Güncelleme Tarihi:
BİR işçi ailesi çocuğu olarak 17 yaşında Hamburg’a gelen Gürol Gür (48), 1991’de ilkini açtığı ve bugün 33 şubesiyle kentin en hızlı büyüyen pastahane-kafeterya zinciri “Schanzenbäckerei”ın sahibi 48 yaşındaki Gürol Gür’ün tam bir eğitim gönüllüsü olduğunu çok az kişi biliyor. Aslen tornacılık öğrenen ve kendine tamamen yabancı bir branşta başarıyı yakalamasındaki en büyük nedenin kendine ve ailesine vakit ayırmasını olduğunu söyleyen Gür, “Eşim ve çocuklarımla geçirdiğim vakitte enerji depoluyorum” dedi.
Koyu bir Galatasaray taraftarı olan ve hatta bir dönem Galatasaray Spor Kulübü Hamburg Derneği’nin başkanlığını yapan Gür, aileden işyerine kadar her alanda başarı, huzurun sırrının iyi eğitim olduğuna inandığını belirterek, bu nedenle bundan iki yıl önce Gürol Gür Eğitim Vakfı’nı kurduğu belirterek, “Herkesin belirli bir ömrü var. İnsan yalnızca iş, iş diye düşünmemeli. Almanya’ya gelen ilk neslin elleri öpülür ve burada bizler için attıkları bir temel var. Bu temelin üzerine bizlerde bir şeyler koymalıyız. Eğitimin herşeyin başı olduğunu düşündüğümden vakfı kurdum. Vakfın hedefi burada eğitimi zayıf olan göçmen kökenli çocukları eğitim ve uyum konusunda desteklemektir. İki kez bir okulun öğrencilerini Türkiye’ye gönderdik. Bazı öğrencilere maddi destek yapıyoruz eğitimde. Çok güzel fikirler var. Biz vakfın kalıcı güzel işler yapmasını sağlamak istiyoruz. Vakfın başında ben, oğlum ve baldızım var. Çok sayıda başvurular var. Ben tek tek hepsini inceliyorum. Çocuklarımızı, gençlerimizi doğru yönlendirmeliyiz” dedi.
“Eşim olmazsa asla bu kadar büyüyemezdik”
Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın olduğu sözüne katıldığını belirten Gürol Gür, şöyle devam etti, “Benim 26, 22, 20, 10 ve 6 yaşlarında beş çocuğum var. Üç kız, iki erkek çocuğu babasıyım. Büyük oğlum firmada ikinci adamdır. Ben günde 17 saat gibi çalışıyorsam bu gücü, enerjiyi eşimden alıyorum. Çünkü eşimin başarımda büyük katkısı var. Eşim bazı şubelerde temizlik kontrolü yapar ve eksik varsa ilgilenir. Yoğun iş temposuna rağmen kendimize de vakit ayırıyoruz. Benim en büyük lüksüm, küçük kızlarımla vakit geçirmektir. Haftanın üç günü koşu yaparım. Hafta sonları küçük kızlarımla birlikte geziler yaparız. Örneğin onları ata bindirmeye, sinemaya, tiyatroya götürürüm. Elbette insan çalışmalı ama bir defa hayata geldiğini de unutmamalı. Ben gençliğimde her gün saatlerce çalışırdım, arkadaşlarım gibi gezemezdim. Ama şimdi bunu yapıyorum. Hala hem çalışıyorum ama hemde kendime vakit ayırıyorum. Bundan dolayı daha fazla büyümek istemiyorum. Önümüzdeki yıllarda firmayı çocuklarıma devretmeyi istiyorum. İnsan ölünceye kadar da çalışmamalı görüşündeyim.