtaracak çözümlere itibar ettiler. Bilgiye, bilginin hikmetli çağrısına sırt dönüldü. Yaşanan felaket, yaşayacağımız felaketler için bir alarmdır. Küresel ısınma bizi bir yandan sel, diğer yandan da susuzluk ile vuracak. Buna karşı şimdiden tedbir almak durumundayız. Yaşanan doğal afetler, doğaya meydan okuyan yapılaşmanın, aşırı nüfus birikiminin artık sınıra dayandığının göstergesidir. Eğer önlem almazsak bundan çok daha acı felaketler yaşayacağımız açıktır" dedi.
BİNA İÇİN DERE YATAĞININ YÖNÜ DEĞİŞTİRİLMİŞ
Rize’de dere yataklarının üzerinin sokak ve caddelere dönüştürüldüğünü ifade eden Ekşi, şöylö devam etti: "Hatta bazı derelerin güzerg?hı bina yapabilmek amacıyla değiştirilmiştir. Yatakların içine hiçbir izin alınmadan, gelişigüzel konutların yanı sıra, okul ve sağlık ocakları bile inşa edilmiş. Rizemizde sel, heyelan, taşkın haritası olmadığı, dere yataklarındaki binaların kaçak olduğu, erken uyarı sisteminin henüz devreye girmediği bilinmektedir. Derelerin üzeri kapatılmış ve üzerlerine binalar yapılmıştır. Hatta öyle ki, bina yapmak için derelerin akış yatakları bile değiştirilmiştir. Maalesef dere yataklarına yapılan binaların çoğu ruhsatsız yapılardır. Devlet buralarda yapıya izin verirken, araziden dere geçtiğinden bile habersizdir. Dere içine tapulu ve ruhsatlı evler, tesisler yapıp, sonra da neden bu felakete uğradık diye destan ve ağıtlar yakıyoruz. İlimizde doğal yapıyı bozduğu için eleştirilen HES’lerin yapımında tünellerden çıkarılan hafriyatlar dere yataklarına boşaltılmıştır. Dere yataklarında tek taraflı yapılan bu müdahalenin zararları şu an karşı sahilde oluşan aşınma ve heyelanlar ile çok net bir şekilde görülmektedir. Yüksek yağışla birlikte doğal dengesi bozulan bu alanlar, toprağın ciddi bir şekilde akmasına neden olmaktadır. Ağaçlar ve serbest haldeki kaya parçaları, menfez ve köprü altlarına yığılarak ve bu sonuçlar oluşmuştur. ‘Derelere dokunmayın, dere yataklarını tünel güzerg?hları içinden çıkardığınız malzemelerle doldurarak daraltmayın’ denilirken, örneğin İkizdere’de 40 metrelik bir dere yatağı, 7-8 metreye düşürülmüştür. Bunları hem DSİ, hem de valilik yetkilileri ile diğer birimlerin hassas bir şekilde kontrol etmesi gerekiyor. Dere yataklarında kontrolsüz yapılaşmaya dur denilmelidir. Çarpık HES projeleri derhal iptal edilmelidir. Kanyon tipli vadilerde HES projelerinin malzeme atıkları çok büyük felaketlere yol açacağı kesindir."
YETKİ KARMAŞASI ACİLEN GİDERİLMELİDİR
Benzer olayların yaşanmaması için önlemleri sıralayan Ekşi, "Acilen Şehircilik ve Çevre Bakanlığı ile Su ve Orman Bakanlığı ve diğer ilgili kamu kurumlarında yekti karmaşası giderilerek, yetkiler tek bir yerde toplanmalıdır. Burada doğal afetleri önceden tahmin edecek bir erken uyarı birimi oluşturulmalıdır. Bakanlık yetkileri ile yerel yönetimlerin acil önlem planları oluşturup uygulamasını gözetilmelidir. Uymayan yerel yönetimlere ise yaptırım uygulamalıdır. Tarım arazilerinin yerleşime açılması politikasına son verilmelidir. Dere ıslah yöntemlerimiz yanlıştır, dere ıslahı adı altında dereler betonlaştırılarak, doldurularak su taşkınlarına adeta çanak tutulmaktadır. Dereler yerleşime kapatılmalıdır. Ancak bu yapılırken buralara yerleşmiş olanların mağdur edilmemesi için hükümet ve belediye, ortak bir konut edindirme politikası uygulayarak, sel tehdidi altındaki bölgelerde yaşayan insanlarımızın sağlıklı ve çağdaş konutlara yerleşimini teşvik etmelidirler. Afet riski olan tüm şehirlerimiz artık mühendislik ve mimarlık biliminin gereklerine uygun bir şehir plancılığı yapılmalı ve doğaya meydan okuyan azman kentleşmeye son verilmelidir. Şehirlerde üst yapı, yani bina stoku oluşmadan önce altyapıyla ilgili çalışmalar, şehrin anayasası niteliğindeki imar planlarına göre yapılıp daha sonra binaların, diğer yapı elemanlarının yapımına geçilmelidir. Bu şekilde planlı şehirleşme ve kaynak tasarrufu sağlanmış olur. Kriz yönetimi yerine risk yönetimine ağırlık verilmelidir. Akarsu yataklarını belirleme, düzeltme ve düzenleme, sel kontrol tesisleri, yağmur suyu drenaj sistemi, binaların taşınması, yükseltilmesi gibi yapısal ve mühendislik yaklaşımları yapılmalıdır. Ayrıca sel yatağındaki arazileri kamulaştırma, yerleşimlerin yer değiştirmesi, özel kullanım ve yapı izinleri, nehirlere ait sulak alanların geri verilmesi, halkın bilinçlendirilmesi, sel müdahale planlarının yapılması ve sel sigortası gibi yapısal olmayan yaklaşımlar da yürürlüğe konulmalıdır" diyerek açıklamalarını noktaladı.